Hukuk, Etik, Siyaset Araştırmaları (HESA) tarafından hazırlanan Beyaz Yaka Suçları Siyasetçi-Bürokrat-İş Adamı Üçgeninde Büyük Rüşvet ve Yolsuzluklar başlıklı rapor hazırladı. Raporla sadece son dönemde yaşanan yolsuzluklar değil kalemle yapılan soygunlara da dikkat çekmek istenildiği vurgulandı.
HESA Direktörü Doç. Dr. Mahmut Akpınar, "Soygun denildiğinde ortalama vatandaşın aklına gelen, elinde siyah olan ve maske giymiş insanların bir bankayı soyması düşünülüyor. Oysa bu total bir devletin kamu kaynaklarının soyulmasının içinde silahla yapılan soygunun oranı çok minimumdur, cüzidir. Ama cezaevlerine gittiğinizde hırsızlık ve soygundan yatanların yüzde 99’u silah ve şiddetle soygun yapanlardır. Fakat kamu kaynaklarının iç edilmesi suiistimal hırsızlık denilen şeye bakıldığında bugün bilişimin olduğu milyon dolarların bir tuşla bir yerden bir yere transfer edilebildiği bir dönemde soygun artık silah ve maskeli yapılmıyor. Bugün soygun kalemle tuşla ve beyaz yakalılar tarafından yapılıyor." dedi.

Hukuk, Etik, Siyaset Araştırmaları (HESA) tarafından hazırlanan Beyaz Yaka Suçları Siyasetçi-Bürokrat-İş Adamı Üçgeninde Büyük Rüşvet ve Yolsuzluklar başlıklı rapor, basın toplantısıyla açıklandı. Raporun sunumunu HESA Başkanı İbrahim Cerrah, HESA ekonomi direktörü Doç. Dr. Ramazan Taş ve HESA Direktörü Doç. Dr. Mahmut Akpınar yaptı. Raporda 4 ana başlık olduğunu kamu ihale yolsuzlukları, imar iskan yolsuzlukları, vergi yolsuzlukları ve ilan ve reklam yolsuzlukları başlıklarının yer aldığını anlatan Cerrah, "Aslında yolsuzluk alanları çok geniş ama bir rapor kapsamında olduğu için seçici davranıldı. Bu alanlarda yaşanmış ve hepsi de medyaya yansıyan bir kaç örnek olayı sunduk. Medyadan ulaştığımız rakamlarla beraber. Raporda ele alınan bilgilerin tamamı medyada yer alan hepimizin ulaşabileceği rakam ve bilgiler. Herkesin ulaştığı bilgilerin ne anlamı var bir yap bozun parçalarını bilseniz bile dağınık olduğu zaman onu zihninizde tam çıkaramazsınız." diye konuştu.

'BÜTÜN BİLİM ADAMLARININ BU TÜR SÜREÇTE BU KADAR SESSİZ KALACAĞINI DÜŞÜNEMEZDİM'

Bir gazetecinin, 'Alim ve bilim adamlarının yolsuzluk konusundaki duyarlılığı ne aşamada' şeklindeki soruya Cerrah, "O kadar ulemanın bir sessizliği var burada. 'Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır' ibaresini yine mevcut iktidar sık kullanmıştır. Bu dönemde ulema kelimesi aslında eski metinde aldığı için kullandım. Bugün hukukçular, sosyologlar, siyaset bilimcileri ulema-din adamı anlamına gelmiyor, sadece ben eski metinlerde öyle geçtiği için öyle kullandım. Bir sessizlik söz konusu. Bunun çok çeşitli sebepleri var. Kimisi meslek endişesi kimisi, hatta emekli olmuş 80 yaşına merdiven dayamış, insanların kendini kurtarmış, çocuklarını kurtarmış ama torunlarının endişesi gibi hangi sebeple olursa olsun bu tür durumlarda ses çıkarmanın bir bedeli, bir riski elbette olacaktır, onu göze almak gerekir ilim adamlığının hem onuru hem sorumluluğu bunu gerektirir. ülkemizdeki bütün sosyal bilimcileri kapsayan bütün bilim adamlarının bu tür süreçte bu kadar sessiz kalacağını düşünemezdik. Ama karamsar değiliz." cevabını verdi.

Raporda BMC firmasının cumhurbaşkanına yakınlığı ile bilinen Ethem Sancak’a verilmesinde aleni hukuk ihlallerinin nasıl yapıldığının yer aldığını anlatan Cerrah, "İhale Kanunu'na yapılan açık hukuk ihlalleri var. Yapılan bu ihalede millet zarara uğratılmıştır. Bir kişiye çıkar sağlamak için millet zarara uğratılmıştır. Buna benzer çok örnek var. Diğer bir örnek vergi aflarıdır. Bunlar kanunlarla yapılıyor. Meclis'te kanun çıkarılarak yapılıyor. Hukukçularımız iyi bilir kanunla yapılan her şey meşru değildir. Dünyadaki birçok zalim despot kanunla zulmetmiştir. Kanunların Meclis'teki el kaldırılma sayısı ile bir şey meşru olmaz. Meşruiyet daha geniş bir kavramdır. Hakkaniyet içermesi uluslararası değerleri içermesi lazım şeffaflık olması lazım. Kamuoyunun bilip rızası ile kabul etmesi lazım ki, toplumsal bir meşruiyeti olması lazım. Bugün Türk toplumu biliyor mu acaba bir börek çalana 5 yıl 10 yıl hapis verildiğini ama bir ihalede elde etmiş olduğu haksız kazancı biz ona mecazi anlamda hırsızlık diyoruz. Hayrettin Karaman hoca haklı. Büyük yolsuzluk yapana hırsız denmez çünkü onlar beyaz yakalı gömlek giyiyor, kravat takıyor, biz ona hırsız diyemiyoruz. Ama mecazi anlamda hırsızdır. Bölün o çaldıkları rakamı, 77 milyonun cebinden 1 yumurta değil yüzlerce yumurta çalıyorlar. Bu kadar büyük haksızlık ve hukuksuzlukları vatandaş bilerek kabul ediyor mu?" açıklamasında bulundu.

HESA Direktörü Doç. Dr. Mahmut Akpınar ise raporla sadece son dönemde yaşanan yolsuzluklar değil kalemle yapılan soygunlara da dikkat çekmek istediklerini anlattı. Soygun denildiğinde ortalama vatandaşın aklına gelenin elinde siyah olan ve maske giymiş insanların bir bankayı soymasının düşünüldüğünü ifade eden Akpınar, "Oysa bu total bir devletin kamu kaynaklarının soyulmasının içinde silahla yapılan soygunun oranı çok minimumdur cüzidir. Ama cezaevlerine gittiğinizde hırsızlık ve soygundan yatanların yüzde 99’u silah ve şiddetle soygun yapanlardır. Fakat kamu kaynaklarının iç edilmesi suiistimal hırsızlık denilen şeye bakıldığında bugün bilişimin olduğu milyon dolarların bir tuşla bir yerden bir yere transfer edilebildiği bir dönemde soygun artık silah ve maskeli yapılmıyor. Bugün soygun kalemle tuşla ve beyaz yakalılar tarafından yapılıyor. Total soygunlar içinde kamu kaynaklarının suistimali iç edilmesi veya başkalarının haklarının birinden alınıp başta bir tarafa transfer edilmesi bir hırsızlık ve soygunsa bunu bizim filmlerde gördüğümüz soygunlar çok cüzisi yüzde 1’in altında, asıl soygun beyaz yakalılar tarafından silahla değil kalemle yapılıyor. Bu raporumuzla soygunun, hırsızlığın, yolsuzluğun günümüz dünyasında silah ve şiddetle adi hırsızlıklarda değil kalemle, imza ile beyaz yakalılar tarafından yapıldığını vurgulamaya ve böyle bir farkındalık oluşturmaya çalıştık." şeklinde konuştu.