Bombardımandan sağ kurtulmayı başaranların hayatta kalma mücadelesi zor şartlar altında sürüyor. Gazze'nin üzerine en fazla bomba yağan mahallelerinden Cebaliye tam bir felaket bölgesi. Evlerin yüzde 90'dan fazlası ya tamamen yıkılmış ya da oturulamayacak derecede hasar görmüş. Yokluklar şehrine dönüşmüş Gazze'nin mahallelerinde su yok, elektrik yok, gıda yok. İsrail sınırına birkaç kilometre uzaklıktaki semtlerde hâlâ İsrail tanklarının izleri mevcut. İnsanlar, tank izlerinin üzerine kurdukları derme çatma çadırlarda yaşıyor. Farac ailesi de bunlardan biri. Sal- dırının 7. gününde evlerine isabet eden bombayla yaşları 2 ile 10 arasındaki üç kızını kaybetmiş aile. Gündüz güneşin sıcağından faydalanmak için dışarıya çıkıyorlar daha çok. 15-20 derece arasında seyreden sıcaklık gece 5 dereceye kadar düşüyor. Gidecek akrabaları dahi olmayanların tek çaresi yaktıkları zeytin dallarının etrafında toplanıp ısınmaya çalışmak. Farac ailesi de bunlardan biri. Saldırının 7. gününde evlerine isabet eden bombayla Semar (3), Suad (10) ve Emel (2) adlı kızlarını kaybetmiş aile. Şimdi akrabalarının yanında kalıyorlar. Üzerlerindeki elbiseleri bile akrabalarından temin etmişler. Evin reisi Ekrem Abdullah Farac kiralık ev arıyor; ama bulamadığını söylüyor. Güneş batmaya yüz tuttuğunda bir hareketlilik başlıyor. Sebebini sorduğumuzda, sınırdan uzak bölgelere gitmek için hazırlandıklarını söylüyorlar. Geceleyin burayı terk etmelerinin en büyük nedeni İsrail'in yeniden saldıracağı korkusu... Hava tamamen karardığında sokaklarda kimse kalmıyor. Yanından geçilmesi bile tehlikeli olan ağır hasarlı evlerde insanlar güneşin doğmasını bekliyor. Çocuklar altına kaçırmaya başladı Çocuklar savaşın en temiz ve masum yüzü... Birçoğu hâlâ çocukça sevinçle sağda solda yıkılan evlerin arasında koşuşturuyor. Erkek çocuklar misket oynuyor, kızlar evcilik... Bazıları ürkek bakışlarla seyrediyor etrafı. Babasının elini sımsıkı tutan küçük bir kızın başını okşamak istiyoruz izin vermiyor. 'Savaşta bomba seslerinden çok korktu. Hiç konuşmuyor ve kimseyi yanına yaklaştırmıyor.' diyor. İki gece önce ziyaret ettiğimiz eski Gazze müftüsünün söylediklerini hatırlıyorum: "Çocuklar üzerinde bir araştırma yapıldı burada. 4 ile 12 yaş arasındaki çocukların yeniden altına işemeye başladıkları tespit edildi. Çocuk bezi getirtmek istedik; ama İsrail izin vermedi." Türkiye'den geldiğimizi öğrendiklerinde olağanüstü bir ilgiyle karşılaşıyoruz. Herkes hoş geldiniz deyip hemen sıcak bir çay ya da kahve ikram ediyor. Hepsi paylaşmayı çok seviyor. Tayyip Erdoğan ve Türkiye kelimelerini sürekli duyuyorum. Başbakan'ın Davos'taki resti burada çok ses getirmiş. Yalnız olmadıklarını hissetmek onları bu zor şartlarda fazlasıyla mutlu etmiş. Herkes Tayyip Erdoğan'ın şahsında Türkiye'ye çok teşekkür ediyor. Çocuklar arkamızdan 'Türkiye!' diye bağırıyor, yakamızdaki Türk bayrağını görenler yanımıza gelip tokalaşıyor, ayrılırken 'Ortadoğu'nun yeni lideri sizsiniz' diyor.