Özgür basına yönelik 14 Aralık operasyonu kapsamında tutuklanan Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın avukatları Gültekin Avcı ve Fikret Duran, 3. Sulh Ceza Hakimliği'ne tutukluluğun kalkması ve tahliye için dilekçe verdi. Avukatlar, " Tutuklamayı yapan ve itirazları değerlendiren mahkemeler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) uymamıştır." dedi.

İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği, medyayı hedef alan 14 Aralık operasyonu kapsamında Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ile birlikte tutuklanan 8 kişinin tutukluluğunun devamına karar vermişti. Daha önce 5 kez itirazlarının reddedildiğini belirten Avukat Fikret Duran, “İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliğince verilmiş olan tutuklama kararında, İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği'nce , İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği’nce ve İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği’nce verilen itirazın reddi kararlarında hiç bir gerekçe yazılmamış, itiraz dilekçemizdeki gerekçelere ve sunduğumuz belgelere temas etmeden 'verilen karar usul ve yasaya uygun olmakla yapılan itirazın reddine' şeklinde hüküm tesis edilmiştir.” diye konuştu.

Müvekilleri Hidayet Karaca hakkında oluştuğu iddia edilen somut delillerin gösterilmediğini vurgulayan Duran, “Müvekkilimiz hakkında tesis edilen tutuklama ve itirazın reddi kararlarında somut deliller gösterilmediği gibi somut olgulara dahi temas edilmemiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında da açıkça görüleceği üzere gerekçeli karar hakkı kapsamında mahkemelerin verdikleri kararlarda, kararın dayandığı hususlara ilişkin olarak davanın tüm taraflarının bilgilendirilmesini sağlamak için gerekçe vermelerini zorunlu kılmaktadır. Gaye; demokratik bir toplumda kamunun, yargı kararlarının sebeplerini bilmelerinin yanı sıra ilgililerin de kanun yoluna başvurma hakkını etkili olarak kullanabilmelerine imkân sağlamaktır.” açıklamasını yaptı.

Tutuklamayı veren ve itirazları değerlendiren mahkemelerin Avurpa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) uymadıklarını aktaran Duran, “ İstanbul 1.Sulh Ceza Hakimliği'nce uyulmadığı gibi, itirazları değerlendiren İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği'nce , İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği’nce ve İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği’nce uyulmamıştır. Tesis edilen kararlarda CMK da hiç böyle bir hüküm yokmuş gibi gerekçesiz ve izahatsız bir şekilde tahliye taleplerine red kararı verilerek AİHS M.6 ve CMK.101 ihlal edilmiştir.” şeklinde konuştu.

“Şüphelerin kuvvetli suç şüphesi yoğunluğuna ulaştığının, somut delillere dayanılarak gösterilmesi zorunludur” diyen Duran, Anayasa’nın 19. Maddesi ve CMK’nın 100. maddesini hatırlattı. Duran şunlarısöyledi: “ Burada dikkat çeken husus, tutuklama için zikredilen kuvvetli şüphenin somut olgulardan da öte somut delillere dayalı olması şartıdır. Oysa hakimlikçe müvekkilimiz hakkında verilen tutuklama kararında, tutuklamaya esas teşkil edebilecek hiçbir somut delil zikredilmemiştir. İç hukukumuza göre hürriyetten yoksun bırakmaya ancak iç hukuka usul ve esas açısından uygun olmak kaydıyla izin verildiği için, Türk hâkimi bir kişiyi ancak kuvvetli suç şüphesini gösteren somut olguların ve en az bir tutuklama nedeninin varlığı halinde tutuklayabilir. Aksi halde, kişi hürriyeti AİHS M.5/1 hükmüne aykırı olarak kısıtlanmış olur ve bu hüküm ihlal edilir.”