Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, adaletle zulüm arasında ince bir çizgi olduğunu ifade ederek “Hukuk başka şeydir, kanun başka bir şeydir. Hukuk mu, kanun mu derseniz benim o zaman savunacağım şey hukuktur, kanun değil.” dedi. “Benim hukukumu bir yasal düzenleme koruyamıyorsa ben ona hukuk diyemem” diyen Erdoğan, “Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder ilahi emrindeki vurgu gayet açıktır.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Adalet Akademisi'ni ziyaret ederek burada bir konuşma yaptı. Akademinin adli ve idari yargı hâkim ve savcıların yetiştirilmesi amacıyla kurulduğuna dikkat çeken Erdoğan, Akademinin takdire şayan bir performans ortaya koyduğunu anlattı. Adalet kavramının insanlık tarihi ile başladığını ifade eden Erdoğan, bugün dünyadaki tüm yönetim sistemlerinin adaletin ne olduğu ve nasıl uygulanması gerektiği etrafındaki tartışmalarla şekillendiğini söyledi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde vetoya sahip beş üye ülkenin adaletsizliğe neden olduğunu anlatan Erdoğan, “Ne yazık ki şuanda dünya bu beş daimi üyenin beşine veya bir tanesine mahkûm. Buna kimsenin hakkı yok. Biz ‘bu dünyada adalet var’ diyemeyiz.” dedi. I. Dünya Savaşı sonrası şartların günümüz dünyasına egemen kılınamayacağını kaydeden Erdoğan, dünyanın beşten büyük olduğunu iddia edenlerin sayısının artması gerektiğini savundu.

‘ZULMÜN ALTERNATİFİ ADALETTİR. OLAY, BU KADAR BASİT. ADALETİN DÜŞMANI NEDİR? ZULÜM'

Suriye krizi nedeniyle Türkiye’nin yaptığı harcamanın 5,5 milyar dolar olduğunu kaydeden Erdoğan, “Dünyadan bize gelen yardım sadece 200 milyon dolar. Şimdi sormazlar ‘adaletin bu mu dünya?’ Orhan Baba bunu soruyor ama başkaları sormuyor." dedi. Son Afrika ziyaretini atıfla, “Oradaki insanların yaşam koşullarını gördüğüm zaman benim ciğerim param parça oluyor. Teneke barakaların içinde yaşayanlar insanlar. Ne hastane var, ne şu var ne bu var.” ifadelerini kullandı. Somali’de 200 yataklı bir hastane tesis edildiğini ifade eden Erdoğan, “Bu insanlara elini uzatırsan adilsin. Biz, ta Somali’deki kardeşlerimize de elimizi uzatalım diyoruz ama Türkiye’de bazıları bunu hazmedemiyor.” diyerek 10 bin konut projesinden söz etti. “Terörün estiği bir yerde bu icraatları yapmak adalete inanmış insanların işidir. Adalet o kadar önemli. Zulmün alternatifi adalettir. Olay, bu kadar basit. Adaletin düşmanı nedir? Zulüm.” diyen Erdoğan, “Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder ilahi emrindeki vurgu gayet açıktır. Atalarımız, ‘adaletle zulüm bir arada bulunmaz’ demiş. Biz de 2001’de kurduğumuz partimizin isminde adalet ifadesini en başta yerleştirdik ve yola böyle çıktık.” dedi.

“ADALETLE ZULÜM ARASINDA İNCE BİR ÇİZGİ VAR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mevlana’nın adalet tanımını şu şekilde yaptığını anlattı: “Adalet nedir; ağaçları sulamak. Zulüm nedir; dikene su vermek. Adalet bir nimeti yerine koymaktır. Su emen her kökü sulamak değil. Zulüm ise bir şeyi konmaması gereken yere koymaktır. Gerçekten de adaletle zulüm arasında böylesine ince bir çizgi vardır. Ülkemiz 17-25 Aralık 2013 tarihlerine böyle bir felaketi yaşadı. Emniyet ve adalet teşkilatları içinde yuvalanmış bir çete ülkenin güvenliği ve adaletin tesisi için kendilerine emanet edilmiş imkânları kullanarak bir darbe yapmaya teşebbüs ettiler. Bu süreçte gördük ki hukukun değil başka bir takım güçlerin emrindeki savcıların, hâkimlerin adaleti tesis etmesi mümkün değildir.”

'İRADENİZİ NE CUMHURBAŞKANINA NE BAŞBAKANA, ALLAH’TAN BAŞKA KİMSEYE TESLİM ETMEYİN'

Kulun iradesini Allah’tan başka kimseye teslim etmemesi gerektiğini belirten Erdoğan, “Asla. Ne cumhurbaşkanına, ne başbakana, ne elinde para tutan sermaye babalarına. Kimseye. Hiçbir egemen güce. Asla. Teslim etmediğimiz sürece işte o zaman yaratılmışların en şereflisi olan insan oluruz. Sizler yarın çıkacağınız o kürsülerde bunu ortaya koymanız lazım. Size hiç kimse herhangi bir hükmü vermede verdirmede tesir edememeli.” dedi.

'SAVUNACAĞIM ŞEY HUKUKTUR, KANUN DEĞİL'

Türkiye’nin bir kanun devletinden öteye geçerek bir hukuk devletinin temsilcisi olması gerektiğini belirten Erdoğan, “Hukuk başka şeydir, kanun başka bir şeydir. Hukuk mu, kanun mu derseniz benim o zaman savunacağım şey hukuktur, kanun değil. Çünkü kanun önüne gelenin istediği gibi, nefsi neyi emrediyorsa buna göre hazırlamış olduğu bir yazılar silsilesidir. Veya yasalar manzumesidir. Ama hukuk öyle değil. Benim hukukumu bir yasal düzenleme koruyamıyorsa ben ona hukuk diyemem ki. Bunları yaşadık. Şahsımda yaşadım. Milli Eğitim’de Talim Terbiye Kurulu'nun tasvip ettiği bir dörtlüğü okudum diye hapse girdim.” diye konuştu. Mahkumiyetle biten süreci değerlendiren Erdoğan, “Ha, anladık ki, demek ki vicdanla cüzdan arasında dolaşan bir yapı var. İşte 17-25 Aralık da o da aşıldı. Orada da bir yerlerden gelen talimatlarla hareket eden bir kesim var.” dedi.

'HÂKİM VE SAVCILARIN ZİHNEN VE VİCDANEN BAĞIMSIZ OLMASI GEREKİR'

Hâkim ve savcıların zihnen ve vicdanen bağımsız olması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, zihnini ve vicdanını bir takım güçlerin emrine vermiş kişiden hakim yada savcı olamayacağını anlattı. “Vicdanlarının kapıları hukuka ve adalete değil de başka yerlere açılanların yaptıkları zulümdür. Çünkü onlar Mevlana’nın deyimiyle dikenlere su vermeye başlamışlardır. Yeni Türkiye’de adalet sisteminden başlayarak tüm toplumu bu kanser hücrelerinden hep beraber temizlememiz gerekiyor.” diyen Erdoğan, “Demokrasilerde hukuk eliyle bir vesayet sistemi özellikle devre dışı kalırken onun yerine bir başkasını ikame etmek diye bir şey yoktur. Demokrasilerde esas olan her türlü vesayet teşebbüsüne karşı milletin yanında, milli iradenin yanında yer almaktır.” dedi.

“BUNDAN SONRA DA BU ZENGİNLİĞİN GELİŞTİRİLMESİ İÇİN ÇALIŞACAĞIM”

Her kurum gibi yargı teşkilatının da siyasallaşması durumunda itibar kaybına uğrayacağını ifade eden Erdoğan, kendilerinin yıllarca siyasetçinin itibarını yükseltmek için her türlü fedakârlığı yaptıklarını anlattı. 2010 referandumu ile getirilen yeniliklerin bir çete tarafından istismar edilmek istendiğini savunan Erdoğan, “Yaşadığımız son hadiseler yasama ve yürütmede olduğu gibi yargının da ülkenin tüm renklerini yansıtan bir yapıda olması gerektiğini ortaya koydu. Bundan sonra da bu zenginliğin geliştirilmesi için çalışacağımı özellikle belirtmek istiyorum.” dedi.