Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) Diyarbakır İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu, “Kaosa, çatışmaya, iç savaş planlarına, kazılan hendeklerle cadde ve sokaklarımızın kapatılmasına, katliamlara faili meçhullere yargısız infazlara ve suikastlara artık yeter!” dedi.

HÜDA-PAR Diyarbakır İl Başkanı Tanrıkulu, yaptığı yazılı açıklamada, bölgede yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Tanrıkulu, “30 yıldır bölgemizde devam eden çatışmalı ortam neticesinde halkımız tarifi imkânsız acılar yaşamış, köyleri şehirleri savaş alanına dönmüş, evleri işyerleri yakılmış yıkılmıştır. Yerinden yurdundan edilerek yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kalanlar sefil ve perişan olmuşlardır. Bölgedeki şiddet eylemleri nedeniyle, on binlerce insanımız hayatını kaybetmiş, daha fazlası ise yaralanmış veya sakat kalmıştır. Devlet ile örgütün çatışmasında en fazla sivil halk zarar görmüş, kadınlar dul, çocuklar yetim kalmıştır.” ifadelerini kullandı.

"İKİ TARAF DA HALKIN BARIŞ UMUDUNU SUİİSTİMAL ETTİ"

Hükümet ile örgüt arasında, 2005 yılında Oslo'da gizli olarak başlayan ve zaman zaman kesintilere uğramasına rağmen değişik adlarla günümüze kadar gelen çatışmasızlık sürecinin bir daha kesintiye uğradığını hatırlatan Tanrıkulu, açıklamasına şöyle devam etti: “Halkımızın yaşadığı bunca acının son bulması, kan ve gözyaşına doymuş bu topraklara yeniden huzurun ve sulhun gelmesi ümidiyle, başlayan bu sürece gençlerin ölmemesi, anaların ağlaması adına, bizler de destek vermiştik. Çözüme evet deyip, sürecin yürütülmesindeki yol ve yöntemle ilgili endişelerimizi yetkililere iletmiş ve kamuoyu ile de paylaşmıştık. Hükümettin Kürt meselesinin çözümü ile örgütün silah bırakması konusunu ayrı başlıklarla ve farklı muhataplarla ele alması gerekirken, tek başlıkta ve aynı (tek) muhatapla yürütmesinin yanlışlığını farklı yer ve zamanlarda dile getirmiştik. Hükümet örgütün şiddet eylemlerini sonlandırma ve örgüte silah bıraktırma görüşmelerini, Kürt meselesini çözmek olarak algıladı ve kamuoyuna böyle yansıttı.
Hükümetin bu yanlış teşhisi ve yaklaşımları sonucu sorun daha da büyüdü. Kaos ve çatışmaların biteceği, silahların gömüleceği, huzurun ve kardeşliğin hâkim olacağı bir ortam arzulanırken, ümit bağlanan süreç örgütün ve devletin gizli ajandaları nedeni ile kesintiye uğradı. Çatışmaların başlamasıyla beraber sivil halkın da hedef alındığı asker polis ve militanların hayatını kaybettiği günlere geri dönüldü. Bu süreçte hükümet de örgüt de halkın barış umudunu suiistimal etti. Halk gerçekten silahların bırakılacağına şiddetin biteceğine Kürt meselesinin çözüleceğine inanmıştı. Süreç, Türklerle Kürtlerin kardeşçe yaşayacağı ortamların yeniden oluşacağı günleri sağlayacak bir süreç olarak yansıtıldı. Hükümet te örgüt te halka yalan söyledi, halkı kandırdı. Çatışmasızlık süreci bozuldu, çatışmalar yeniden başladı. Sürecin bozulmasıyla ilgili hükümet örgütü, örgüt hükümeti samimi olmamakla suçluyor. Her ikisi de kandırıldıklarını ve ihanete uğradıklarını söylüyorlar. Aslında burada kandırılan ve ihanete uğrayan ne devlettir ne de örgüt. Asıl ihanete uğrayan, kandırılan, umutları yok edilen, duyguları sömürülen kardeşçe bir arada yaşamayı bekleyen Türk ve Kürt halkıdır."