CHP Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer, Soma ilçesinde, 301 madencinin şehit olduğu ve 162 işçinin yaralandığı maden ocağında, Spartaküs dönemini aratmayan bir kölelik sistemi olduğunu söyledi. Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden Soma davasına verilen öğle arasında duruşmayı değerlendiren Biçer, “Soma, Türkiye’de yaşadığımız bütün ölümlerin, bütün acıların, antidemokratik uygulamaların adeta küçük bir sahnesi gibi.” dedi.

Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde 18 Ağustos 2015'te başlayan ve bugün, üçüncü duruşmanın üçüncü celsesinin görüldüğü davada, tutuklu sanıklardan Vardiya Amiri ve İşletme Müdür Yardımcısı İsmail Adalı’nın çapraz sorgusu yapıldı. Mahkeme heyeti, celseye saat 14.00’e kadar ara verdi. Arada bir açıklama yapan CHP Milletvekili Biçer, maden şehidi yakınları tarafından Adalı’nın, neredeyse facianın tek sorumlusu gibi görüldüğünü ve büyük tepki gösterildiğini söyledi.

'SPARTAKÜS DÖNEMİNİ ARATMAYAN KÖLELİK SİSTEMİ'

İsmail Adalı’nın çapraz sorgusunun yapıldığı davayı değerlendiren Biçer, “Soma davasını izledik hep birlikte. Bugünkü davada aslında şöyle bir noktaya geldim ben, Türkiye’de yaşadığımız bütün antidemokratik uygulamaların, bütün gayriinsani, insanlıkdışı, yaşam haklarını sonlandırıcı uygulamaların aslında tamamen bir yansıması şeklinde Soma davası. Dün biliyorsunuz, mitinglere işçilerin nasıl antidemokratik bir uygulamayla, adeta zorlamayla, yalnızca biraz daha fazla ocaktan kömür çıkarabilmek için ihale alınabilmesi için insanların götürüldüğüne bizzat şahitlik ettik. Kendimizin bile tahmin edemediği bir şekilde, büyük bir açıklıkla bunun ifade edildiğine tanıklık ettik. Bugünkü davada ise Üretim Müdürü İsmail Adalı’nın çapraz sorgusunda şunu gördüm, Soma’da facia olan madende, gerçekten Spartaküs dönemini aratmayan bir kölelik sistemi varmış. İşçilerin şöyle bir durumda çalıştıklarını, kendi ağzından ifadelerle çok kısa bir şekilde özetlemek istiyorum. Yürüme bantları, işçiler madene girerken kullanılmıyor, yalnızca çıkarken kullanılıyor ve bu da çok kısıtlı bir şekilde. Eğer kömür taşınmıyorsa o anda ve bantlar açılırsa o anda kullanılabiliyor. Girerken hiçbir şekilde insanlar için taşıma bandı kullanılmıyor. Her madene inerken bizzat 45 dakika yürüyerek işçiler çalışma ortamına iniyorlar.” dedi.

Biçer, şöyle devam etti: “Eziyet buradan başlıyor ve bundan sonra da artarak devam ediyor. Bu ana kök problemin, üretime zorlanma bir çalışma yöntemi olduğu zaten bilirkişi raporlarında da net. Yani bu işçiler üretime zorlanarak, üretim miktarını arttırmaya zorlanarak bir çalışma modeli içindeler. Dayıbaşılar var, aynı tarım işinde gördüğümüz dayıbaşı sisteminin aynısı var. Tamamen denetleniyorlar ve her dakika ne kadar üretim yaptıkları ve ne kadar fazla üretim yaptırabilecekleri sürekli denetim altında. Dediğim gibi, aynı kölelik sisteminde olduğu gibi. Yemek yedikleri anda yemek süreleri sürekli takip altında. Yemekleri tekmeleniyor. Yemek süreleri uzarsa küfre ve tacize uğruyorlar. Dayıbaşılar bunu yapıyor ve dayıbaşılar yüksek maaşlı, üretim arası elemanlar. Üretime bir katkıları olmadığı halde yalnızca üretim yapan işçileri denetleyerek yüksek maaş alıyorlar. İşçilerin işe alımında da bizzat yetkililer. Dayıbaşının istediği işçi işe alınıyor, istemediği işçi işten çıkarılıyor. İfadeler sırasında yine şöyle bir şeye tanık olduk. Üretimi fazla miktarda yapan işçi, aynı satış elemanlarında olduğu gibi birinci, ikinci ve üçüncü şekilde bir ödüllendirmeye gidiyorlar ve ödül primi alıyorlar. Bu aldıkları ödül primi de yine dayıbaşılarla, üretim müdürleriyle işçiler arasında pay ediliyor. Bunu direkt işçi yakınlarının haykırışlarından, protestolarından da net olarak anladık.”

'ADALI’YA ‘YEZİD’ VE ‘YALANCI’ DİYE BAĞIRDILAR'

Celsede sanık Adalı’ya karşı çok yoğun bir protesto olduğunu kaydeden Biçer, şunları söyledi: “Yine içeride çok yoğun bir protesto oldu. Maden şehidi yakınları, ‘yalancı’ ve ‘Yezid’ diye bağırdılar İsmail Adalı’ya. Çok yoğun bir nefret duygusuyla İsmail Adalı’nın, neredeyse bu olayın tek sorumlusu yerine koyulduğuna şahit olduk içeride. Şimdi böyle baktığımızda, içeride kölelik sisteminin devam ettiğini çok net bir şekilde yeterli veriler var. İşçilerin mitinglere zorla götürülmesinden ve yine en son biliyorsunuz, alev sızdırmaz ateks sisteminin hiçbir gerekçe, hiçbir neden yokken canlarımızı maden kazalarında kaybederken hiç anlamadığımız bir gerekçeyle Bakanlar Kurulu tarafından imzalanıp 2019 yılına ötelenmesi, yine bu sistemin sanki hep birlikte kapatılmaya çalışılması, adeta bir suç ortaklığının, suç birliğinin bir şekilde kabul edilmiş olması bence, çünkü içerideki suçlular, tek başına yargılananlar değil. Gerçek sorumluların, bakanların bu çapraz sorguya alınması lazım. Yine müfettişlerin, şehit yakınlarının net ifadesi sonucunda yalnızca 25 metreye kadar indikleri, 25 metrenin altına hiçbir müfettişin kesinlikle inmediği ve yine onların ifadeleriyle söylüyorum, 25 metreden sonra yukarı çıkıp yukarıda kesilen kuzuların çevrilmesiyle bir ziyafet sofrasına konuk edildikleri, her müfettiş raporunun bu şekilde sonuçlandığını çok net ifade ettiler. Dediğim gibi Soma, Türkiye’de yaşadığımız bütün ölümlerin, bütün acıların, antidemokratik uygulamaların adeta küçük bir sahnesi gibi.”