30 Mart 2014’teki yerel seçimler öncesi, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’nın Osmaniye mitinginde “Hırsız Var” pankartı açan İbrahim Alıcı (36) gözaltında ‘işkenceye uğradım’ iddiasına ilişkin yürütülen soruşturmada savcı ‘takipsizlik’ kararı verdi.
3 Mart 2014 günü Osmaniye’de AKP’nin mitinginde üzerinde ‘Dikkat itina ile yürütme yapılır’ yazılı tişörtü giyip ‘Hırsız Var’ pankartı açan Alıcı, Başbakanlık Korumaları tarafından gözaltına alındı.
İl Emniyet Müdürlüğü’nde sorgulandıktan sonra serbest bırakılan Alıcı olay gününü Osmaniye Devlet Hastanesi’nde yapılan muayenesinde doktorlar “Sol omuz arkası, sırtta, sol kol arkası, sağ omuz üst tarafında yüzeysel ekimotik lezyonlar, sol kalçadan bacağa doğru, sol baldır arkasında yüzeysel şişlik, kızarık lezyonlar, sağ bacakta eski yara izleri mevcut olduğu, hayati tehlikesinin olmadığı, basit tıbbi müdahale ile düzeleceği” şeklinde rapor verdi.
‘İşkence’ iddialarını sürdüren Alıcı, 5 Mart 2014 günü Türkiye İnsan Hakları Vakfı İzmir Temsilciliği’ne başvurup, ikinci bir rapor aldı. Burada ise uzmanlar muayene neticesinde “…(sol skapula ve sol omuzda ekimoz, sol üst kolda ödem ve ekimoz, sağ omuzda ekimoz, sağ kol ve koltuk altında ekimoz, sol gluteal bölgede yaygın ekimoz, her iki diz altında ödem, her iki baldırda ekimoz) kişinin öyküsünde vermiş olduğu tekme, yumruk ve copla darp edilme şeklindeki yoğun kaba dayak öyküsüyle uyumlu bulunmuştur. Ayrıca ‘stres bozukluğu’ tanısı konulmuştur.” diye rapor tanzim etti.
İbrahim Alıcı, ‘yaşadığı kötü muamele’ dolayısı ile avukatları aracılığıyla “İşkence, kötü muamele, yaralama, hakaret, düşünce, ifade ve gösteri özgürlüğünü engelleme” suçlamasıyla Başbakanın koruma memurları ile diğer polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Alıcı, ayrıca 15.10.2014 tarihli dilekçesiyle Osmaniye Valiliği’ne dilekçe vererek, “Başbakanın korumaları tarafından darp ve işkenceye maruz kaldığını, başına bir iş gelmesinden endişe ettiğini; dolayısı ile evinin ve kendisinin korumaya alınmasını” istedi. Alıcı’nın annesi L.A. ve babası S.A.’nın da müşteki olarak görüldükleri soruşturma kapsamında cumhuriyet savcısı, 4’ü Başbakanın koruması, 6’sı Osmaniye Emniyeti’nden 10 polisin ifadesini aldı.

'HUKUKA UYGUNLUK SINIRLARI İÇİNDE KALINDIĞI'
Soruşturma neticesinde “kovuşturmaya yer olmadığına” karar veren savcısı, şu gerekçeleri ileri sürdü: “Her ne kadar müştekinin hayati tehlike geçirmeyecek ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığına dair adli muayene raporu var ise de, müştekinin (İbrahim Alıcı) pankart açması nedeniyle miting alanında bulunan vatandaşlar tarafından darp edildiği… Bu yaralamanın müşteki tarafından da beyan edildiği…Koruma polisleri tarafından miting alanına çıkartılarak araca bindirilen müştekinin zorluk çıkardığı; bu nedenle polislerin şahsa kademeli zor kullandıkları ve kelepçe taktıkları…İşkence, kötü muamele, hakaret ve tehdit suçlarına dair müştekinin soyut iddiası dışında kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturur net ve inandırıcı delil elde edilmediği, düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleme suçunun unsurları oluşmadığı, Osmaniye Emniyet Müdürlüğü’ndeki polisler yönünde suç bulunmadığı, Başbakanlık koruma polislerinin eylemleri hukuka uygunluk sınırında kaldığı tüm soruşturma evrakı kapsamında anlaşılmıştır.”

‘YARGININ ÜZERİNDE BÜYÜK BİR BASKISI VAR’
Alıcı’nın avukatı Tugay Bek, karara itiraz edeceklerini söyledi. ‘Hırsız Var’ pankartı açan müvekkilinin mitingde öncelikle AKP’liler tarafından engellendiğini ve ilk müdahaleyi yapan Başbakanın korumalarının Alıcı’nın platform arkasındaki araca götürüldüğünü dile getiren Bek, şunları söyledi: “Kapalı kasa araca çekilen Alıcı, bir saat boyunca kaba dayaktan geçiriliyor. Hakarete maruz kalıyor. Biz işkence izlerinin tespiti açısından Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na başvurduk. Bu vâkıfın işkence hususunda uzmanları müvekkildeki ‘fiziksel ve ruhsal travmalarını’ tespit etti. Uzun bir süredir soruşturma yürütülüyor. Bu gecikme de ‘ayrı bir hak ihlalidir’ diye defalarca savcılığa müracaat ettik. Ancak neticede savcılık takipsizlik kararı verdi. Hükümetin yargı üzerinde büyük bir baskısı var. Bu kuşatmanın neticesinde bağımsız bir karar verilmeyeceğini tahmin ediyorduk. Biz bu kararın bozulması için gerekli girişimlerde bulunacağız.”