Ülke genelinde yaşanan son elektrik kesintisi, yenilenebilir enerjinin öneminin yanısıra mevcut elektrik şebekelerinin ne kadar güvenilir olduğunu gündeme getirdi. Enerjide yüzde 70 dışa bağımlı olan Türkiye’nin, ürettiği elektriğin yüzde 13’ünü iletim ve dağıtımdaki kayıpları karşılamak için harcadığına dikkat çeken enerji uzmanı Yaşar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Selen Çekinir, Almanya’nın akıllı şebeke uygulamasını örnek gösterdi. Her yıl Keban Barajı ve Hidroelektrik Santrali’nin elektrik üretiminin beş katı kadar kayıp yaşandığını belirten Çekinir, “Akıllı şebekelerle bu kayıplar azaltılabileceği gibi arızalar karşısında otomatik olarak arıza yerinin tespiti ve siber saldırılara karşı güvenliğin sağlanması mümkün.” dedi.

ABD’DEKİ KESİNTİ, KANADA’YI DA VURMUŞTU

2003 yılında ABD’de meydana gelen elektrik kesintisinin, komşusu Kanada’yı da etkileyerek yaklaşık 55 milyon kişinin enerjisiz kalmasına yol açtığını hatırlatan Yaşar Üniversitesi MYO Alternatif Enerji Kaynakları Teknolojisi Program Sorumlusu Çekinir, “Ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde elektrik şebekeleri, büyük enerji santrallerinin birbirlerine uzun iletim hatları ile bağlandığı bir yapıdadır ancak enterkonnekte olarak adlandırılan bu sistemin herhangi bir kısmında meydana gelebilecek bir dengesizlik, bütün sistemin çökmesine ve dolayısıyla ülke, hattâ bağlantılı olduğu diğer ülkelerde bile enerji kesintisine yol açmaktadır.” dedi.

HEM ARIZALARA HEM SİBER SALDIRILARA ÇARE

Almanya’nın, artan enerji ihtiyacını karşılamak için büyük ve güçlü santrallerden üretim yapmak yerine, küçük ama güçlü santrallerin şebekeye bağlantısına imkan veren akıllı şebeke sistemi üzerinde yoğunlaştığını belirten Çekinir, “Akıllı şebeke, hem kaynak çeşitliliğini arttırmak hem de elektriğin üretildiği noktada tüketilmesini sağlayarak iletim ve dağıtım kayıplarını azaltmak olarak tanımlanabilir. Akıllı şebekelerle daha verimli, kaliteli ve güvenilir bir enerji sisteminin sağlanmasının yanısıra arızalar karşısında otomatik olarak arıza yerinin tespiti, arızanın giderilmesi ve siber saldırılara karşı güvenliğin sağlanması mümkün. Almanya hükümeti de 2006 yılından başlayarak günümüzde akıllı şebeke üzerine çalışmalarını yoğunlaştırmaya başladı. Önce bütün yenilenebilir enerji santrallerinin bir tek santralmiş gibi yönetildiği sanal elektrik santrali uygulamasına geçen Almanya, diğer bir aşamada evlerde akıllı sayaç sistemleri geliştirilmiştir. Ülkemizde de geçtiğimiz yıl 250 milyar kilowat/saat enerji üretimi gerçekleştirildi ancak bunun yüzde 13’ü, iletimde ve dağıtımdaki kayıpları karşılamak için kullanıldı, yani Keban Barajı’nın elektrik üretiminin beş katı kadar kayıp yaşadık. Akıllı şebeke sistemiyle bu kayıpların önüne geçebilmemiz mümkün.” bilgisini verdi.

EVLERİN ÇATISINDAKİ ELEKTRİK

Birçok ülkenin artık yenilenebilir enerji sistemlerini uyguladığını ve enerji üretimindeki payını arttırdığını ifade eden Çekinir, “Almanya, Avrupa ve dünyada yenilenebilir enerji açısından öncü bir ülke olarak rol almaktadır. Almanya, elektrik enerjisinin yüzde 30’unu yenilenebilir kaynaklardan elde etmektedir. 2014 yılında, 2013 yılına göre rüzgar enerjisinden elektrik üretimi yüzde 18,7 artarken güneş enerjisinden elektrik üretimi yüzde 28, biyokütle enerjisinden elektrik üretimi ise yüzde 7 oranında artmıştır. Bununla birlikte nükleer ve fosil kaynaklı elektrik üretimi payı düşmüştür. Ayrıca Almanya’da güneş enerjisinden elektrik üretiminin yüzde 90’ı, evlerin çatılarına kurulmuş olan güneş panellerinden sağlanmıştır. Almanya ile kıyaslandığında güneş enerjisi potansiyeli çok yüksek olan Türkiye’de de fotovoltaik çatı uygulamalarının yapılması gerekmektedir. Böylece tüketiciler kendi enerjisini kendisi üretebilecek, fazla üretilen enerji de şebekeye verilerek kazanç sağlanabilecektir.” dedi.