Eğitim-Sen bürosunda yapılan ve çok sayıda üyenin de katıldığı toplantıda Koluman, kısaca şunları söyledi: “Mevcut AKP iktidarının, 250 bin kişilik üyesinin bulunduğu Eğitim-Sen ve değişik iş kollarında birçok kişiyi, gözaltına alıp terörle ilişkilendirmesini kabul edemeyiz. Yapılanlar, geçmişte yaşanan cunta dönemlerini aratmamaktadır. 20 yıldır, ırkçılığı ve milliyetçiliği reddeden ve tarihi içinde hiçbir zaman şiddetin yer almadığı KESK'in, insanca yaşamak ve demokrasi için vermiş olduğu emeği hiç kimse inkar edemez. Hak arama platformu olan KESK olarak, gözaltındaki arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını istiyoruz.” Toplantıya katılan ve bir konuşma yapan CHP Milletvekili Durdu Özbolat da,“Türkiye'de -ne yazık ki- askeri dönemlerde bile vatandaşın üzerine bu kadar gidilmemiştir. AKP, kendi devletini kurmanın peşindedir. Maalesef, hükümetin yanlış tutumu ve haksız yere tutuklamaların ucu KESK'e kardar uzanmıştır. Hiç kimse demokrasi sevdalılarının önünü kesemez. Tüm sorumlu insanlara sesleniyorum: ”˜Lütfen masum insanları serbest bırakın' dedi.” [B]KESK KAHRAMANMARAŞ ŞUBELER BASIN AÇIKLAMASI[/B] KESK'E YÖNELİK OPERASYON EMEK VE DEMOKRASİYE YÖNELİK BİR SALDIRIDIR! KESK yönetici ve üyelerine yönelik gerçekleştirilen operasyonlar Türkiye toplumsal mücadele tarihine kara bir leke olarak düşecektir. Sabahın erken saatlerinde yöneticilerimizin evlerinin basılması, sendika binalarının kuşatılması ve arama adı altında resmi kurumlarla yapılan yazışmaların, takvim, dergi ve dosyaların alt üst edilmesi; gelişi güzel el konulması cunta dönemi uygulamalarını aratmamaktadır. Konfederasyonumuza yönelik tırmandırılan jandarma-polis baskısı demokrasinin en temel ölçütlerine aykırıdır. Anayasa'nın 13. ve 90. maddeleri açıkça ihlâl edilmiştir. 250 bin üyesi olan bir demokratik kitle örgütü aranırken savcının hazır bulunmaması bir başka hukuksuzluk örneğidir. Yapılan aramalarda Konfederasyonumuzun kadın çalışmalarına ilişkin belgelerine, sendika içi yazışmalara, Başbakanlıkla, Çalışma Bakanlığıyla yaptığımız yazışmalara; üyesi olduğumuz uluslararası konfederasyonlarla yapılan ve çoğu kadın haklarıyla ilgili, kreşle ilgili, doğum izniyle ilgili yazışmalara, eski yöneticimiz geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Sevil EROL'un aile fotoğraflarına, takvimlere el konulması; Songül MORSÜMBÜL arkadaşımızın bilgisayar ve cd'lerinin usulsüz bir biçimde alınması her biri bir hukuksuzluk örneğidir. Aslında anlaşılmaktadır ki aranan bir şey yoktur amaç bizzat “arama” yapmaktır. Gözaltına alınan arkadaşlarımız toplum içinde tanınan, saygınlığı olan, adresleri belli yönetici ve üyelerimiz, kamu emekçileridir. Durum böyleyken baskınlarla gözaltına alınmalarının, baskınlar sırasında ailelerinin taciz edilmesi, iş yerlerinde yapılan aramalarla arkadaşlarımızın çalışma arkadaşları ve öğrencilerine teşhir edilmesinin hiç bir açıklaması yoktur. Arkadaşlarımıza yönelik bu tutumu şiddetle kınıyoruz. KESK'i yıldırmayı, sürdürdüğü emek ve demokrasi mücadelesini sekteye uğratmayı hedefleyen bu faşizan tutum amacına ulaşamayacaktır. Başbakan geçmiş dönemde yapılan kimi uygulamalarda faşizan yaklaşımları eleştirmeden önce, bizzat kendi sorumluluğu dönemindeki bu uygulamanın faşizan karakteri üzerine düşünmelidir. KESK kimleri ve neden rahatsız etmiştir? KESK'e ve KESK üyelerine yönelik bu operasyon neden yapılmıştır? Bu sorunun yanıtı bizde vardır. KESK 20 yıldır sürdürdüğü mücadelesini “hak verilmez, alınır” şiarıyla bütünleştirmiştir. Bugün kamu emekçileri sendikalarının varlığı ve toplumsal meşruiyeti KESK'in bu mücadelesinin ürünüdür. 20 yıldır pek çok hükümet değişmiştir, ancak KESK'in bu mücadele çizgisi değişmemiştir. Çünkü KESK, programını siyasi dalgalanmalar temelinde değil, kamu emekçilerinin talepleri etrafında yürütür. KESK ücret sendikacılığı yapmaz; ülkenin temel sorunlarına ilişkin sözünü hiç kimseden çekinmeden doğrudan ifade eder; özgürlük ve demokrasi mücadelesi ile üyelerinin çıkarlarını savunma görevlerini birbirinden ayırmaz. KESK, tarihi içinde hiçbir zaman şiddete prim vermemiş, toplumsal-siyasal sorunların çözümünde barışı savunmuştur. KESK'in şiddetle tek ilişkisi mücadele tarihi boyunca defalarca şiddete maruz kalmak olmuştur. Arşivlerimiz bunun görüntüleriyle doludur. KESK ırkçı, milliyetçi yaklaşımları hep reddetmiş; toplumun etnik kimlik, kültür ve inanç farkı gözetmeksizin bir arada yaşama iradesini savunmuştur. Bu nedenle barışı ve kardeşliği öne çıkarmıştır. KESK' yönelik rahatsızlığın kaynağı, KESK'in mücadele içinde oluşmuş bu ilkelerine karşı duyulan rahatsızlıktır. Ancak bilinmelidir ki KESK yalnız değildir. Ulusal ve uluslararası demokrasi güçleri KESK'in yanındadır. Tüm Türkiye emekçileri KESK'in yanındadır. Özgürlük, eşitlik ve barışa inananlar KESK'in yanındadır. Tüm demokratik kamuoyunu, siyasi parti ve çevreleri, sendika ve konfederasyonları, meslek örgütlerini ve duyarlı yurttaşlarımızı KESK'le dayanışmaya çağırıyoruz. Sürecin başından bu yana durmak bilmeyen telefon ve ziyaretlerle dayanışma sergileyen ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlara şükranlarımızı sunuyoruz. KESK'e yönelik bu operasyonu gerçekleştirenler bilmelidir ki sert kayaya çarpmışlardır. KESK onların alışık olduğu tarzda, içi boş, tabelaya indirgenmiş bir sözde kuruluş değil, 20 yıllık mücadele birikimine dayanan, binalarındaki tek bir toplu iğnenin bile üyelerinin alın teriyle alındığı bir hak arama örgütüdür. KESK kamu emekçilerinin göz bebeğidir. KESK'e yönelik baskılar hemen durdurulmalıdır. Gözaltındaki arkadaşlarımız vakit geçirmeksizin serbest bırakılmalıdır.” Hüseyin KOLUMAN / Eğitim sen şb. Bşk. Erdoğan GÜRGEN / SES Tem. Bşk. Halil ERTÜRK / BES Tem. Bşk. Metin ÇOLAK / Yapı Yol Sen Tem.