Bursa Karacabey Belediyesi tarafından gerçekleştirilen ‘Hangi Eğitim Şart’ konulu seminerde konuşan sosyolog Erol Erdoğan ‘Sınav sistemi, Osmanlıca Meselesi, Eğitim-Medeniyet İlişkisi, Bilmek ve Yaşamak’ konuları üzerinde durdu. Erdoğan, “Biz her birimiz doğduğumuz andan itibaren olağanüstü canlılar olarak çok özel yeteneklerle dünyaya geliyoruz. Belki iyi bir müzisyen, iyi bir edebiyatçı, iyi bir tıp doktoru olacağız bunları bilmiyoruz. Çünkü bizim eğitim sistemimiz ‘bu çocuğun yeteneği ne’ diye sormuyor." dedi.

Eğitim sistemini eleştiren Erdoğan, medeniyet eğitim ilişkisini ele aldı. Erdoğan, “Bütün eğitim sistemleri modernizm denilen şeylerle illetli hasta hale geldiği için hepsi bizim doğuştan doğamızda var olan yeteneklerimizi düşman etti. Biz her birimiz doğduğumuz andan itibaren olağanüstü canlılar olarak çok özel yeteneklerle dünyaya geliyoruz. Belki iyi bir müzisyen, iyi bir edebiyatçı, iyi bir tıp doktoru olacağız bunları bilmiyoruz. Çünkü bizim eğitim sistemimiz ‘bu çocuğun yeteneği ne’ diye sormuyor. Her birimizi doğduğu gün günahkâr kabul ediyor. Bir an önce temizlenmesi lazım ya da bembeyaz bir sayfa kabul ediyor ve hemen oyun hamuru gibi şekillendirmek istiyor. Hâlbuki eğitim sisteminin temel amacı çocuğun kabiliyetlerini tespit edip o yeteneğin önünü açmak olmalı. Ama modernsizim eğitim sistemimizi de aynı hale getirdiği için hepimiz aynı işleri yapıyoruz.” diye konuştu.

Eğitim sisteminin, hep tek tipçi şekilci meselelerle zaman harcadığını ifade eden Erdoğan, “Eğitim sistemimizin bütün derdi öğrencileri tek tip insan haline getirmek. Onun için de çok yetenekli öğrenciyi geri çekiyor, arkadaki kusurlu öğrenciyi de ileri itmeye çalışıyor. Hepsini orta noktada buluşturmaya çalışıyor. Orta noktada buluşuyorlar ama ortaya hiç bir şey çıkmıyor. Eğitimin temel amacı yeteneklerin önündeki engelleri kaldırmak olmalıdır.” ifadelerini kullandı.

Yeni bir medeniyeti; konuşarak, etkinlikler düzenleyerek kurmanın imkânsız olduğunu söyleyen Erdoğan, medeniyet denilen olgunun ancak yaşamanın sonucunda ortaya çıkacağını anlattı. Erdoğan, “Yaşarsanız bir medeniyet ortaya çıkar. Medeniyet bir yapı kurmak gibi değildir. Medeniyet uzun bir sürecin sonunda yaşarsak oluşur. Bu çağın en temel önemli problemi yaşamaktır. Bu çağın özelliği görünür olma çağıdır. Şu telefonumuzdan çektiğimiz paylaşımlarla hepimiz algı peşindeyiz. Ama medeniyet algı değildir. Medeniyet bizatihi bütün azalarınla yaşamakla olan bir şeydir. Ama bulunduğumuz devir, yaşamak devri değildir. Yaşamayı devrettiğimiz bir devirdir. Sorumluluklarımızı, kendi omuzlarımızdaki yüklerimizi kurumlarımıza devrettiğimiz zamandır.” diye konuştu.

Dindarlık eleştirisinde bulunan Erdoğan, “Çocuklarımıza İmam Hatip okullarına ya da Kur'an kursuna gönderiyoruz ve diyoruz ki ‘O okul benim çocuğuma dindarlığı, namaz kılmayı, İslam’ın şartlarını, ahlaklı olmayı, anne-babaya nasıl davranılacağını öğretsin” istiyoruz. Bu ancak annelik ve babalık görevimizi o okula devretmek demektir. Devrettiğimiz andan itibaren de aslında biz de yaşamıyoruz demektir. Zaten yaşamadığımız için devrediyoruz. Bir çocuk namaz kılmayı anne-babasından görerek öğrenir. Eğer anne-baba namaz kılmayı okulun öğretmesini istiyorsa, o ailenin görevini bir kuruma devretmesi anlamına gelir. Hepimiz şu anda devrediyoruz. Devrettiğimiz için de sürekli etkinlik yapıyoruz, açıklarımızı kapatmak için. Gerçekten inandığımız değerleri yaşasak, etkinlik yapma ihtiyacımız olmayacak. Çünkü çocuklarımıza o etkinliklerle kazandırmak istediğimiz özellikleri zaten kendimiz yaşıyoruz ve onlara öğretiyoruz demektir.” şeklinde kouştu.

Yaklaşık 2 saatlik sunumun sonunda ise Erol Erdoğan’a, Belediye Başkan Yardımcıları Faruk Türe ve Mehmet Vural tarafından Karacabey’in değerlerinin yer aldığı seramik hediye edildi.