İstanbul Enstitüsü ve Fatih Üniversitesi Politika Kulübü'nün birlikte düzenlediği ‘Orta Doğu'da Arap Baharı Sonrası Filistin'in Geleceği' paneli Fatih Üniversitesi'nde düzenlendi. Panelde konuşan
Radikal gazetesi yazarı Fehim Taştekin, Filistinlilerin Türkiye'yi ikiyüzlü politikalar güden ülkeler arasında gördüğünü söyledi.

İstanbul Enstitüsü ve Fatih Üniversitesi Politika Kulübü'nün birlikte düzenlediği ‘Orta Doğu'da Arap Baharı Sonrası Filistin'in Geleceği' paneli Fatih Üniversitesi'nde düzenlendi. Panelde, Arap baharı sonrası Filistin sorunu ele alındı. Panele Fatih Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Görevlisi Savaş Genç, Zaman gazetesi yazarları Ali Bulaç, Kerim Balcı, Filistinli Akademisyen Alaa Yousef ve Radikal Gazetesi Dış Politik yazarı Fehim Taştekin konuşmacı olarak katıldı. Öte yandan Kimse Yok Mu derneği de panele destek verdi. Katılımcılar panelde Filistin'in geleceği ile ilgili sorunları masaya yatırdı.

'FİLİSTİNLİLER TÜRKİYE'Yİ İKİYÜZLÜ POLİTİKALAR GÜDEN ÜLKELER ARASINDA GÖRÜYOR'

Filistinlilerin Türkiye'yi ikiyüzlü politikalar güden ülkeler arasında gördüğünü söyleyen Radikal Gazetesi Dış Politika yazarı gazeteci Fehim Taştekin, "Bugün Gazze, İsrail kuşatması ve işgali altında tutuluyor. İnsanların hayat damarları kurutulmuş. Gazze'nin suyu yok. Tüketim suyu yeterli değil. Herhangi bir evde rahat banyo yapamazsınız. Deniz suyu içme suyuna karışmış durumda. Gazze aynı zamanda, denizden kuşatılmış durumda. Şehirde 3 bin balıkçı var. Ama bunlar denize açılamıyorlar. İsrail bunlara izin vermiyor, açıldıkları takdirde İsrail bunu ya bombalıyor ya da teknelerine el koyuyor. Karadan da kuşatma malum. Mısır, İsrail'den daha katı. Refah sınır kapısı, Filistinlileri terbiye amaçlı bir sopa olarak kullanılıyor. Mal ve insan geçişleri çok kısıtlı. Bu sınır kapılardan dünyaya açılamıyor. Filistin'in simgesi olan zeytin ağaçları işgaller sırasında kesildi. İsrail, 1,3 milyon zeytin ağacını kesti. 1,5 milyona nüfus yakın bir yerde 1,5 milyon zeytin ağacı kesilmiş durumda. Gazze'nin alanı tarım alanları sınırlı. Bunları İsrail kapatmış durumda. Ama buna rağmen Gazzelilerin ruh halini sağlıklı buldum. 2100 kişi canından oldu ama şehirde dilenen insan görmedim. Sokakta ağlayan insan görmedim. Çocuklarından gençlerine kadar Gazze'de böyle bir şuur olduğunu hissedebiliyorsunuz. Bu ümit verici bir şey. İsrail size izin verdiyse." dedi.

'İSLAM DÜNYASI VE ORTADOĞU HASTALIKLI BİR YAPIYA SAHİP'

İslam dünyasının ve Ortadoğu'nun hastalıklı bir yapıya sahip olduğunu söyleyen Zaman gazetesi Yazarı Ali Bulaç, "Arap Baharı tabirini kullanmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Arap Baharı İnficar yani bir iç patlama, bir yanar dağ patlaması denilmesi daha doğru olabilir. Toplumsal patlamalara yakından baktığımızda genel anlamda bir değişim talebi söz konu. Değişim kendini bu patlamalar şeklinde ifade etti. İçerideki dinamikler dış faktörler dışarıda buluşmaktadır. İslam dünyası ve Ortadoğu hastalıklı bir yapıya sahiptir. Ortadoğu üzerimize giydirilmiş bir deli gömleğidir. Ortadoğu'nun, sosyal, kültürel, iktisadi, sahip olduğu zihniyet yanlıştır. Toplumun kendisi hastadır. Bu politikaların değiştirilmesi gerekir. Filistin sorununu 5 ana noktada toplamak mümkündür. İsrail 1967'de işgal ettiği toprakları terk edecek mi, etmeyecek mi? Dünyanın çeşitli bölgelerinde yayılmış 5, 6 milyon Filistinli mülteci kendi topraklarına dönecek mi, dönmeyecek mi? Dünyanın çeşitli bölgelerinden Yahudilerin getirilip yerleşimci hale getirilmesi? Filistinlerin topraklarının bağlarına bahçelerine el koyma söz konusu. Ayrıca Kudüs'ün statüsü ne dir? Batının bu sorunda ayrıca blok halinde İsrail'in arkasında olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.

'KENDİ ÜLKEMİZDE, KENDİ TOPRAKLARIMIZI KONTROL EDEMİYORUZ'

Kendi ülkemizde, kendi topraklarımızı kontrol edemiyoruz diyen Filistinli Akademisyen Alaa Youself, "Filistin'deki İsrail işgali devam ediyor. Bugüne kadar 750 binden fazla insan evini kaybetti. Filistinlerin bir çoğu İsrail tarafından hapse atılıyor. Filistinli ailelerin yüzde 70'inde, en az bir ailesi üyesi tutuklanmış durumda. Filistinlilere ait 70 bin kitap 1948'deki savaşta İsrail tarafından sistematik olarak toplatıldı. Güç geçtikçe ülkemizde topraklarımızdan bir parçası daha elimizden kayboluyor. Kendi ülkemizde, kendi topraklarımızı kontrol edemiyoruz. 1946'dan itibaren Filistin topraklarına baktığımızda bu kayıpları yıl yıl görebiliyoruz." ifadelerini kullandı.

'TÜRK MEDYASININ FİLİSTİN SORUNA YAKLAŞIMINA TEMEL SORUNLAR VAR'

Türk medyasının Filistin soruna yaklaşımında temel sorunlar olduğunu dile getiren Zaman Gazetesi yazarı Kerim Balcı, "Kendi kişiliğine bakan sorunları var. Bilgi noktasında batılı dünyasına, ajanslara bağımlılığımız söz konusu. Batı medyasına bağımlı durumdayız. Bu bize ciddi bir dezavantaj sağlıyor. Entelektüel eksiğimiz söz konusu. Diğer tarafından batı bağımlılığı bir dili de dayatıyor. Kimse terörist diyeceğinizi, kime militan diyeceğimizi, kime bağımsızlık savaşçısı diyeceğimizi bize dayatıyor. Önemli bir sorunumuzda olgu gazeteciliğinden çok ilgi gazeteciliği yapıyor oluşumuz. Saha da ne olduğundan ziyade bunun bizi ilgilendiren, Türkiye'yi tarafının ne olduğu konusu. Ayrıca komploculuğa açık bir gazetecilik söz konusu Türkiye'de. Çok hazırız bir Müslümana Yahudi damgası vurmaya. Bundan keyif duyuyoruz. Birkaç yüz defa Yahudi ilan edilmiş birisiyim. Bunun bir alıcısı toplumda var. Bu komploculuk gazeteciği yaklaşımı ile biz hiçbir yere varamadık. Ne kendi iç meselelerimizde ne Filistin sorununda. Filistin bir nesnedir." şeklinde konuştu.

Fatih Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Görevlisi Savaş Genç de, "Arap uyanışı öncesinden Ortadoğudaki iç politik dengeleri ve ülkelerin dış politikalarını etkileyen başaktörlerden birisi Filistin İsrail sorunu. Arap uyanışı sürecinde kendi iç politika dinamiklerini öncelikli olarak bu sorun üzerinden oluşturdukları kimlikle şekillendirmeye çalışan milli devletler ve bazı aktörler siyaset sahnesine veda etmek zorunda kaldılar. Ya devrilerek, ya öldürülerek." dedi.