- Gazeteci yazar Hüseyin Gülerce, "Her şeyin tedbirini  alan bir kişi, bu kayıtların ve ByLock programının tedbirini nasıl almaz? ByLock  programıyla neden herkesi kayıt altına aldırmış. Ben onu Gülen'in acımasızlığına  veriyorum. Ben yanarsam herkes yansın, ben bitersem herkes bitsin. Gülen'i  anlamak, bir şemaya oturtmak ancak onu konuşturmakla mümkün. Çünkü bu insanlar  konuşmazlar. İtirafçıyım deseler bile ben itiraf edeceklerine inanmıyorum." dedi. 

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen FETÖ/PDY çatı davasının  14'üncü duruşmasına tutuklu sanıklar Hidayet Karaca, Dilaver Azim, Kazım Avcı,  Alaeddin Kaya, Ali Çelik, Abdülkadir Aksoy ve İlhan İşbilen ile bazı müştekiler  ve tarafların avukatları katıldı.

Duruşmada tanık olarak dinlenen Gülerce, 1968 yılında İstanbul  Üniversitesi Fen Fakültesine girdiğini, yatılı olarak Çapa'ya devam ettiklerini,  o dönemde, Mücadele Birliği adı verilen hareketin haftalık yayın organının yazar  kadrosunda bulunduğunu aktardı.

Askerden döndükten sonra Mücadele Birliğinin günlük yayın organı  Bayrak Gazetesi'nin başyazarı olduğunu belirten Gülerce, Yalova Lisesine fizik  öğretmeni olarak atandıktan sonra Yalova'ya geldiğini söyledi.

Gülerce, FETÖ terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen ile ilk  karşılaşmasına ilişkin, "1980'de Yalova'da Hayriye Hanım Camisi'nin altında yer  var. İzmir'deki Akyaka Vakfının şubesiymiş. Bana haber verdiler, gittik. Birisi  geldi, 3-4 kişiyle beraber. İlk dikkatimi çeken şey, etrafında pervane gibi  dolanıyorlar, disiplin var. Hiç konuşmadı. Çıktı. Çıktıktan sonra dediler ki 'Bu  hocaefendi.' Meğer arandığından dolayı kendini belli etmemiş, tanıyan tanıyormuş.  İlk görüşmem böyle oldu." dedi.

Gülen ile daha sonda 1989 yılında karşılaştığını belirten Gülerce,  şöyle devam etti:

"Gülen'le tanışmamız 1989’da oldu. Cemaate ait bir kolej açacaklardı  Yalova'da. Yalova'dan geçerken inşaata uğradı. Benim de orada olduğumu  söylediler. Ben, 'Yeniden Milli Mücadele Dergisi yazarlarındanım.' dedim. O da  'Ben de o dergiyi okuyordum.' dedi. Bana 'Zaman'da yazar mısın?' dedi. Ben de  'Yazarım.' karşılığını verdim. Ahmet Taşgetiren için de rica etti. Ona da  söyledim, kabul etti. İkimiz Zaman'da yazmaya başladık. Perşembe günleri yazı  gönderiyorduk. Üçüncü yazıdan sonra Abdullah Aymaz telefon açtı, 'Biz size köşe  ayırmak istiyoruz.' dedi.

O arada ben gazetede yazılar yazıp da hoşlarına gidince 92 ya da 93  yılında Fethullah Gülen çağırdı, 'Zaman gazetesi adına konferanslar verir  misiniz?' dedi? Anadolu'da konferanslar vermeye başladım. Böylece görünen yüz  olmaya başladım. 93'te Samanyolu TV kurulunca Altunizade'ye çağrıldım.

'Televizyonda ana haber bültenden sonra günün yorumunu yapar mısınız?'  dediler. Yaparım dedim. Haftada 5 gün, günün yorumunu yaptım."

"İşte aranılan yüz"

Gülerce, daha sonra Zaman Gazetesi Genel Müdürü olduğunu belirterek,  "Bana dediler ki Hocaefendi günün yorumunu merakla talep etti ve dedi ki 'İşte  aradığımız yüz'. Benim olayım böyle başladı. İşte aranılan yüz... Zaman Gazetesi  Genel Müdürü oldum. Yenibosna'da. 95 ocağından itibaren. 5 yıl boyunca kendimizi  Zaman Gazetesi Genel Müdürü olarak bulduk." dedi.

Zaman baskıya girmeden önce gazete sayfalarının FETÖ elebaşı Gülen'e  fakslandığını ifade eden Gülerce, bu sayfaların daha sonra Pensilvanya'ya da  gönderildiğini Gülen'in bunları tek tek kontrol ettiğini söyledi.

Gülerce, 1997-1998 yıllarında kendisi ve Fehmi Koru ile Alaaddin  Kaya'nın da olduğu 5 kişinin her hafta Altunuzade'de FEM'in 5. katında Fethullah  Gülen ile bir araya geldiklerini de anlattı.

Gülerce, şöyle devam etti:

"Yalnız Fetullah Gülen'in bana ve Alaaddin Kaya'ya davranışı, Abdullah  Aymaz ve İsmail Büyükçelebi'ye davranışı gibi değildi. Hukuk farklı. Bir gün  Altunizade'de oturuyoruz. Ben varım, Büyükçelebi ve Aymaz, bir de Samanyolu TV  Genel Müdürü Naci Tosun var. Fetullah Gülen bizimle konuşurken birden bir şeye  kızdı, Tosun'a döndü, 'Bir ulusal kanalın genel müdürüsün. Başka televizyona  gitsen seni kapıdan içeri alırlar mı?' dedi. Ben şaşırdım. İsmail Büyükçelebi'ye  döndü 'Sen ilahiyat mezunusun ne anlarsın iktisattan?' dedi. Sonra Aymaz'a döndü  'Sen de ilahiyatçısın, gazeteciliğin 'g'sinden haberin oldu mu? Genel yayın  yönetmenisin'. dedi. Onlar lise talebeliğinden beri Gülen'in yanında olmuşlar.  Ben ise 45 yaşından sonra görüşmeye başlamışım.

İş dershanelerin açılmasından sonra başka safhaya geçti. 'Altın Nesil'  diye tamamen Fetullah Gülen'in hipnotize ettiği bir nesil yetiştirilmeye  başlandı.

Cemaatin dershanelerinde öğrencilerin seçeceği üniversiteye abiler,  ablalar karar veriyor. Hep öğretmenlik seçtiriyorlar diye biliyorduk. Meğerse hep  hukuk yazılmış. Seçimlerde bunlara 5 bin oy çıktı. Zekeriya Öz ile ilgili gerçeği  Beyaz TV'de öğrendim. Emniyet istihbaratta çalışmış biri, 'Zekeriya Öz ile  Hocaefendi hukuk fakültesi öğrenciliğinden tanışıyor'. dedi. Adil Öksüz'ün  görüntüsü var Pensilvanya'da. Kozmik adamlarıyla hep birebir ilgilenmiş.  Tanıyanlar bilir, Fethullah Gülen ile ailesiyle beraber görüşmek VİP demektir. En  tepedeki adamlar ailesiyle görüşürler. Mustafa Özcan'dan sonra gelen kuşak 5 yıl  boyunca molla tabir edilen kendisinin yetiştirdiği adamlardır. En tepedeki kozmik  adamlar bu mollaların içinden çıktı. Askeriye, yargı, emniyet, bu hassas  kurumlardaki en tepedeki kozmik adamlar bu mollaların içinden çıkar. Mustafa  Özcan'ı iyi tanırım. Cemaatin kara kutusudur. Paradır. Tüm Türkiye'de cemaatin  parasını Fetullah Gülen adına o kullanır. Gülen'in örtülü ödeneğini o kullanır.  Özcan'a toslayan, tabanda ondan daha çok sevilen insanlar hep gitmiştir. Çünkü  sır onda, para onda. Kozmik işler onda."

"O güne kadar fotoğrafı bile yok"

Gülerce, FETÖ'de öne çıkmasına ilişkinse, "94 yılı cemaat için çok  önemli. Bu yıl Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı kuruldu. Çünkü gizli gizli, kulaktan  kulağa konuşulan Gülen... Bir nesil yetiştirildi, zemin hazırlandı, şimdi sahneye  çıkma zamanı geldi. O güne kadar Gülen'in medyada fotoğrafı bile yok. 94'te  Gazeteciler ve Yazarlar Vakfıyla Gülen'in ortaya çıkması amaçlanmış. İlk defa  resmiyete giriyor. Onun için Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı çok önemliydi" dedi.

Bu vakfın kurucuları arasında Gülen'in de bulunduğunu aktaran Gülerce,  FETÖ elebaşının kendisini bu vakfın mütevelli heyeti vekili seçtiğini, Gülen'in  olduğu yerde kendisinin mütevelli heyeti vekili yapılmasına şaşırdığını söyledi.

Daha sonra, Abant Platformu'nun kurulduğunu anlatan Gülerce, "Orada da  varım. Televizyonda varım, gazetede varım. Enteresandır kendisinin yetiştirdiği  hiç kimseyi diğer kanallara göndermedi. Bir şey oluyor, Hüseyin Bey gitsin. Ben  illegal yapının legal görünümlü aktörü oldum ama bu rolü aldığımı hiç  düşünmedim." diye konuştu.

"Kendisini mehdi zannediyor"

Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın örgütün yapısını sorması üzerine  Gülerce, şunları söyledi:

"Teşkilatın yapısı Fetullah Gülen'den ibarettir. O vardır, kendisini  mehdi zannediyor. Aymaz'ın ifadesiyle 'Beklenen salih zat'. Mehdiliği inkar  ediyor, ama beklenen salih zat olduğu konusunda itirazı yok. Kendisi de  cemaattekiler de buna inanmış.

15 Temmuz darbesi bile bu insanları çözmez. Çünkü bir kişi var,  Fetullah Gülen. Kendisinin seçilmiş kurtarıcı olduğuna inanan… Pensilvanya'da  yemek yerken bir arkadaş yeni açılan okullardan bahsetti. Ben de gayet ihtiyari  şekilde 'Hocam iyi ki gelmişsiniz Amerika'ya'. Biz de seviniyoruz hizmet büyüyor  Amerika'da diye. Meğer CIA yolları açmış. 'İnşallah' dedim. Bana, 'Hüseyin Bey,  ben çocukluğumdan beri istihdam ediliyorum'. dedi. Çocuk sorumlu değildir,  çocukluğundan beri hazırlananlar peygamberlerdir. Perşembe akşamı tövbe  Peygamberimizle görüşüyor, istişare ediyor. Kendi başına karar almıyor. Neden  bombalıyor pilotlar? Sırf Fetullah Gülen'in kurtarıcı olduğuna inandıkları için."

"En büyük ihtirasları Gülen'in gözüne girmek. Hani Allah rızası  vardı bu işte?"

Legal sahada görünüp illegal çalışanların var olduğunu anlatan  Gülerce,  İllegal vazifeleri var. Doğrudan Fetullah Gülen'den talimat alıp iş  yapan kişiler. İstişare heyeti var. Harun Tokak katılıyor, Ali Bayram katılıyor,  Şerif Ali Tekalan katılıyor. Atama heyeti gibi. İlçe imamı il imamının, il imamı  bölge imamının, o istişare heyetinin gözüne girmek zorunda. Hepsi normal  yurdumuzun insanı, hepsinin ihtirasları var. En büyük ihtirasları da Gülen'in  gözüne girmek. Herkes beni gör, beni gör, beni konuş diye bakıyor. Hani Allah'ın  rızası vardı bu işte?" dedi.

İstişare heyetinin rutin işleri yaptığını dile getiren Gülerce,  "Tayinler, yurt dışına gidecek olanlar falan. 7 bölgenin imamı var, bunlar  Pensilvanya'ya gidiyor. 3 ya da 4 ayda bir yapılıyor. Kimler katılıyor buraya?  Lütfen THY'den bu yıllara ait yolcu kayıtlarını alın. Oradaki liste belli. Ayın  belli günleri 1 hafta ya da on günlüğüne ABD'ye giden insanların 3 senelik  listesi çıkarsa hep aynı isimler. İşte gerçek kadro bu insanlardan oluşur."  şeklinde konuştu.

"ByLock programıyla neden herkesi kayıt altına aldırmış?"

Hüseyin Gülerce, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her şeyin tedbirini alan bir kişi bu kayıtların ve ByLock programının  tedbirini nasıl almaz. ByLock programıyla neden herkesi kayıt altına aldırmış?  Ben onu Gülen'in acımasızlığına veriyorum. Ben yanarsam herkes yansın, ben  bitersem herkes bitsin. Gülen'i anlamak, bir şemaya oturtmak ancak onu  konuşturmakla mümkün. Çünkü bu insanlar konuşmazlar. İtirafçıyım deseler bile ben  itiraf edeceklerine inanmıyorum."

"Hitler ile benzer çok yanı var. Bir bedende iki kişi"

Gülerce, "Gülen, sıradan biri olarak görülmesin. Deha raddesinde bir  insan demek istemiyorum. Hitler ile çok benzer yanı var. Bir bedende iki kişi. Bu  insan istihbarat hastası, bu insan dinleme hastası, 2013'e kadar beni dinletmiş.  Utanır insan, ayıp denen bir şey var. Herkesi dinletiyor, kayıt ve şantaj  yaptırıyor." ifadesini de kullandı

"Molla ekibinden kimse yakalanamadı"

Hüseyin Gülerce, FETÖ içinde molla ekibinin çok önemli olduğunu,  Gülen'in rahleyi tedrisatından geçmiş 5 yıllık dönemlerde 3-4 kuşak bulunduğunu  söyledi.

Gülerce, "Mesela Adil Öksüz. Birinci molla ekibinden Ahmet Kurucan  var. Maalesef onlardan tek kişi yakalanmadı. En esaslı bilgileri verecek  dokümanları verecek kişiler yakalanmadı." dedi.

"Belli isimler var, Fetullah Gülen gibi ağlayıp sızlayan ama hepsi  artistlik"

Mahkeme başkanının sorusu üzerine Gülerce, Gülen'i nurcu olarak  tanımlamanın doğru olmayacağını, bir sohbetinde Gülen'in bunu kendisine ifade  ettiğini söyledi.

FETÖ'nün himmet toplantıları hakkında da konuşan Gülerce, şöyle devam  etti:

"Belli isimler var, Fetullah Gülen gibi ağlayıp sızlayan ama hepsi  artistlik. Hollywood'un karakter artistleri bile Gülen kadar rol yapamaz.  Görüyoruz vaazlarda ağlıyor, sızlıyor. Ben burada CIA'den psikolojik destek  aldığını düşünüyorum. Bunlar daha önce esnafı tanıdıkları için herkesin ne  vereceğini bilir. 'Bul karoyu al parayı' gibi. Biri ben de alırım diye oyuna  girer ve ütülür. Aynı numara himmet toplantılarında da var. 4-5 kişi himmet  toplantısından önce ayarlanır. Bunlar birkaç milyonla açarlar, diğerleri ne  oluyor der. Orada öyle bir hava estirilir ki sizin küçük bir rakam söylemeniz  hakaret anlamına gelmeye başlar. Çek senet alıyorlar. Çok insanlık dışı bir şey.  O insanlar işleri kötüye gitmiş, bir sonraki sene himmet verememiş. Onunla  ilişkiyi hemen kesiyorlar."

FETÖ'nün sınav sorularını çaldığını 17-25 Aralık sürecinden sonra  öğrendiğini belirten Gülerce, bunun "O makamlara biz gelmeyelim de düşmanlarımız  mı gelsin?" diye savunulduğunu, burada bile Gülen'in ikiyüzlülüğünün görüldüğünü  vurguladı.

"Batan gemiye atladı"

Gülerce, 17-25 Aralık sürecinde Zaman gazetesinde "Savcılar bugüne  kadar hiç yanlış yapmadı" başlıklı haber üzerine FETÖ'nün gerçek yüzünü görmeye  başladığını, bu yazıyla Fetullah Gülen'in Recep Tayyip Erdoğan'a savaş açtığını,  kendisinin de gardını almaya başladığını söyledi.

Gülerce, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gülen'in anlaması için Mehtap TV'de '13 kişiyle ele geçirilmesi  bağımsız yargıya giriyor mu' dedim. Öğleden sonra bir tweet attım. Bu ülkenin  başbakanını yabancılar götüremez. Başbakan ya sandıkta seçmen iradesiyle ya AK  Parti kongresinde delege iradesiyle gider. Ertesi gün 28 Aralık. Başbakanla  görüşme talebimi Erdoğan'a iletecek şahısla 2 saat oturduk. Diyor ki bu saatten  sonra böyle bir teklif kabul edilecek bir şey değil ama kabul ederse senin  Gülen'e ültimatom gibi bir şey vermen lazım. 2 saat sonra o mekanın bahçesine  çıktık. 5 dakika sonra Ekrem Dumanlı aradı, dinlemenin alasına bakın. 'Abi  Ankara'da olduğunuzu biliyoruz. Lütfen sen bu işlerin içine girme. Biz  uğraşıyoruz zaten'. Uğraştınız da ne oldu dedim. Onu reddettim kapattım. 5 dakika  sonra Şerif Ali Tekalan, Pensilvanya'dan aranıyor. 'Hüseyinciğim bir tweet  atmışsın. Lütfen siler misin?' Silmedim kapattım. 5 dakika sonra Alaaddin Bey  aradı, dedi ki 'Şu anda ne yapıyorsan orada kal, bir adım daha atma. Kendisinin  yanından arıyorum'. Kendisinin yanından ifadesinin ne anlama geldiğini bilenler  bilir.

17-25 Aralık'tan sonra. Mustafa Yeşil bana dedi ki 'Bak Ahmet  Taşgetiren Bugün'den ayrıldı Star'a geçti. Batan gemiye atladı'. O batan gemiye  atladı sen öyle bir şey yapma. Devamında da 'Abi zaten Başbakan yerel seçimleri  göremeyecek'. dedi. Beni ikna etmeye gelmiş. Başbakanın son kozlarını oynadığını  söyledi. 'Başbakan ya intihar edecek ya da akıl hastanesine gidecek.' dedi."

Gülerce, medya yapılanmasının sorulması üzerine, "Gülen medyasının  patron da yayın yönetmeni de her şeyi Fetullah Gülen'dir. Sızıntı dergisi var,  çok önemli. Türkiye'de bir derginin tirajı 750 bin olur mu? Üniversite  talebelerini öyle bir havaya sokuyorlar ki 50 tane yaparsan Hocaefendi size  alnınızdan öpecek. Aksiyon dergisi var. Bazı kozmik adamlar Aksiyon dergisinden  yetiştirildi." bilgisini paylaştı.