Tacidar Seyhan, bu kadar veriye rağmen enkazın iki gün boyunca bulunamamasını beceriksizliğe ya da birilerinin bazı bilgileri saklamasına bağladı. Seyhan, “Birinci gün bulunamadığında düşündüğüm ilk şey bunun imkânsız olduğu idi. Çünkü Türkiye teknolojik açıdan çok geri bir ülke değil. Elimizdeki araçlarla bulunabilmesi gerekirdi. Bunun hava kararmadan bulunamaması halinde, sabah bulunacak bir kaza olduğunu düşündüm. Çünkü karada gerçekleşmiş kazalarda uzun yıllardır bilinen tekniklerle araçlar bulunuyor. Ancak okyanus kazalarında mevsim vs. nedenlerden dolayı bir takım sıkıntılar yaşanıyor. Komisyon olarak yaptığımız araştırmalar ve o gün yetkililer tarafından yapılan çelişkili açıklamalar şüphelerimi artırdı. Hatta bir gazetecinin aramak yoluyla yardım istemesi sonucu bulunamamış olması, arama kurtarma faaliyetlerinde bir ihmal olduğunu düşünmeme neden oldu. İlk etki beceriksizlikti. Ama 24 saat içinde ihmal ve beceriksizlik dışında başka bir şey olduğunu düşünmeye başladım. Bulunan bilgilerin başkalarında saklanabileceğini o zaman düşündüm. Enkazın ilk gün bulunamaması birtakım bilgilerin saklandığı yönündeki kuşkularımı artırdı. Yapılan çelişkili açıklamalar el altından servis edilen bir takım bilgilerin birileri tarafından yasa dışı dinleme yoluyla elde edildiği düşüncesini uyandırdı kafamda.” dedi. “GSM BİLGİLERİYLE YER TESPİTİNE GEÇİLEMEMESİ DÜŞÜNDÜRÜCÜ” Tacidar Seyhan, birinci derecede koruma altında olan bir siyasi parti genel başkanının içinde olduğu helikopterin yerinin GSM verileriyle tespit edilememesinin düşündürücü olduğunu vurguladı. Seyhan, “Helikopterin düşüşünden aşağı yukarı 20 dakika sonra bir telefon geliyor, yaralı konuşuyor. O yaralı konuşmasını dikkatle dinledim. İsmail arkadaşımız diyor ki ”˜helikopter düştü, yaralı var', yardım istiyor, yerini söyleyemiyor, kız da oyalayıp hatta tutmaya çalışıyor. Ama bu arada da birileriyle konuşuyor İsmail. ”˜Abi' diye sesleniyor. Diyalog var bu ses yansımış. Bu süre içinde yapılan konuşmalar dahil yer mekan konum bilgileri GSM operatörlerince kaydediliyor. Servis istasyonu bu konuşmanın hangi baz istasyonundan yapıldığını biliyor. Büyük ihtimalle sinyal aldığı için yerini ve koordinatlarını da bilir. Telefonun açık kaldığı süreye de bakıyorsunuz. Turkcell için iki saate yakın süre söz konusu, AVEA hattı için gece yarısına kadar bu devam ediyor. Birinci derece koruma alması gereken bir siyasi parti genel başkanı içinde olduğu helikopterin düşme haberi geliyor. Peki nasıl oluyor da kurtarmayla ilgili sorumlu kuruluşlar GSM bilgileriyle yer tespitine geçemiyor? Bu düşündürücü.” diye konuştu. “KOMİSYON ARAŞTIRMA DEĞİL, SORUŞTURMA KOMİSYONU OLMALIYDI” Helikopterin düştüğü gün Turkcell'in enkaz bölgesini gösteren haritalarının koordinatlarının Meclis araştırma komisyonundan bile gizlendiğini söyleyen Seyhan, komisyonun araştırma değil, soruşturma komisyonu olarak çalışması gerektiğini vurguladı. Seyhan, şöyle devam etti: “Turkcel ve Avea'dan yer konum sinyal bilgileri alındı. Bu bilgiler hem merkez kriz masasına gönderiliyor, hem bölgede kurulan kriz masasına, hem de jandarmaya gönderiliyor. Konuşma dokümanlarından koordinatların bildirildiğini de anlıyoruz. O koordinat nasıl oldu da 3 ayrı kurum tarafından gözden kaçtı gitti. Kaldı ki gönderilen koordinatın 800 metrelik bir alanı gösterdiği aşikar. Muhtemelen saat 18.00'de kalkan bir helikopterin yarım saat içinde o yaralıları alıp gelmesi gerekiyordu. Bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Kazadan uzun zaman sonra kurulan ikinci komisyonda Turcell'den böyle bir koordinat verilerinin elde edildiği evrakın geldiği ve kriz masasına diğer ilgili yerlere ulaştırıldığını anladık. Kaldı ki haritalar birinci komisyonda hiçbir milletvekilinin eline geçmedi. Savcılık dosyasındaki bilgiler hiçbir milletvekiline ulaştırılmadı. Arama kurtarma faaliyetleri haritada çizilen o yayın dışında yapıldı. Savcılık bunun üzerine gitmeli. Biz araştırma komisyonuyduk, soruşturma komisyonu değildik. Yetkilerimiz sınırlı. Zaten en büyük hata bunun bir araştırma komisyonu kurularak incelenmesiydi. Çıkan sonuçların adli açıdan bir değeri olması için soruşturma komisyonu olarak açılması gerekiyordu. Benim talebim öyleydi.” “KOMİSYONDA HAMZA TİRYAKİ, AKDOĞU'NUN HARİTASINI OKUYAMADIĞINI SÖYLEDİ” Jandarma Genel Komutanlığı'nda görevli Astsubay Süleyman Akdoğu'nun olay günü 16.55 ve 22.30'da çizdiği haritalar ile ilgili de konuşan Tacidar Seyhan, haritanın okunamamış olmasını ve paylaşılmamasını ciddi bir ihmal olarak değerlendirdi: “Turkcell'in jandarmaya gönderdiği koordinatları Süleyman Akdoğu, haritaya dönüştürüp Kahramanmaraş İl Jandarma'ya gönderiyor ve gönderdiğine dair teyit ettiriyor. İl jandarma'daki astsubay gidip diyor ki efendim böyle böyle bir harita geldi kanaatimce burası diyor. Ama bize ifade veren Albay Hamza Tiryaki bu haritayı okuyamadığını söylüyor komisyonda. Haritanın yeri bellidir. Benim kanaatim bunun üç ayrı yerde okunamadıysa bir ihtimal yerde saklandığı yönünde.” “ENKAZ BÖLGESİNİN BULUNDUĞU VE BU BİLGİNİN SAKLANDIĞI YÖNÜNDE KUŞKULARIM VAR” Kazanın olduğu gün dönemin Kayseri Valisi Mevlüt Bilici'ye gelen 'Muhsin Yazıcıoğlu yaşıyor, ayağı kırık' şeklindeki bilgi notuna da temas eden Tacidar Seyhan, bu bilginin jandarmadan elde edilmiş bir bilgi olduğunu vurguladı. Seyhan'ın konuyla ilgili tespiti şöyle: “Sayın Yazıcıoğlu'nun ayağının kırık olduğu diğerlerinin de yaralı olup hastaneye götürüldüğü söyleniyor. Bu açıklamayı kim yapıyor? Çevre ilin valisi. Uçuşu gerçekleştireceği yöndeki, yani helikopterin kalktığı yer, geçeceği yer, ineceği alan uçuştan sorumludur. Dolayısıyla kendi illerinden geçeceğini de düşünerek bu helikopterin, kendi bölgelerinde de araştırmayı sürdürüyor bu vali. Kısa süre sonra bu yalanlandı. İlginç olan Turkcell'in gönderdiği koordinatlar ile Kayseri Valisi'nin açıkladığı helikopterin düştüğü dediği yer, aynı yer. Sonra yok böyle bir bilgi, yanlış bir bilgiymiş denilen yer aynı yer. Yani bir kaza oluyor, bu kazada ortaya çıkan 100 tane temanın 100'ünün de tesadüf olduğunu düşünebilir misiniz? Dolayısıyla burada o istihbaratı gönderen emniyet yetkilisini de dinledik. O emniyet yetkilisi de ”˜kaynağımı veremem istihbaratçıyım' dedi. Veremem dediği yer Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu, Meclis Araştırma Komisyonu. Böyle bir şey olabilir mi? İddialara göre bazı kurumlar yasa dışı olarak bazı kurumları dinliyordu. Bu bilgi yasa dışı dinlemeler sonucu elde edilmiş, jandarmadan elde edilmiş bilgilerdi. Ayrıca o arama kurtarma ekibi içinde görev alan sivil katılımcıların da etkisi vardı bunda. Çünkü istihbarat birimlerine bağlı bir takım ekiplerin de arama kurtarma faaliyetlerinin içinde olduğu görülüyor. İstihbarat bunu 9 emniyet müdürlüğüne çekiyor. Emniyet müdürü 3 ay sonra komisyonca ifadesini alırken ”˜benim bu bilgiden haberim yok' diyor. Peki, kaç ile yollanmış, 9 ayrı ilin emniyet müdürü ve valisi, bundan haberdar değil. Ayrıca kriz masasının başkanı haberdar değil. Bu bilgiyi ciddiye almak veya ”˜etkisi yoktu, önemli değildir' demek kimin görevi? Kriz masasının görevi. Ama bu bilgiden sorumluların haberi yok. Bu not bende ”˜enkaz bölgesinin bulunduğu ve bu bilginin saklandığı yönünde' kuşku oluşturdu. Çünkü ilginç bir tesadüf var ortada. Bilgi notunda tanımlanan bölge ile sonradan enkazın bulunup açıklandığı mevkiiyle aynı.” “İSMAİL'İN ÇENESİ KIRIK HALDE 112 İLE NASIL KONUŞTUĞUNU SAVCILIK ARAŞTIRMALI” İsmail Güneş'in çenesinin kırık olması ile ilgili değerlendirmede de bulunan Tacidar Seyhan, bu konunun savcılık tarafından özel olarak araştırılması gerektiğini dile getirdi. Seyhan, “Savcılığın çenesi kırık bir insanın, İsmail'in konuştuğu gibi net bir şekilde konuşup konuşamayacağına dair bir araştırma yapması gerekir. İsmail'in bulunduğu sırada çenesinin kırık olduğu bilgisinin neden saklandığının da ayrıca incelenmesi gerekir. İsmail'in çenesi kırık ise 112 ile yaptığı konuşma nasıl bu kadar netti?” şeklinde konuştu.