Soma Davası'nda tanık olarak dinlenen ve faciadan yaralı olarak kurtulan maden işçisi Hasan Serhat Öztürk’ün anlattıklarını salonda bulunan maden şehidi aileleri gözyaşları içinde dinledi. Her şeyin bir anda olduğunu anlatan Öztürk, “Hepimiz ağlıyorduk, kimimiz 'anam', kimimiz 'çocuğum', kimimiz 'karım' diyordu. Birbirimize sarılıp vedalaştık” dedi.

Manisa Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden Soma davasının üçüncü duruşmasının sekizinci oturumunda tanık olarak dinlenen faciadan yaralı olarak kurtulan maden işçisi Hasan Serhat Öztürk’ün olay anında yaşadıklarını ve nasıl kurtulduklarını anlatması madenci ailelerinin gözyaşlarına boğulmasına neden oldu. Hakim Aytaç Ballı’nın sorularına cevap vererek olay gününü anlatan Öztürk, şunları kaydetti: “2011 yılında Soma Kömürleri'nde işe başladım. 3-3,5 yıllık bir madenciyim. Son bir senedir S panosunda usta yardımcısı olarak çalışıyorum. Ustam Yüksel Ünlü’dür. Olay günü bizim taşeron Şerif Genç 4 kasa kömür çıkartma karşılığında götürü iş verdi. Bu iş bizim için daha çabuk temiz havaya çıkmak anlamına gelir. Bunu yaptığımız için herhangi bir ücret almayız. İşimiz 14.30 gibi bitti. Ustam ben ve yanımızda 2 kişi ile çıkışa doğru yönelmiştik. O sırada dumanın geldiğini gördük. Arkamızdan gelen iki işçi biz dumandan önce çıkarız diyerek çıkışa doğru gitmeye çalıştılar biz onlara gitmeyin desek de bizi dinlemediler ve biraz ötede yerde ölmüş olduklarını gördük. Biz devletin sürdüğü alanda beklemeye başladık. 340 ana nefeslikten devletin sürdüğü alana doğru olan bir yerdi burası. Gaz maskemi kullanamadım çünkü burun aparatı tutmadı. Bu alanda 2-2,5 saat kadar bekledik. Usta o sırada telefonla görüşüyordu. Kimle görüştüğünü bilmiyorum ama telefonlar çalıyordu.

Olduğumuz alandan 2 metre ötedeydi ama telefonla 10 saniye konuşmadan sonra fenalaşılıyordu dumanın yoğunluğundan. O sırada soyadını bilmediğim şalterci Süleyman Dayı da bizimleydi. Duman yoğun bir şekilde geliyordu bizim olduğumuz yere zaman içinde sızmalar başlamıştı. Üstümüzü çıkarıp sızan yerleri tıkamaya başladık ama duman giriyordu. Süleyman Dayı ‘Benim çoluk çocuğum var ben gideceğim’ dedi. Biz ona gitme desek de bizi dinlemedi. Onunla birlikte iki kişi de peşinden gitti. Biraz sonra geri döndüler. Biri bayılmıştı. Bu sırada birbirimize sarılıp ağlıyorduk. Kim çıkarsa diğerinin anne babasına, çoluk çocuğuna selam söylesin diye. Kimisi 'çocuğum' kimisi 'anam' kimisi 'karım' diyordu. Sarılıp vedalaştık. Yüksel Ünlü bana yalvardı. 'Burada ölümüzü bulamazlar. En azından anayolda ölümüzü bulurlar. En azından cenazemizi bulurlar’ dedik. Ayağa kalktım maskemi taktım 2 nefes alamadan attım, çünkü burun aparatı burnumdan düşüyordu. Tekrar barajın olduğu yere geri döndük. Kurtarma ekibini gördük onları görünce sevinçten sarılıp öptük bize oksijen maskeleri verdiler.”

Öztürk’ün anlatımları sırasında salondaki maden şehidi ailelerinin hıçkırıklar içinde ağladıkları görüldü.

'DUMAN ÇOK HIZLIYDI'

Gaz maskesinin işe girdiğinde verildiğini ve sadece bir kere bakımdan geçtiğini anlatan Öztürk, “İşe başlamadan önce 3 günlük bir eğitim verildi. 4’üncü günü madene girdik. Tecrübesi olanlar çalışmaya olmayanlara da maden ocağı gezdirildi. Bunun dışında hiçbir eğitim almadık. İçeride telefonla haberleşirdik. Her şalterin yanında bir telefon vardı ve buna şalterci bakardı. O dumanda telefon değil telsiz olsa bir fayda etmezdi. İçerideki duman siyah, kahverengi zaman zaman da yeşilimsiydi. Duman çok hızlı ilerliyordu. O dumanı içine çeken ölürdü. Milletin daha önceden haberi olsaydı zaten herkes kaçardı. Biz 20 metreyle kurtulduk. Çok hızlı bir dumandı.” ifadelerini kullandı.

'BİZ ÇALIŞIRIZ TAŞERON KAZANIR'

Hakimin taşeronla ilgisi sorusuna da cevap veren Öztürk, “Taşeron sadece gündüz vardiyasında madene iner diğer vardiyalarda inmezdi. Taşeronlar bizden daha çok para alıyorlardı. Biz çalışıyorduk onlar para alıyorlardı. Bizi işe getirdikleri için işyerinden günlük 5-7 TL arasında para aldıklarını biliyorum. Bunu taşeron Şerif Genç’in kendisi söyledi. Benim üstümden günlük para alıyordu. 50 tane işçi getirdiğini düşünün günlük 7 lirayla çarpın kazandığını parayı görüsünüz.” dedi.

'ÇİZMEMDEKİ TERİ BOŞALTTIM'

Kaza öncesinde çalıştıkları S panosunda sıcaklık artışının giderek arttığını ve son zamanlarda çizmelerinden günde 3 kez terlemeden dolayı su boşalttığını kaydeden Öztürk, “Ocaktaki sıcaklığı sadece biz değil herkes biliyordu. Bunu dememize gerek yoktu. Bizim olduğumuz yerde alan daralıyordu, makineler çalışıyordu ve işçi sayısı fazlaydı. Bir de hava en son S panosuna geliyordu ama sıcak hava geliyordu. İçeride emniyetçilerin ölçüm yapıp yapmadıklarını bilemem anlamam da zaten. Ama bizim yanımızdan geçip gittiklerini gördüm. Biz nasıl ölçüm yapıldığını bilmeyiz. Tehlike varsa kaçın derler kaçarız, tehlike geçince girin derler gireriz.” şeklinde konuştu.

Hakim Aytaç Ballı’nın şirketten 'şikayetçi olup olmadığını' sorması üzerine Öztürk’ün, “Evet şikayetçiyim. Davanın tarafıyım” diyerek cevap vermesi üzerine maden şehidi aileleri tarafından alkışlandı.