Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Kur'an-ı Kerim nail olmadan önce ahlakın en yüksek ilkesi olan kelimenin ‘Kerim’ sıfatı olduğunu söyledi.
Görmez, "O çağda en üstün vasıflı insanlar kerim olarak adlandırılıyorlardı. Fakat bu ‘Kerimlik’ ya soya sopa bağlıydı ya makama ya mevkiye bağlıydı ya sahip olduğu güce, maddiyata bağlıydı. Daha çok bu dünyevi vasıflara sahip olan insanlara kerim deniyordu." dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kutlu Doğum Haftası 2015 yılı etkinliği kapsamında Ahmet Hamdi Akseki Sergi Salonu'ndaki ‘Mukaddes Miras’ sergisi Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in de katılımıyla yapıldı. Kur'an-ı Kerim okunarak açılan etkinlikte konuşan Mehmet Görmez, yaklaşık 10 asır insanların Kur'an arasındaki ilişkiye şahadet eden en meşhur hattatlar tarafından göz nuruyla kaleme alınmış eserleri ziyaret edeceklerini belirterek, şunları söyledi: "Aslında Kur'an nail olmadan önce ahlakın en yüksek ilkesi olan bir kelime ‘Kerim’ kelimesi' vardı. O çağda en üstün vasıflı insanlar 'Kerim' olarak adlandırılıyorlardı. Fakat bu kerimlik ya soya sopa bağlıydı ya makama ya mevkiye bağlıydı ya sahip olduğu güce, maddiyata bağlıydı. Daha çok bu dünyevi vasıflara sahip olan insanlara 'Kerim' deniyordu. Kerim aslında onurlu insan demektir. Ama insanlar onurun doğuştan var olduğunu, Yaratıcı'nın insanı onurlandırdığını ve ona O'nun kazandırdığını değil, bilakis sonradan ele geçici renklerde, tutkularda görüyorlardı. Bütün bunları reddedercesine bir kitap indi ve o kitap bu sıfatı seçti; ‘Kerim’ sıfatını."

Görmez, ‘Kerim kitabın' ne demek olduğunu ise "Kerim kitap demek, kendisine okuyanı, onurlandıran kitap demektir. 'Gökten vahiy indirerek senin onurunu dışlamıyorum. Bilakis bu kitap seni kerim kılmak, onurlandırma için geliyor' buyurmuştur Rabb'imiz. Ama üzülerek belirteyim. Sonra biz kerameti şahıslarda aramaya başladık. Biz kerameti olağanüstü hadiselerde aramaya başladık. Müslümanlar kerameti kerim kitabın dışında aramaya başladıklarında hep zarar etmişlerdir." cümleleriyle anlattı.

'TERÖR ÖRGÜTÜ DİNİMİZİN KAVRAMLARINI KULLANARAK EN BÜYÜK ZULÜMLERİ GERÇEKLEŞTİRİYOR'

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik de konuşmasında din kavramı kullanılarak yok edilen eserlere dikkat çekerek, "Etrafımızda 9 tane ülke ve sadece bir gün içinde 250 kişi camilerde ölüyor. Terör örgütü mukaddes dinimizin kavramlarını kullanarak yeryüzünün şimdiye kadar görmediği çirkinlikleri yapıyor, en büyük zulümleri gerçekleştiriyor." dedi.

İnsanların öldürmeyi bir dava haline getirdiklerine işaret eden Bakan Çelik, "Bizim mukaddes bildiğimiz kavramları kullanarak resmen cinayet işliyorlar. Yaptıkları başka bir şeye yaramıyor. Başka medeniyete ait eserleri, başka dine mensup eserleri yok ediyorlar. Müzeleri yok ediyorlar, oradaki eserleri tahrip ediyorlar. Bu küresel bir dalga haline dönüşüyor." diye konuştu.

Çelik sözlerini şöyle tamamladı: "Geçen gün Tunus’a Müslümanım diyen birileri daha öz bir inanç yaşadıkları iddiasıyla saldırıyorlar. Geçmiş medeniyete ait eserleri yok etmek aslında Kur'an ile savaşmak demektir. Bize verilen emir de şudur. Çok ihmal ettiğimiz bir emirdir. 'Gezin yeryüzünü ve bakın geçmiş hükümetlere ne yaptılar.' Bundan daha büyük ders çıkaracak, bundan daha büyük insanlığa söylenecek söz yoktur. Eğer siz geçmiş milletlerin yaptığı eserleri yok ederseniz insanları ibret alacak sembollerden ve eserlerden mahrum bırakırsınız."

'25 NİSAN CUMARTESİ GÜNÜNE KADAR GEZİLEBİLECEK'

Özel koleksiyonlardan bir araya getirilen el yazması 99 Mushaf-ı Şerif’in sergilendiği Mukaddes Miras sergisinde; 9, 10. yüzyıllardan 19. yüzyıla kadar İslam coğrafyasında önemli hattatlar tarafından yazılmış orijinal el yazması Kur'an-ı Kerimler yer alıyor. Hamdi Akseki Sergi Salonu'ndaki sergi, 25 Nisan Cumartesi gününe kadar gezilebilecek.