İzmir'de düzenlenen, "Ahlâki Değerlerin Korunması" konulu uluslararası sempozyumun konuşmacılarından Fas Beşeri ve Sosyal Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Semir Budinar, İslam'da dindarlığın ölçüsünün ahlâk olduğunu söyledi. Budinar, "İbadetin derecesini ahlâkı belirler. Ahlâkın derecesini üst değerler belirler. Dünya şu anda çok karıştı. Bu problemlerin ortak ismi bu âlem, bu dünya şu anda ahlâki bir problem yaşıyor. İnsanlık açısından bir değerler problemidir. Dünyada mana, yön ve önünü görme problemi var. İslami ölçülerin, değerlerin insanlar tarafından taşınması önemli. Her insani kesimde bu problemleri görüyoruz. İnsanların önderi konumundaki insanların ahlâkı, kamu hizmeti yapan, toplumun karşısına çıkan insanlarda ahlâk çok önemli. İslam, ahlâka çok özel önem veriyor. Hiçbir din, ideolojik bakış açısı İslam kadar ahlâka önem vermiyor. Kur'ân'ın yüzde 95'i ahlâki temellerle, tevhidle alakalıdır. Mesela peygamber kıssaları ahlâka yön veriyor. Dinde ahlâkın yeri, beden ve ruh gibidir. Ruh bedenden çıkınca nasıl çürüyorsa ahlâk da insandan çıkarsa insanın ruhu çürür. Ahlâkla ilişkinin merkezine rahmet koyulmuş. Ahlâkın temelinde bir ferdi, bir toplumsal durum var. İslam'da kuvvetin kaynağı ahlâktır." diye konuştu.

'SEÇKİNLERİMİZ OLMASI GEREKEN EHİLLERDEN OLUŞMUYOR'

Prof. Dr. Budinar, konuşmasında yöneticilerde olması gereken ahlâki özellikleri de sıraladı. Liderin ailesine yalan söyleyemeyeceğini, insanları yanlış yönlendiremeyeceğini vurgulayan Budinar, "Ahlâk için insanın ehil olması ve istikamet, yani bir işi yerine getirme kapasitesi olması lazım. Kamu ahlâkının temeli güvenliktir. Efendimiz, 'Emanetleri ehline verin, insanlara adaletle hükmedin.' diyor Cenab–ı Allah, Müslümanların yöneticilik görevini kime veriyorsa ondan emin olmaları gerekiyor. Bizim seçkinlerimiz, olması gereken ehillerden oluşmuyor. Güvenilir insan kötü yerlere koyulurken hain insan en güzel makama geliyor. Bunlar ancak münasip bir eğitimle olur ancak bundan çok uzağız." diye konuştu.

'MÜSLÜMANLARIN FİRAVUN RUHUNDAN UZAK DURMASI LAZIM'

Sempozyum için gelen Sudan Gazeteciler ve Yayıncılar Birliği Başkanı Prof. Dr. Hasan Ahmed el-Toum ise İslam dünyasındaki meselelerin, Kur'ân–ı Kerîm'i taşıyan insanların onun seviyesine çıkmasıyla çözüleceğini vurguladı. Aksi halde diğer ümmetlere benzeme tehlikesinin ortaya çıkacağını ifade eden el-Toum, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin, derin bilgiler taşıdığını söylediği "Mefkure Yolculuğu" kitabını örnek göstererek, "Bilgilerinizin insanları harekete geçirmesi lazım. İnsan ahlâkla kainatla da uyum için de oluyor. Ahlâkı terkedince kainatla da ters düşüyor. Dolayısı ile kainatla uyum haline gelmesi için ahlâki değerleri üzerinde taşımak zorundadır." dedi. Dünyanın İslam'ın olumsuzluklarını gördüğünü, 'Bunlar mı İslam'a davet ediyor?' denildiğini de ifade el-Toum, "İslam'a davet ediyorsunuz ama kendileri temsil ediyor mu? Düşmanlar çok seviniyor, uyum içinde olmayınca. Bu da temsilde düğümlenen mesele. İslam, her şeyde adaletli davranmayı emrediyor. Cenab–ı Allah, kin duyulanlara karşı da adaletli olunmasını istiyor. İslam memleketlerinde yolsuzluk meseleleri vs. gündeme gelince ne olacak? Ölçüde, tartıda ölçülü davranma ticaretle alâkalı değil ki, bu İslam'ın genel öğretisi. Başkaları için başka, kendileri için başka hüküm veriyorlar. Kur'ân, firavunlardan bahsediyor. Bunlar aslında geçmiş değil. Firavunların en kötü tarafı, insanların hürriyetine müdahale ediyordu. Bu her zaman tekrarlanabilecek ruh halidir. Müslümanların firavun ruhundan uzak durması lazım. İslam âleminde insanlar maalesef kendini değer olarak ortaya koyuyor. Kendisi eleştirilince, İslam'ı eleştirir gibi görüyor. Ben gazeteciyim, bu ahlâk meselesi, medya meselesiyle çok alâkalıdır. Muhalifleri bertaraf etmek için kullanılınca medya, insanların şahsiyetini katletmek için kullanılınca büyük tehlike vardır. İnsanları yönetenler nasıl hesaba çekilecekse gazeteciyi, yayıncı da hesaba çekecektir. Bugün değerler meselesi çok hassas ve üzerinde durulması gerekiyor. İslam âleminde problem nedir acaba? Bunun cevabını arayacağız." dedi.

'GAYRİAHLÂKİ DAVRANIŞLAR ÖĞRETİLEN TOPLUM AYAKTA DURAMAZ'

Fatih Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhit Mert de ahlâki çöküşün durdurulamaması sebebiyle Osmanlı'nın çöktüğünü söyledi. Ahlâki olmanın, Peygamber Efendimiz'in baş öğretilerinden biri olduğunu anlatan Mert, namazın da orucun da ahlâksızlığı olduğunu belirtti. Mert, "Namazın ahlâksızlığı namazdan çalmaktır, gerektiği gibi kılmamaktır, tadil–i erkâna uymamaktır. Orucun ahlâksızlığı, maneviyatına göre davranmamaktır. Allah rızası, bu işin ahlâkiliği orada yatıyor. Hesabı değiştirirseniz, oruç beni formda tutuyor derseniz, orucun gayriahlâki tutulmasına neden olur. Sadece dünyevi fayda etmiş olur." dedi. Ahlâki değerlerin genç nesillere aşılanmasının nesillerin devamı için çok önemli olduğunun altını çizen Mert, "Bu yapılmazsa küçük yaştakilere gayriahlâki davranışlar öğretilen toplumun ayakta kalması mümkün değil, yıkılmaya mahkum olur. Sağlam, iyi birey için temel şartlardan biri ahlâktır. Toplumun ayakta kalması da ahlâki değerlere sıkı sıkı sarılmakla mümkün olur." dedi. Toplumun ahlâki değerlerini muhafazası için yapılan çalışmaların resmi makamlarla olamayacağını tarihin gösterdiğini de kaydeden Prof. Dr. Mert, "Ahlâki değerlerin benliğin parçası haline getirilmesi Hasan–ı Basri, İmam Şafi'lerle olmuştur. Onlar iktidarın hinterlandında kalarak kendilerini bağlamamışlardır ve toplumlarına çok önemli ilkeleri içirmişler, benliklerine yedirmişlerdir. Günümüze geldiğimizde bu yine bağımsız ulema ile olacaktır, başka yolu yoktur." dedi. Halkın kendi içinden çıkmayan âlimlerin, ahlâki değerleri topluma benimsetemediğini de kaydeden Mert, mevzuya kafa yormuş, söz söylemiş onlarca isim olduğunu, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin de bu konuda önemli çalışmaları olduğunu, ahlâkı kendisine ilke edinmiş yeni neslin insanların önüne çıkmasında çok önemli katkısı olduğu vurguladı. Mert, "İşine geldiği zaman ahlâki değerleri öne çıkaran, gelmeyince ahlâki değerleri görmezden gelen, işine geldiğinde dileğini yapan, gelmeyince yapmayan, dilediği gibi davranan Müslüman birey ve toplumdan, hakiki Müslüman olarak bahsedemeyiz. Bu dünyada yeniden örnek ve önder bir toplum olmasını arzu ediyor ve medeniyet teşekkülünün olmasını iddia ediyorsak, İslam ahlâk esaslarını belleğimize yerleştirmeliyiz." diye konuştu.

Süleyman Şah Üniversitesi Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adnan Aslan da ahlâki yaşayışın sadece insanın, 'Haydi iyi olayım.' demesiyle olan bir şey olmadığını, toplum içinde iştirakle olacak bir şey olduğunu söyledi. Aslan, "Ahlâk, karakteri de temsil eder. Efendimiz'in, güzel ahlâkı temsil eden muhteşem bir karakter olarak cahiliye devrinde etrafındaki insanları nasıl değişime tâbi tuttuğunu görüyoruz." dedi.