Tüm Eczacı İşverenler Sendikası, (TEİS) devletin kendi belirlediği fiyatın altından almaya çalıştığı için normal yoldan ithal edilemeyen ilaçların, eskiye oranla en az üç kat pahalıya özel olarak ithal edildiğini açıkladı. Taleplerinin yer aldığı bir açık mektubu tüm siyasi partilere gönderen Sendika, “2010 yılında 250 milyon TL ödenen eczane dışı ithal ilaç miktarı, 2014 yılında 5 kat artarak 1 milyar 242 milyon TL'ye yükselmiştir. Diğer taraftan; aynı dönem içinde yaklaşık yüzde 50'lik bir enflasyon olmasına ve nüfus artışına bağlı olarak ilaç tüketimi kutu sayısı olarak artmış olmasına rağmen, eczanelere ödenen ilaç bedeli de, ilaç fiyatları da 2011 yılından itibaren iddia edilenin aksine resmi rakamlardan da açıkça görüleceği üzere düşmüştür.” açıklamasında bulundu.

Tüm Eczacı İşverenler Sendikası, eczanelerin yaşatılması,ilaçların bulunabilir olması ve eczacı danışmanlığında eczanelerin verilebilmesi için taleplerini içeren bir 'açık mektup' hazırlayarak tüm siyasi partilere gönderdi. Sağlıkta Dönüşüm Projesi çerçevesinde terk edilip kapatılan, eczacısız ve eczanesiz ilaç hizmetinin sunulduğu eski SSK eczanelerinin alternatiflerinin son yapılan düzenlemelerle adeta birer birer 'hortlatılmaya' çalışıldığı savunulan mektupta, “Ülke genelindeki 24 bin eczaneden konforlu ve rahat bir şekilde halkımıza sunulan ilaç ve eczacılık hizmeti; vatandaşlarımızın hiçbir şikayeti olmamasına, kamunun hiçbir kaybı veya zararı olmamasına rağmen yapılan yeni düzenlemelerle eczane dışına çıkarılmaya çalışılmaktadır.” denildi.

2010 yılından bu yana, son beş yıldır devletin eczanelere ödediği ilaç bedelinde neredeyse hiçbir artış olmadığı kaydedilen mektupta, şu ifadelere yer verildi: “İlaç harcamalarının yüksekliği gerekçe gösterilerek hayata geçirilen düzenlemeler, ekonomik açıdan adeta can çekişen serbest eczanelerin yaşamlarını sonlandıracak niteliktedir. Asli görevi sigortacılık olan geri ödeme kurumunun ilaç imalinden ithaline, internet üzerinden ilaç temininden kurum ya da hastane içinde ilaç dağıtım noktası kurmaya kadar akla gelebilecek tüm alternatif geri ödeme yöntemlerini kullanma yetkisini alması, kanser ilaçlarının özel ve kamu hastaneleri aracılığıyla 1 Temmuz'dan itibaren hastalara ulaştırılacak olması, eski terk edilmiş kalitesiz ve sağlıksız ilaç hizmetinin sunum yöntemlerinin tekrar hayata geçirilmeye başlandığının işaret fişeği olduğu gibi, bize göre serbest eczanelerin de artık sistem dışına çıkarılmak istendiğinin bir göstergesidir.”

Tüm yapılan düzenlemelerde ‘kamu yararı’ gerekçesinin arkasına saklanılmasına rağmen bu düzenlemelerin maliyeti düşürmediği, eczane dışına çıkan her ilaç ve her yeni ilaç temin yönteminin devletin yükünü hızla arttırdığı öne sürülen mektupta “Devletin daha ucuza ilaç temin edileceği gerekçesi ile kendi belirlediği fiyatın da altından almaya çalıştığı için normal yoldan ithal edilemeyen ilaçlar, şimdi eskiye oranla en az üç kat pahalıya özel olarak ithal edilmektedir. 2010 yılında 250 milyon TL ödenen eczane dışı ithal ilaç miktarı, 2014 yılında 5 kat artarak 1 milyar 242 milyon TL'ye yükselmiştir. Diğer taraftan; aynı dönem içinde yaklaşık yüzde 50'lik bir enflasyon olmasına ve nüfus artışına bağlı olarak ilaç tüketimi kutu sayısı olarak artmış olmasına rağmen, eczanelere ödenen ilaç bedeli de, ilaç fiyatları da 2011 yılından itibaren iddia edilenin aksine resmi rakamlardan da açıkça görüleceği üzere düşmüştür.” görüşlerine yer verildi.

DÜŞERKEN MEVZUATA GÖRE GÜNÜ GÜNÜNE GÜNCELLENEN DÖVİZ KURU YİNE AYNI MEVZUATA UYGUN OLARAK GÜNCELLENMELİ

Dünyada hiçbir sektörün sadece enflasyon oranında artmış olsa bile, artan maliyetler karşısında ciro ve kar kaybı yaşayarak faaliyetlerini sürdürmesinin mümkün olmadığı hatırlatılan mektupta, şöyle denildi: “Dünya ekonomi tarihinde böyle bir örnek bulunmamaktadır. Sürekli olarak emeğinin birikimi olan rafındaki ilacının değeri eriyen eczacılar, önce kendi birikimlerini, sonra aile fertlerinin birikimlerini tüketmişler, şimdi ise bankalardan aldıkları kredi borcuyla eczanelerini yaşatmaya, hayatlarını devam ettirmeye çalışmaktadırlar. İlaç fiyat indirimlerinden oluşan zararların karşılanmasına yönelik hiçbir yasal düzenleme yapılmaması bir yana, artık 3 TL sınırına dayanan Euro'nun ilaç fiyatı hesaplanırken yasal mevzuata aykırı bir şekilde hala 2009 yılındaki gibi 2 TL'den hesaplanmasının sektörün hiçbir kesiminin faaliyetini kesintisiz sürdürmesine imkan vermeyeceğini, sektörün çok büyük bir kesiminde domino etkisiyle ciddi yıkımlar yaşanacağını yetkililerin artık görmezden gelmemesi gerekmektedir. Zira ilaç ; tıpkı su gibi, ekmek gibi, ihtiyaç anında bulunabilir ve ulaşılabilir olmak zorunda olan bir üründür. İlaç, ucuza temin edilmek istenirken ; sudan ucuz bedavadan biraz pahalı hale getirildiği için artık bulunabilir olmaktan, dolayısıyla da ulaşılabilir olmaktan çıkmak üzeredir.Geri ödeme kurumu hastalardan tahsil ettiği reçete katılım payı ve ilaç katılım payıyla neredeyse reçetelerin yarısını hastalardan tahsil eder hale gelmişken, eczacıların aynı reçetelerden elde ettiği kazancın, kurumun elde ettiği kazancın yarısı bile olmamasının ekonomik ve iktisadi olarak bir izahı bulunmamaktadır. Seçimlere giren tüm siyasi partilerimizin; bulunamayan, ulaşılamayan ilacın, belirlenen resmi satış fiyatı ne olursa olsun, en pahalı ilaç olduğunun bilincinde olması gerektiğini bir kez daha altını önemle çizerek hatırlatmak istiyoruz. Biz eczane eczacılarının sendikası olarak tüm siyasilerden çok açık ve net bir talepte bulunuyoruz: Düşerken mevzuata göre günü gününe güncellenen döviz kurunun yine aynı mevzuata uygun olarak güncellenmesini, alış fiyatını ve satış fiyatını devletin belirlediği ilaçtaki fiyat düşüşlerinden oluşan zararların karşılanmasını sağlayacak yasal düzenleme yapılmasını ve eczacılık hizmetinin kesintisiz sürmesini sağlayacak dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan her ülkede uygulanan kutu başı eczacı meslek hakkının verilmesini istiyoruz.”