Kırşehir Eğitim-Sen Şubesi toplu sözleşmeler ile ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Türkiye`nin savaş atmosferine itildiğinin belirtildiği açıklamada, “Yangından mal kaçırırcasına yürütülmek istenen toplu sözleşme süreci ne emekçilerin sorunlarına deva olacak ne de gerçek bir toplu sözleşme niteliğine sahip olacaktır” ifadelerine yer verildi.

Savaş hükümetiyle yeni bir “Satış Sözleşmesi" imzalanmasına izin vermeyeceklerinin belirtildiği, Kırşehir Eğitim-Sen Şubesi Başkanı Osman Batı tarafından yapılan yazılı açıklamada; “Bugüne kadar AKP`nin kamu emekçileri için grevli-toplu sözleşmeli sendika hakkını yok sayması ve sunduğu destekle yandaş sendikacılığı büyütmesi, tüm kamu emekçilerini zora sokmuştur. Ancak bugün çok daha vahim bir tablo karşımızda durmaktadır. Parmakların tetikte beklediği, cenazelerin ülkenin dört bir yanına dağıldığı, bir hafta sonra ne olacağının dahi kestirilemediği bir dönemde üstelik geçici bir hükümetle ve yine üstelik eğitim emekçilerinin işyerlerinde olmadığı bir dönemde toplu sözleşme yapma ısrarı akıllara soru işareti düşürmektedir” ifadeleri kullanıldı.

'TARİHİN EN BÜYÜK HAK KAYBI'

Eğitim-Sen Şubesinin açıklamasında, 2013 yılında Memur Sen ile yapılan toplu sözleşmeye eleştiriler de getirildi. Söz konusu sözleşmenin, tarihin en büyük hak kaybına neden olan 'toplu sözleşme' olarak nitelendirildiği açıklamada şunlar kaydedildi: “Emekten, barıştan ve demokrasiden yana mücadelesinde asla taviz vermeyen sendikamıza yandaş sendikacılıkla diz çöktüremeyenler, bugünlerde devletin tüm baskı aygıtlarını devreye sokmuşlardır. Bu durum asla bir tesadüf olarak görülmemelidir. O gün de dediğimiz gibi hali hazırdaki savaş politikalarının tüm yükü emekçilerin omuzlarına yıkılmak istenmektedir. Bu politikalara direnecek olan tek sendikal güç Eğitim Sen ve KESK olduğu için sendikamız hedef seçilmiştir! Ancak bu politikaların, emekçilerin acil çözüm bekleyen sorunlarının üzerini örtemeyecek kadar bayatladığı çok iyi bilinmelidir! Yükselen grev kararlarının karşısına 'milli güvenlik' engeli çıkararak işçilerin değil sermayenin hakkını korumayı iş edinenler, belli ki 'metal işçilerinin' yırtıp attığı toplu sözleşmelerin benzerini kamu emekçileri karşısında yaşamak istememektedir! Ancak geldikleri nokta hak ve adalet gözetmek değil, baskı ve itibarsızlaştırma politikaları olmanın ötesine geçememektedir. Geçici savaş hükümetiyle, milletvekili dahi olmayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı`yla yürütülecek pazarlıkta siyasi çıkar hesaplarının yürütüleceği bugünden bellidir.”

'MEMUR-SEN VE SAVAŞ HÜKÜMETİNİN YAPACAĞI SÖZLEŞME HUKUKİ DEĞİL'

Memur Sen'in ve geçici savaş hükümetinin, emekçilerin sorunlarını ve hak kayıplarını gözetmeyen bir uzlaşmaya imza atmasının meşru ve hukuki olmadığının ifade edildiği açıklamada şu ifadeler kaydedildi: “Kendisi dışındaki diğer konfederasyonların masaya oturmasını meşru görmeyenler bu gerçeği unutmamalıdır. Kaldı ki, kamu emekçileri satış sözleşmesi nedeniyle 2014 yılında enflasyon farkı hakkının gasp edilmesinin yanında; ek ders ücretleri, nöbet ücretleri, ek ödemeler, aile yardımı, çocuk parası, özel hizmet tazminatı, fazla mesai ücretlerini dahi alamamışlardır. Artan oranlı vergi dilimi uygulaması nedeniyle 2014 yılı gelirlerimizde en az yüzde 10 erime yaşandı. 2015 yılında yapılan yüzde 3`erlik artışlar ise 2014`te yaşadığımız ekonomik kayıpların üçte birini bile karşılamaya yetmedi.
Kısaca, AKP döneminde eğitim ve bilim emekçileri başta olmak üzere tüm kamu emekçilerinin ortalama en az yüzde 25`lik bir kaybı olmuştur. Bu kaybımızın karşılanmadığı hiçbir artış oranı alın terimizin ve emeğimizin karşılığı olmayacaktır.
Bu nedenlerle toplu sözleşme sürecinin başlayacağı 3 Ağustos günü, konfederasyonumuzun tüm bileşenleriyle birlikte sendikamız da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde itirazlarımızı dile getirecek ve toplu sözleşmenin eylül ya da ekim ayına ertelenmesi talebimizi tekrar ifade edeceğiz.”