5 yıldan beri hukuki sürecin devam ettiği ve 19. duruşması önümüzdeki günlerde Elbistan Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleştirilecek davada mahkeme heyetine sunulacak rapora, bilirkişi heyetinden bir akademisyen şerh koyarken göçüğün hiç kimse tarafından öngörülemediğine dikkat çekildi.
Çöllolar Kömür İşletmesi’nde yaşanan ve 10 işçinin hayatını yitirmesine neden olan göçüklerle ilgili olarak sahanın işletmecisi Park Teknik AŞ ile EÜAŞ Genel Müdürlüğü'nde görevli 23 kişi hakkında 15’er yıl hapis cezası istemi ile Elbistan Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava devam ediyor.
“Bilinçli taksirle birden çok kimsenin ölümüne sebebiyet vermek” suçundan açılan davada mahkeme heyetine sunulmak üzere farklı üniversitelerden 5 bilim adamı tarafından ikinci kez bilirkişi raporu hazırlandı.
Yargılama sürecinde birçok işçi yakını davadan çekilirken, Muhsin Koşan’ın eşi Gülgün Koşan avukatları ile hukuk mücadelesini sürdürüyor. Davanın 19. duruşması 16 Haziran 2016 Perşembe günü yapılacak.
Prof. Dr. Bahtiyar Ünver, Prof. Dr. Mehmet Emin Candansayar, Prof. Dr. Muharrem Özen, Doç. Dr. Mehmet Ali Hindistan ve Doç. Dr. Devrim Güngör imzasıyla mahkemeye sunulan bilirkişi raporunun kanaat bölümünde, maden işletmecisi firma ve personelin esas itibariyle güvenli madencilik ilkelerine uygun faaliyette bulunduğu sonucuna ulaşıldığı kaydedildi.
Ancak, raporun kanaat bölümünde göçükte hayatını kaybeden işçilerin o dakikada neden alanda olduklarına ilişkin iki tezat bilgiye yer verildi. Raporun giriş bölümünde işçilerin ilk göçükte toprak altında kalan araçları kurtarmak için sahaya indiği ifade edilirken, son kısmında ise aynı işçilerin işletme müdürü ile birlikte sahada tetkik açıdan inceleme yaptığı cümleleri yer aldı.
Raporda, ilk tespit olarak, “Bu heyelan sırasında maden sahasında bulunan araçları olduğu yerden çıkarmak isteyen işçiler ile sahada gözlem yapmak için bulunan yüklenici firma yetkilileri…” denilirken, ikinci tespitte ise tam tersi bir ifade kullanılarak, “İkinci heyelan sırasında aralarında işletme müdürünün de bulunduğu ölen 10 kişinin o anda sahada tetkik açıdan inceleme yapmak için bulunduğu anlaşılmıştır” cümlelerine yer verildi.
Sahada 4 gün arayla yaşanan iki heyelan arasında nedensellik bağının kesildiği vurgulanan raporda ikinci heyelanın kısa sürede ve aniden gerçekleşmiş olması nedeniyle ölen işçiler dahil hiç kimse tarafından öngörülemediği anlatılıyor.
Raporun can alıcı noktası ise ‘bilinçli taksirle birden çok kimsenin ölümüne sebebiyet vermekle’ suçlanan şirket yetkilileri ve kamu görevlilerinin işçi ölümlerinde taksirlerinin olmadığına kanaat getirilmesi olarak ortaya çıkıyor. Taksirin bulunmamasına göçüğün öngörülememesi dayanak gösterilirken, bu konuyla ilgili, “10.02.2011 tarihinde meydana gelen ikinci heyelana bağlı ölümler bakımından taksirin varlığı için aranan zararlı sonucun öngörülebilir olması şeklindeki unsurun bulunmadığı ve dolayısıyla bu olaydan sorumlu olduğu iddia edilen sanıkların taksirli şekilde kusurlu sayılmalarını gerektiren bir durum bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır” ifadeleri kullanıldı.
1 akademisyenin şerh koyduğu rapor, önümüzdeki günlerdeki duruşmada mahkeme heyeti tarafından değerlendirilecek.