Gazeteci Sedef Kabaş attığı bir twit nedeniyle evinde arama yapmaya giden polislere hakaret ettiği ve direndiği suçlamasıyla hakkında açılan davada beraat etti. Polislerin şikayetçi olmamasına rağmen açılan davanın ilk duruşmasında beraat kararı çıktı.

İstanbul 26. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya sanık Sedef Kabaş ve mağdur polisler İsmail İlker C. Mustafa Metin Ü. ve Cenk B. katıldı.

Duruşmada önce mağdur polisler ifade verdi. Mustafa Metin Ü. üç kişi sivil olarak Kabaş’ın evine gittiklerini, kimliklerini gösterip arama kararı bulunduğunu söylediklerini anlattı. Soruşturma konusunu anlatınca Kabaş’ın ‘nereden geldiniz, neden geldiniz’ diye sorduğunu belirten polis memuru, “Soruşturmanın konusunu öğrenince herkes yapıyor gibisinden şeyler söyledi. Olayı anlatırken parmağımdaki tuğra şeklinde yüzüğü ve yakamdaki tuğralı rozeti gördü. ‘Zaten siz tarafsınız taktığın yüzük ve rozetten belli’ dedi. Kişisel hobim olduğunu söyledim. Sürekli ‘tarafsınız’ deyince taraf olmadığımızı, mahkeme kararı ile işlem yapmamız gerektiğini söyledim. Bu diyalog nedeniyle içeri giremedik. Bu durumda savcıdan talimat almam gerektiğini söyledim. Savcıyı aradım, durumu anlattım. Ben savcıyla konuşurken ‘Cumhuriyetin savcısı ve polisi olun’ dedi. Bunu savcı da duydu.” dedi.

Savcının mevcutlu olarak getirilmesi talimatı verdiğini belirten Mustafa Metin Ü., Kabaş’ın avukatıyla görüşeceğini söyleyerek kapıyı kapattığını anlattı. 15-20 dakika sonra kapıyı açtığını ve içeri aldığını aktaran polis memuru, arama yaptıklarını ifade etti. Kabaş’ı savcılığa götürürken kendilerine karşısında üç sivil kişiyi görünce tedirgin olduğunu, paniklediği için böyle söylediğini anlattığını belirtti. Mustafa Metin Ü., “Şahsımıza değil uygulamaya karşı tepkisini belirtmek için bu sözleri söylediğini ifade etti. Sanıktan şikayetçi değilim. Bunun dışında bize fiziki bir direnme, tehdit ve hakaret olmadı.” diye konuştu.

Benzer şekilde ifade veren diğer polisler de herhangi bir direnme ve hakaret olmadığı için şikayetçi olmadıklarını belirtti.

Savunmasını yapan Kabaş, genelde gelen olduğunda site güvenliğinden aradıklarını ancak o gün aranmadığını söyledi. Sabahın erken saatinde üç sivil giyimli kişiyi görünce polis olup olmadıklarını anlayamadığını belirtti. Ellerinde genel bir arama kararı olduğunu söylediklerini ve sonrasında kimliklerini gösterdiklerini ifade eden Kabaş, arama kararının twitten dolayı olduğunu söylediklerini aktardı. Twiti kendisinin attığını belirttiğini ve bundan dolayı neden evinin arandığını sorduğunu kaydeden Kabaş, savcılıktan talimat geldiğini söylediklerini belirtti.

Ara kararında kendisiyle ilgili olmayan başka bir twiti de görünce kendisinin suçlu gösterilmeye çalışıldığını düşündüğünü anlatan Kabaş, “Memlekette bu kadar yolsuzluk, hırsızlık, cinayet varken bununla mı uğraşıyorsunuz dedim. Konuşurken polisin parmağındaki tuğralı yüzüğü gördüm. Onlara taraflısınız demedim ama tarafsız değilsiniz dedim. Siz Türkiye Cumhuriyeti’nin polisi iseniz onun sembollerini taşıyarak görev yapmalısınız dedim. Tartışma sırasında polis memuru Mustafa Metin Ü. bana ‘geçmişinizden utanıyor musunuz?’ dedi. Bu bana dokundu. Çünkü tarih eğitimi aldım. Yabancılara Osmanlı’yı anlattım. Osmanlıca da biliyorum. Geçmişimle utanmam söz konusu olamaz. Osmanlı dün Türkiye Cumhuriyeti bugündür.” şeklinde konuştu.

Böyle bir şeyle karşılaşmadığı için avukatını aramanın aklına gelmediğini anlatan Kabaş, bu sırada polis memuru Mustafa Metin Ü.’nün savcıyı aradığını kaydetti. Kabaş, “Savcıyla görüşmek istedim, yetkim olmadığı için izin verilmedi. ‘Avukatınızı arayın’ dediler. Peki dedim kapıyı kapattım.” dedi.
Önce kimi arayabileceğini düşündüğünü, sonra şirketin avukatını aradığını belirten Kabaş, onun yönlendirmesiyle İstanbul Baro’sunu aradığını belirtti. Kendisine ‘aramanın hukuka uygun olup olmadığını bilmiyorsunuz arama yaptırmayabilirsiniz’ dendiğini ama kendisinin yine de kapıyı açtığını ve içeri davet ettiğini söyledi. Kapıyı 5-10 dakika sonra açtığını belirten Kabaş, iddia edildiği gibi 15-20 dakika sürmediğini belirtti.

Daha sonradan kadın polis memuru geldiğini, çay ikram ettiğini anlatan Kabaş, cep telefonu ve bilgisayarına el konulduğunu, tutanak tutulduğunu aktardı. Tutanağı imzalamadığı sorulan Kabaş, “Hakarete varan sözler söylediğim yazılıydı, ben hakaret etmedim, direnmedim. O nedenle imzalamadım.” dedi.

Kabaş’ın avukatı, müvekkilinin paylaştığı twitin bir linkin paylaşımı olduğunu, ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirtti ve mahkemeye AİHM kararlarından örnek kararlar sundu.

İfadelerin ardından kararını açıklayan mahkeme, direnme ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle Kabaş hakkında beraat kararı verdi.

Duruşmanın ardından basın açıklaması yapan Kabaş, “Her zaman söyledim bir kez daha söylüyorum, Türk adaletine güveniyorum. Güvenmeye de devam edeceğim. Malumunuz attığım bir twit nedeniyle bu süreç başladı. Twitimde herhangi bir hakaret yok, küfür yok. Sadece 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasını kapatan Başsavcı Hadi Salihoğlu’nu asla unutmayın dedim. Şahsına yönelik bir eleştiri değildir. Kararına yönelik bir eleştiridir. Hiçbir zaman yolsuzluk ve hırsızlık yapanları unutmayacağız ve unutturmayacağız. Bu twit ile ilgili hakkımda açılan dava 22. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilmişti. Sayın Savcı Vedat Yiğit dosyayı hangi mahkemeye göndereceğini bilemediği için o mahkemede görevsizlik kararı verildi ve dosya ağır cezaya sevk edildi. Aynı savcı Vedat Yiğit bir dava daha açtı hakkımda. O da evime arama yapmaya gelen polislere mukavemet ve hakaret ettiğim yönünde iddiayla açılmış. İkinci bir davaydı. O davadan da gıyabımda 5 yıl 4 ay hapis cezası istemi söz konusuydu. Bugün ikinci davanın duruşması için buradaydık. Çağlayan Adliyesi’ndeydik. Değerli basın mensupları da yalnız bırakmadı. Sayın hakim beraatime karar verdi. Zira ortada bir suç yok. Bir hakaret, bir mukavemet yok. Polislerimiz şikayetçi değil. Sonuç beraat.” ifadelerini kullandı.