Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2007’deki 27 Nisan e-muhtırasında kararlı bir duruş sergilediklerini savundu. Erdoğan, “Eğer 27 Nisan bildirisinde bu duruş sergilenmeseydi, eğer geri vitese takılsaydı bugün burada olmazdık.” dedi.

Haliç Kongre Merkezi’de Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (AKDER) tarafından düzenlenen ’28 Şubat’lar Bin Yıl Sürmez’ konulu programa katılan Recep Tayyip Erdoğan, yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemi vurgusu yaptı. Erdoğan, “Türkiye’nin bir daha 28 Şubatları yaşamaması için, bu tür darbelere, darbe teşebbüslerine fırsat veren, cesaret veren sıkıntıları çözmemiz, tüm unsurları ortadan kaldırmamız gerekiyor. Bunun için önce sağlam bir duruş ortaya koymamız gerekiyor. Hamdolsun 2007’de 27 Nisan bildirisinde bu duruşu sergiledik. Eğer 27 Nisan bildirisinde bu duruş sergilenmeseydi, eğer geri vitese takılsaydı bugün burada olmazdık. O 27 Nisan bildirisi cevabını kararlılıkla alınca işte o bir kırılma noktasıydı. Hamdolsun devran farklı dönmeye başladı. 2013’ten önce Gezi olaylarında, ardından 17-25 Aralık’ta yine bu duruşu sergiledik.” şeklinde konuştu.

Erdoğan, “İşte bunun için yeni anayasa diyoruz, işte bunun için başkanlık sistemi diyoruz. Bir daha kimse 27 Mayıslara, 12 Eylüllere, 28 Şubatlara, 17-25 Aralık darbe girişimlerini teşebbüs edemesin diye ‘yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemi’ diyoruz. İstikrarsızlıktan, zayıflıktan, bölünmüşlükten, çatışmalardan beslenenlerin önünü ilelebet kesmek için ‘yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemi’ diyoruz.” ifadelerini kullandı.

’17-25 ARALIK’A ‘DARBE TEŞEBBÜSÜ’ DİYORUZ’

28 Şubat sürecinde yaşanan hukuksuzlukları mahkum ettirmek için ellerinden geleni yaptıklarını savunan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ama aynı çarpık anlayışın bir başka tezahürü olan ‘paralel devlet’ yapılanmasının emniyet ve adalet sistemi içerisinde yol açtığı sıkıntı bu davanın sağlıklı şekilde yürümesini engelledi. ‘Paralel devlet’ yapılanması 28 Şubatçıların, 1960 darbecilerinin, 1980 ihtilalcilerinin yapmak istediklerini cemaat görüntüsü, hizmet kılıfı altında yapmak isteyen bir yapının adıdır. Zaten bunun için biz 17/25 Aralık hadisesine ne diyoruz? ‘Darbe teşebbüsü’ diyoruz. 28 Şubatçıların 19982de şahsımı mahkum ettirmeleri şahsımla değil temsil ettiğim değerlerle, onun devamıyla ilgili bir davaydı. Milli Eğitim Bakanlığı, talim terbiye kurulunun teyit ettiği, tescil ettiği, tavsiye ettiği bir dörtlüğü okuduğum için tuttular içeri attılar. Gerekçe devleti yıkmak. Bir dörtlükle devleti yıkacağız. Bunları yaşadık. Ama elhamdülillah nereden nereye geldik.

Çok iyi tanıdığınız bir savcı benimle ilgili 146. Maddeden davayı açtığında ben şom oldum. Ne yaptığımı da şaşırdım. Anında 3 saat ifade sonra nöbetçi hakimin karşısına çıktım. Fakat hakim beyde yüzünde biraz tebessüm vardı. O biraz beni rahatlattı. Fakat idamın isteniyor deyince orada şaşırdım. Allah Allah! neydi bu diye falan. İçeride verdiğim ifadelerle bu istenen şeyin pek de uyumlu olmadığını gördüm. Ben belediye başkan olarak neler yaptığımı anlattım, ama orada istenenin çok farklı olduğunu gördüm. Elhamdülillah arkadan takipsizlik kararı geldi. İstenen idam, gelen takipsizlik. Demek ki tezgahı iyi kuramamış. Tezgahı iyi kuramadıkları için orada bozuluverdi. Niye? Kaderin üstünde bir kader var.”

Programın sonunda Erdoğan’a hat işlemeli tablo hediye edildi. Erdoğan, dernek yöneticileriyle aile fotoğrafı çektirdi.