Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Genel Sekreteri Ahmet Muharrem Atlığ, çok renkli bir toplum olan Türkiye'de birlikte yaşayamama problemi yaşandığını belirtti. Atlığ, "Bu toplumda birazcık daha samimi olalım. Gettolarımızdan sıyrılalım. Kendimiz gibi düşünen, kendimizin altyapısından gelen insanlarla değil hep toprağı birlikte paylaştığımız insanlarla daha samimi olmaya çalışalım. Birbirimizin kutsalını öğrenelim. Ondan sonra otomatik olarak saygı duymaya başlayacağız." dedi.

Mersin Kültürler Arası Diyalog Merkezi (MEKADİM) tarafından Kongre ve Sergi Sarayı'nda 'Kutsala Saygı, Teröre Lanet' paneli düzenlendi. Moderatörlüğünü MEKADİM Başkanvekili Dr. Hasan Sarı'nın yaptığı panelde konuşan GYV Genel Sekreteri Atlığ, "Peki bilmek için ne yapacağız? Beraber yaşayacağız. Bunun başka bir çaresi yok. Bizim derdimiz gettolaşma, başka bir derdimiz yok bizim. Beraber yaşayamamanın problemini yaşıyoruz. İnsani bir boyutta bir birimizi kabul edememenin problemini yaşıyoruz. Ön yargılarla hareket etmenin problemini yaşıyoruz. Kutsala saygı duyalım çok önemli. Birbirimizin kutsalına, bilmeden bile saygısızlık etmeyelim. Ama bunu yapmanın en pratik yolu beraber yaşayıp birbirimizi tanımaktan geçer." şeklinde konuştu.

İnsanların, birbirinin kültürünü öğrenmek için okula gitmeye gerek olmadığına vurgu yapan Atlığ, "Çok renkli bir toplumda yaşıyoruz. Bu renkli toplumun en tehlikeli tarafı beraber yaşayamama. Aynı şehirde yaşıyoruz ama birbirimizi tanımıyoruz. Aynı şehirde yaşıyoruz ama birbirimizin nasıl ailelerde nasıl adetlerde, nasıl dinlerde, nasıl yaşadığını hiç bilmiyoruz." diye ifade etti.

"BİRLİKTE YAŞAMAYI EVLATLARIMIZA AŞILAMALIYIZ"

Yapılacak en büyük hizmetin, birlikte yaşamayı evlatlara aşılamak olacağını anlatan Atlığ, şunları kaydetti: "Herkes kendi evladına bunu aşılamalı. Toplumda kim yaşıyorsa insan nazarıyla bakıp önce insanım sonra Müslümanım. Önce insanım sonra Hıristiyanım. Önce insanım sonra Museviyim veya hangi inanç sisteminde hangi toplumda ise ama ben önce insanım. Bu anlamda bütün insan kardeşlerimle beraber yaşayabilirim. Onları tanımak ve sevmeye mecburum."

Mersin Ortodoks Kilisesi Ruhani Reisi Coşkun Teymur ise bütün semavi dinlerin ortak mesajının barış, sevgi ve kardeşlik olduğune dikkat çekti. Bu esas üzerinden dinleri tanımlayan Teymur, dinsel köktencilik ve dışlanmanın, diğerlerini reddetme sebebi ile olduğunu kaydetti. Dinsel, etnik ve akidesel taassup sebebiyle yapılan savaşların, bu dinlerde tarihsel gelişimlerinin çeşitli dönemlerindeki bozulmaların en açık delili olduğuna işaret eden Teymur, şunları söyledi: "Üzücü olan ise günümüzde, dünyadaki sorunları, başkalarını kabul etmeyen bir din ruhuyla tedavi etmeye uğraşan, bir takım kökten dinciliğin zuhur etmiş olmasıdır. Semavi ve dinsel olmayan bir takım akımlar insana, kardeşi olan diğer insanın hayatına ve mukadderatına müdahale etmeyi mübah kılmaya kalkmaktadır. Halbuki dinler, özellikle semavi dinler, bütün insanlar arasında eşitliği tesis etmek için tarihe müdahale eden, beşeriyet tarihine müdahale eden ve kendisi sevgi olan Allah'a imanın yayılması için gayret eder."

"DEFALARCA TERÖRE MARUZ KALDIK"

Alevi Bektaşi Eğitim ve Kültür Derneği Başkanı Ali Muhmani Koşan ise bu ülkede yaşayan Alevi-Bektaşiler olarak yüzyıllardır gerek devlet, gerek insanlık eliyle gerekse de düşünsel manada defalarca teröre maruz kalmış bir toplum olduklarını kaydetti. Aleviler olarak, kutsallarıyla alay edilmiş, dalga geçilmiş bir toplum olduklarından yakınan Koşan, "Düşünün ki mabedlerimizde Allah, Peygamber (sas) İmam Ali, Ehli Beyt zikredilir, salavatı şerifeler getirilir belki ben bunu ilk defa duydum diyen olabilirş tövbe edilir. Dedenin eşliğinde tövbe ve günahlarımıza estağfirullah diye tövbe ederiz bizler. Ama bütün bu saydıklarımdan sadece Allah'ın zikredildiğini düşünün. Allah'ın zikredildiği bir mekana olumsuz bir şey söyleyebilir misiniz? Burası mabed değildir diyebilir misiniz? Allah'ın kendisi diyor ben yeryüzünü sizin için mescit kıldım." diye ifade etti.

Özgürlüğün sınırının çok iyi bilinmesi gerektiğini vurgulayan Koşan, "Bizim özgürlüğümüzün sınırı başkasının çitine kadardır. Ama başkası da o çiti aştı ise ya kardeşim burası benim bölgem diyebilmeliyiz." şeklinde konuştu.