Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Hatip Dicle, yeni ve tahkim edilmiş bir ateşkes sürecinin çift taraflı olarak hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi. Bir çatışmasızlık sürecine tekrar başlamak durumunda olduklarını vurgulayan Dicle, "Artık eskisi gibi olmamalı, bir taraftan görüşmeler sürürken diğer taraftan da baraj yapımlarıyla doğal yaşamımız tahrip edilmemeli, karakollar inşa edilmemeli ve siyasi soykırım operasyonları olmamalı.” dedi.

Son günlerde bölgede yaşanan olaylarla ilgili AKP ve devlet yetkilerine uyarılarda bulunan Dicle, çatışmalarda yaşanan asker kayıplarına üzüldüklerini söyledi. Dicle, “Cenazeleri sırasında bile ailelerin çok büyük bir onurla savaşa karşı çıkmaları, oradaki devlet büyüklerini sözleriyle uyarmaları bu güçlü beklentilerimizin bir yanıdır. Artık ne Türkiye halkları bu savaşı alkışlayacaktır, ne de Kürdistan halkı geçit vermeyecektir. Eğer Türkiye bir Suriye’ye ve Irak’a dönüşmek istemiyorsa hala yol yakındır." dedi.

DTK Genel Kurlu, son günlerde bölgede yaşanan olaylarla ilgili olağanüstü toplandı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonu’nda gerçekleşen genel kurula, DTK Eş Genel Başkanları Hatip Dicle ve Selma Irmak, Halkaların Demokratik Partisi(HDP) Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Bilgen, Demokratik Bölgeler Partisi(DBP) Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek ve DTK yöneticileri katıldı.

Toplantıda konuşan Hatip Dicle, çok kritik ve tarihi bir süreçten geçtiklerini belirtti. 1990’dan itibaren Ortadoğu coğrafyasının, özellikle iki bloklu sisteminin dağılmasından sonra büyük bir kan revan içerisinde olduğunu dile getiren Dicle, adeta yüzyıl önceki birinci dünya savaşında olduğu gibi Ortadoğu merkezli bir üçüncü dünya savaşı ile karşı karşıya olunduğunu söyledi. Kürt sorunu konusunda 20-30 yıllık bir süreçten bahsettiklerini anlatan Dicle, devlet yetkililerinin süreci doğru okumadığını belirtti. Dicle, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu süreç içerisinde ne yazık ki muhataplarımız başta devlet yetkilileri olmak üzere süreci doğru okumayarak Kürt sorunu barışçıl, demokratik ve halklarımızın çıkarlarına çözülmesi yolunu sürekli tıkayarak bugünkü kara tabloya kadar işi getirdiler. 1999 sonrası önderlik uluslararası büyük bir komploya uğramasından sonra biliyorsunuz 1993 yılından beri tasarlanan o yeni paradigma artık ete kemiğe büründürüldü, yazılara döküldü, kongre kararlarına dönüştü ve o çizgi bugüne gerek Rojava’daki gerek Şengal’deki ve Kuzey Irak’taki kazanımlarıyla önemli bir noktaya ulaştı. Yani tarihin ve ateşin sınavından geçerek kendini kanıtladı."

Son 2,5 yılda Türkiye’de halkların çıkarlarına uygun bir ortam oluştuğunu anlatan Hatip Dicle, bu ortamın bozulmasından iktidarı sorumlu tuttu. Dicle, şöyle konuştu: "Bunu hazmedemeyenler, diktatörlük hevesçileri yeni bir savaş konseptiyle karşımızdalar şu anda. Bu ülkenin çocuklarının kanları üzerinde siyasi hesap yapan AKP ve başta Cumhurbaşkanı Erdoğan sürece darbe indirdiler. Zaten Nisan ayından beri bu kara tablonun ortaya çıkarılacağı az çok belliydi. Eğer Türkiye bir Suriye’ye, Irak’a dönüşmek istemiyorsa hala yol yakındır. 28 Şubat (Dolmabahçe) mutabakatı esas alınarak diyalogdan müzakereye geçiş bir an önce sağlanmalıdır. Önderlik 5 Nisan’dan beri tecrit altında. Artık bu kabul edilemez. Önderlik eşit ve özgür koşullarda müzakereler yürütebileceği ve giderek de özgürlüğü sağlanmalıdır. 40 yıldır Kürt ve Türk halkı büyük acı yaşadı.”