Meme kanseri, meme dokusunu oluşturan hücre gruplarından birinin değişime uğraması ve kontrolsüz olarak çoğalması nedeniyle oluşan tümör sonucu ortaya çıkan bir hastalık. Sağlık Bakanlığı ile üniversitelerin verileri birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye’de her 12 kadından birinin hayatının bir döneminde meme kanseri olduğu ortaya çıkıyor.

Onkoloji hekimi Prof. Dr. Bülent Orhan, hastalığın gerçek nedeninin henüz net olarak bilinmediğini belirterek, meme kanseri tespit edilen kadınların üçte ikisinin, bilinen risk faktörlerinin hiçbirini taşımadıkları halde bu hastalığa yakalandıklarına dikkat çekti. Dr. Orhan, erken evrede yakalandığı takdirde, meme kanserinin ölümcül olmaktan çıktığını, tedavideki başarı şansının yüzde 90 gibi oldukça yüksek rakamlara ulaştığını dile getirdi.

Prof. Dr. Bülent Orhan, meme kanserinin erken teşhis edilmesi için hangi tetkiklere başvurulduğunu ve tedavide hangi yöntemler hakkında şu bilgileri verdi: “Meme kanseri, kendi kendine muayene, doktor muayenesi ve görüntüleme yöntemleriyle teşhis edilebiliyor. Meme kanserlerinin yüzde 70’ini hastalar kendi memelerini incelerken veya muayene ederken buluyor. Bu yüzden 20 yaşından sonra her kadın; ayda bir kez, adet bitimi sonrası dönemde, tercihen ayna karşısında kendi memelerini gözlemlemeli ve elleriyle memelerini ve koltuk altlarını yoklamalı. Herhangi bir değişiklik fark ettiğinde ise en kısa sürede doktora başvurmalı. Doktor muayenesi, hiçbir şikayeti olmasa bile, her kadın 20-40 yaş arası 3 yılda bir, 40 yaşından sonra ise yılda bir kez klinik meme muayenesi için meme konusunda deneyimli bir genel cerraha muayene olmalı. Meme görüntülemesi, meme kanserini mümkün olan en erken evrede saptamayı amaçlıyor.”

Dr. Orhan, sık kullanılan görüntüleme yöntemleri hakkında şunları söyledi: “Mamografi meme hastalıklarının değerlendirilmesinde X ışınları kullanılarak gerçekleştirilen bir görüntüleme yöntemi. Klinik muayene ile tespit edilemeyen meme içindeki küçük kitleler ve değişiklikler mamografi ile ortaya çıkabiliyor. Mamografi meme kanseri tanısında, temel tanı yöntemini oluşturuyor. Bu yüzden ‘altın standart’ olarak kabul ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 40 yaşından itibaren her kadının yılda bir kez tarama mamografisi çektirmesinin gerekli olduğu görüşünde. Mamografide kullanılan radyasyon dozu çok düşük ve zararlı değil. Şikayeti olmayan kadınlarda tarama amaçlı, şikayeti olanlarda ise tanı amaçlı kullanılıyor. 35 yaş altı kadınlara ise mamografi önerilmiyor. Bunun nedeni ise bu yaşlarda meme dokusunun yoğun olması, mamografinin duyarlılığının azalması ve bu dönemde meme dokusunun radyasyona duyarlılığının fazla olması.

Ultrasonografi mamografiye yardımcı bir tetkik. Ultrasonik ses dalgaları kullanılarak görüntüleme sağlanıyor. En önemli kullanım alanı iseklinik muayenede veya mamografide saptanan kitlelerin içyapıları hakkında bilgi vermesi. Genç hastalarda ultrasonografi, mamografiye göre daha çok bilgi veriyor. Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI); Yapısal bulgularla işlevsel bulguları birleştirme özelliği nedeniyle meme kanseri için en duyarlı görüntüleme yöntemlerinden biri olarak değerlendiriliyor. Yerinde ve doğru zamanda kullanıldığında çok değerli bilgiler elde ediliyor. Günümüzde giderek daha yaygın kullanılıyor.

Biyopsi; Meme kanseri şüphesi taşıyan kitle yeya lezyonlardan patolojik inceleme için örnek alma yöntemi. İnce iğne, tru-cut (otomatik kalın iğne) ile veya cerrahi teknikle şüpheli kitleden doku örneği alınıyor. Cerrahi biyopside genellikle kitlenin tamamı çıkarılarak patolojik incelemeye gönderiliyor."

Meme kanseri tedavisini günümüzde uzmanlardan oluşan ekiplerce yapıldığını vurgulayan Orhan, “Böyle bir ekip içinde cerrah, onkolog, radyasyon onkologu, radyolog, patolog, psikolog ve plastik cerrah gibi, tıbbın değişik dallarından bir araya gelmiş ve özellikle çalışma alanları meme kanseri üzerinde yoğunlaşmış hekimler bulunuyor. Son yıllarda meme kanseri tedavisinde birçok tedavi olanakları ortaya çıktı. Bu tedavi yöntemlerinden hangisine başvurulacağı önemli ölçüde, hastalığın saptandığı safhaya göre değişiyor. Hastalık ne kadar erken safhada saptanırsa, tedavi olanağı ve seçeneği de o kadar fazla oluyor. Hastalığın tedavisinde kullanılan dört yöntem mevcut. Bunlar; cerrahi tedavi, kemoterapi, radyoterapi, ve hormon tedavisidir.” ifadelerini kullandı.

RİSK FAKTÖRLERİ

Onkoloji hekimi Prof. Dr. Bülent Orhan, risk faktörlerini ise şöyle sıraladı: “Kadın olmak, 50-70 yaş arasında ve menopoz sonrası dönemde olmak, ailesinde (anne veya baba tarafında) meme kanserine yakalanmış akrabaları olmak, daha önce meme kanserine yakalanmış olmak, adet başlama yaşının erken ve menopoz yaşının geç olması, hiç doğum yapmamış olmak, ilk doğumunu 30 yaşından sonra yapmak, doğum yapmış, fakat bebeğini emzirmemiş olmak, uzun süreli hormon tedavisi olmak, modern şehir yaşamı ortamında yaşamak, şişmanlık, özellikle menopoz sonrası fazla kilo almak ve doymuş yağlardan zengin gıdaları fazla miktarda tüketmek, fiziksel aktivite azlığı.”