Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi (GÜSAM) güvenlik uzmanları, 22 Temmuz sonrası başlayan terör olaylarını analiz etti. Çarpıcı sonuçların çıktığı analizde, en büyük sorunun istihbarat zafiyeti olduğu tespitinde bulunuldu. Bu zafiyette en önemli etkenin ‘istihbaratın politizasyonu’ olduğu vurgulandı.

"SÜREÇ, AĞIR YARALI ÖRGÜTE YARADI"

GÜSAM analizinde, “2011 yılının sonu 2012 yılının ilk ayları, hem kırsalda hem şehirlerde yürütülen operasyonlar sonrası PKK ağır kayıplar vermiş, şehir yapılanması çökertilmişti. Bir tek sokak olayının yaşanmadığı günlerde teslim olduğunu ilan edeceği anda can simidi olarak 'Çözüm Süreci Yaklaşımı' yardımına yetişmiş, ayrıntısını sadece iktidar içindeki dar yapının-MİT ve PKK'nin bildiği/anlaştığı, askere bilgisi verilmeyen 'Açılım Süreci' başlatılmıştır. 'Açılım Süreci' adına çok tavizkar bir döneme girildi, dağdan inip, terör saldırısına bulaşmadım diyen herkes elini kolunu sallayarak şehir hayatına başladı (içlerinde bomba ve suikast eğitimi aldığını ifadesinde belirten isimler dahil). Örgütün sokak olaylarını düzenleyen ve halk üzerinde baskı kuran KCK ekibi ceza evlerinden salıverildi, serbest kalan KCK'lılar ise soluğu dağ kamplarında aldı.” tespitleri yer aldı.

“ÖRGÜT KENDİ YARGISINI KURDU KANDİL YARGITAY GÖREVİNİ ÜSTLENDİ”

Mahalli yönetimlerde ve idari yönetimlerde geniş imkân tanınan örgütün çift dillilik, eğitim özgürlüğü, bağımsız okul ve yargı alanında faaliyet yürütmeye başladığına vurgu yapılan analiz şöyle devam etti: “Devlet kurumları öncesi halkın başvurmasının zorunlu kılındığı 'Mahalle Meclisleri', 'Köy Komünleri' oluşturuldu ve PKK valisi, kaymakamı, müftüsü atanır olmuştur. Adli alanda 'Dağ Kadrosu'nda faaliyet yürüten örgüt mahkemeleri 'Kürdistan Hukukçular Birliği' adı altında yerel mahkeme mantığında adli sisteme dönüştü, Yargıtay görevi olarak 'Kandil Mahkemeleri' oluşturulurken, halkın tüm anlaşmazlıklarını sözde mahkemelere taşıması zorunlu hale getirildi.”

"ÖRGÜTE REKOR KATILIM"

GÜSAM güvenlik uzmanları, “PKK güdümünde bağımsız milli eğitim sistemi adıyla eğitim dilinin tamamı Kürtçe olacak okullar açıldı. Kırsala genç temin eden EDEV (Eğitime Destek Evi), Kürt İmamlar Derneği, Mezopotamya Kültür Derneği vb. oluşumlar çoğaldı. Festival ve şenlik adında düzenlenen etkinliklerde kırsal ve şehir yapıları kaynaştırıldı. Kırsal katılım tarihi zirvesine çıttı." dedi.

"EMNİYET TASFİYE, ASKER PASİFİZE EDİLDİ"

Süreçte emniyet ve askerin pasifize edildiği tespitine de yer verilen analizde şu değerlendirmelerde bulunuldu: "Örgütle mücadele yürüten tüm operasyonel şubeler, (İstihbarat, TEM, Güvenlik, Özel Harekât vb.) tasfiye edilirken operasyonel tecrübe ve bilgisi olmayan kişiler bu birimlerde istihdam edildi. Terörle mücadele adı altında ihtiyaç olarak dayatılan ve çıkartılan kanun ile alanında uzman ve deneyimli personeller, emekli sevk edildi ya da pasif kurumlara düz memur olarak atandı. Önleyici dinleme kapsamındaki istihbari dinlemeler çıkartılan yasalar ile imkânsız hale getirilirken takibi yapılan azılı örgüt mensuplarının takibi sonlandırıldı. Çözüm süreci denilerek, örgüte yönelik şehir ve kırsal operasyonlar durduruldu. Asker kışlaya çekilerek operasyon yeteneği olduruldu. Alan hâkimiyetini arttıran örgütün hareketine şahit olmasına rağmen dokunamadı. Kalekol, Güvenlik alanı inşaatları yavaşlatıldı ya da durduruldu. Askerin alanı boşaltması sonrası alana hâkim olan örgüt her yolu mayınladı.”

"ALAN HAKİMİYETİ ÖRGÜTE BIRAKILDI"

Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi (GÜSAM) güvenlik uzmanları, “Alan hâkimiyetini güçlendiren örgüt ‘Serhildan’ (Başkaldırı) ve özerklik konularını dillendirmeye başladı. İlk denemesini Kobani olaylarında gerçekleştiren örgüt, elde ettiği güç ve devletin pasifize edilmiş konumunu da kullanarak muhafazakâr ve devletçi Kürtlere baskısını artırdı. Bölge hâkimiyetinin kendisinde olduğunu duyurdu. Vergilendirme sistemini en üste çıkartan örgüt uyuşturucu ticaretinde de tavan yaptı. Delik deşik olan sınırdan milyonlarca kaçak mal ülkeye sokuldu.” analizini yaptı.

"HALEN VERİLEN TEK OPERASYON EMRİ YOK"

Çözüm sürecinde sınır dışına çıkması gereken örgütün, sözleşmenin aksine ülkedeki hiç bir alanı terk etmediği gibi konumunu koruyarak gücünü artırdığını vurgulanan araştırmada, “Yeni alanlar oluştururken silah ve mühimmat aktarımına hız verdi. Kandil kamplarında Zağra, Şiar, F300 isimli silah üretimi yapmaya başlayan örgüt sınır dışındaki birçok ağır silahı (ısıya duyarlı füze, omuzdan kullanılabilen füze, tank imha silahları vb.) ülkeye soktu. Süreç sayesinde PKK 'kuzey cephesi'ni sağlama alıp Suriye'ye odaklandı ve tarihinde ilk defa toprak kazanarak, kanton adı altında resmi ordusu, polis gücü olan devletçiklerini kurdu. Örgütün ülkeyi cephaneliğe çevirdiğinin itirafı şuan AKP tarafından dile getirilse de atadığı valiler eliyle örgüte operasyonlara engel olmaya devam etmektedir. Yaşanan tüm saldırılara rağmen 81 ilde verilen tek operasyon emri yoktur.” denildi.

"HALKIN GERÇEKLERİ GÖRMESİ ENGELLENİYOR"

“Ülke basını tek elde toplanarak halkın gerçekleri görmesi ve olayları anlamasının önüne geçilmiştir.” değerlermesi de yapılan analiz, “En fazla şehit verilen akşamda dahi dizi reytingleri tavan yapmıştır. Tepki gösteren isimlere açılan dava ve mahkemelerle halk susturulmuştur. Adli alanda HSYK eliyle operasyonel mücadele veren hâkim-savcı tutuklamalarıyla PKK ve AKP aleyhine gerçekleştirilecek tüm faaliyetlere ket vurulmuş, gözdağı verilmiştir. Yaşanan tüm hadiselerin müsebbibi çözüm sürecinde tüm bu faaliyetleri yapan AKP ve idarecilerdir." vurgusuyla sona erdi.