Güneydoğu Genç İşadamları Derneği (GÜNGİAD) Başkanı Hakan Akbal, Türkiye’nin yeni döneminde temsiliyete ilişkin anlayışın, bir piramit gibi modellenmesi gerektiğini düşündüklerini söyledi.

Hakan Akbal, yaptığı yazılı açıklamada, temsilin yerelden, bölgesele; bölgeselden ise ulusala doğru gerçekleşmesi gerektiğini vurgulayan Akbal, “Bizim önerdiğimiz 'piramit modeli temsiliyet' anlayışında, piramitin, üzerinde yükseldiği geniş zeminin yerel politikaya dayalı olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle Ankara’da yoğunlaşan ve Anadolu’dan uzaklaşan ve ona tepeden bakan temsiliyet anlayışının artık verimli olmayacağını düşünüyoruz.” dedi.

Akbal, 7 Haziran’da yapılacak olan seçimlerin ülkenin çok partili siyasal yaşama geçmesinden bu yana gerçekleştirilecek en stratejik seçimler arasında yer alacağını söyledi. Yarı başkanlık sistemine dayalı ve yetkilerin merkezde toplandığı idari bir yapıyla belki de son seçimi gerçekleştireceklerini anlatan Akbal, “Merkezi yönetimi esas alan yarı başkanlık sisteminde temsil kavramı, daha çok ulusal düzeyde bir temsiliyete karşılık gelir. Bu yönüyle de tümden gelen bir temsiliyetten söz edilebilir. Bugünlerde tartıştığımız başkanlık sistemi ve buna bağlı olarak yetkilerin merkez ile yerel arasında paylaşımını öngören adem-i merkeziyet sisteminde ise temsiliyetin yerelden ulusala doğru bir nitelik alması gerekir.” şeklinde konuştu.

Temsiliyetin yerelden başlayarak, merkezle bütünleşmesinin en önemli dayanağı, milletvekili adaylarının doğrudan yerel dinamikler içerisinden, yerelin sorunlarını doğru tanımlayan, teşhis eden ve doğru sorunlar üreten yaklaşımlara dayalı olarak tespit edilmesi gerektiğini dile getiren Akbal, şöyle devam etti: “Türkiye idari sisteminde yapısal dönüşümlerin tartışıldığı bu günlerde dışarıdan transfer edilen, temsil edeceği coğrafyaya yabancı mülteci adayların verimli olamayacağı kanaatindeyiz. Uzun yıllardan beridir, seçildiği şehir ile hemşehrilik bağı bulunmayan, seçildiği şehirde ikamet etmeyen çok sayıda vekilin Ankara’da kayıp olduğuna tanık olduk. Ne seçildiği şehre ne de temsiliyet merkezi Ankara’ya ait olmayan, bu açıdan da aidiyet probleminin adeta kimliksizleştirdiği çok sayıda vekil verimsizliğin temsilcisi olmak durumunda kaldılar. Aynı kısır döngüyü bir daha yaşamamak için dışarıdan transfer edilen veya atanan ve temsil ettikleri coğrafyaların mültecisine dönüşen adaylara kota konulmasını öneriyoruz. Türkiye’nin her bir ili, kendi bünyesinden, o ilin sorunlarına en doğru çözümleri üretecek adayları ortaya çıkartacak zenginliğe sahiptir. Bu zenginliği kullanmamak, zenginlik içerisinde yoksulluk büyütmeye benzer. Aday oldukları coğrafya ile neredeyse hiçbir organik bağı olmayan adayları umut olarak takdim etmenin yerel düzeyde, hizmet açısından bir katkı sağlaması beklenmemelidir. Nitekim bugüne kadar çok sayıda mülteci adayın, seçimin ardından, bir daha geri dönmemek üzere Ankara’yı mesken tuttuğuna şahit olduk. Başkanlık sisteminin konuşulduğu, yerel siyasetin öne çıkmaya başladığı bu günlerde mülteci adaylara “dur” diyerek, kökleri yerelde olan piramit modeli temsiliyete dayalı doğru ve adil bir temsilin gerekli olduğuna inanıyoruz.”