ODTÜ Öğretim Üyesi ve köşe yazarı Prof. Dr. İhsan Dağı, “28 Şubat döneminde liberalleştirebileceğimizi düşündük” diyerek andığı muhafazakârların, muhalefetten iktidara geldiklerinde devletleşip otoriterleştiklerini söyledi.

İki aylık liberal kültür dergisi Liber+ dergisine konuşan Dağı, Türkiye’de liberallerle muhafazakarların yol ayrımını, ve liberallerle bir kısım liberallerin niye ayrıldığını anlattı.

“Türkiye’de bazı liberallerin AKP’yi desteklemesi, eski dönemdeki bazı seküler aydınların Kemalist rejimi koşulsuz desteklemelerinden farklı değildir.” diyen Dağı şunları kaydetti: “Özellikle Gezi’den (2013) itibaren otoriter yüzünü gösteren adeta muhalefeti kriminalize eden bir AKP varken liberallerin hâlâ Kemalizm, darbe, vesayet gibi söylemleri anlamlarını ve bağlamlarını yitirmiştir. İktidar partisinin devlete dönüştüğü ve bu yeni devletin, kendi devletinin ideolojisini inşa etmeye çalıştığı ve de hatta Kemalistler gibi bu devlete uygun bir halk yaratmaya kalkışıldığı bir dönemde Kemalizm konuşmak veya vesayet rejimlerini konuşmak veya darbe konuşmak absürd bir şeydir.”

Burak Bilgehan Özpek’in yaptığı ve Liber+ dergisinde yayınlanan röportajdan bazı satırbaşları, haberatolyesi.co sitesinde şu şekilde yer aldı:

“ …
AKP’nin devletleşmesiyle Kemalizm’den, darbeden bahsetmek abesleşti!

Özellikle Gezi’den (2013) itibaren otoriter yüzünü gösteren adeta muhalefeti kriminalize eden bir AKP varken liberallerin hâlâ Kemalizm, darbe, vesayet gibi söylemleri anlamlarını ve bağlamlarını yitirmiştir. İktidar partisinin devlete dönüştüğü ve bu yeni devletin, kendi devletinin ideolojisini inşa etmeye çalıştığı ve de hatta Kemalistler gibi bu devlete uygun bir halk yaratmaya kalkışıldığı bir dönemde Kemalizm konuşmak veya vesayet rejimlerini konuşmak veya darbe konuşmak absürd bir şeydir. Bu dönemde Türkiye’de bazı liberallerin AKP’yi desteklemesi, eski dönemdeki bazı seküler aydınların Kemalist rejimi koşulsuz desteklemelerinden farklı değildir. Yani, Kemalizm’in nihahi hedefinin demokrasi olarak tahayyül ve tasavvur edip daha sonra da Kemalizm’in yöntemini ve yönelişini koşulsuz desteklemekle, AKP’nin nihai amacının ileri demokrasi olduğunu tahayyül edip AKP’nin otoriter iktidar pratiğini görmezden gelmek aynı şeydir. Hiç farklı değildir.

AKP’nin zorba bir harekete dönüşmesinde bazı liberallerin de günahı var!

(2011 ve Gezi sonrası) Hem bir kısım liberal arkadaşlar, hem de İslamcılar kendinden gördükleri iktidarın muhafazası için ilkelerinden vazgeçtiler veya ilkelerini görmezlikten geldiler. Bu, sadece ilkelerini zarar vermedi, aynı zamanda AKP’ye zarar verdi. 2002’de reformist olarak yola çıkan bir partiyi 2014-2015’te zorba bir harekete dönüştürdü. Bu dönüşümde AKP’nin otoriteleşmesine sessiz kalan ve bunu normalleştiren bir kısım liberalin ve neredeyse tüm İslamcı entelejansiyanın bence günahı var.

Liberaller 28 Şubat’la birlikte politikleşti

Bizim kuşak yani 90’ların başından itibaren liberal fikirlerle tanışan, liberal kitapları okuyan ve tartışan liberaller olarak kendimizi bir süre epey teorik bulmuştuk. Yani Türkiye’den çok fazla soyutlanmış ve olup bitenlere oldukça uzaktan bakıyorduk. Bunu zaman zaman kendi aramızda konuştuğumuzu da hatırlıyorum. Yani Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsunuz, ciddi özgürlük sorunları, insan hakları ihlalleri var ama 90’ların başından itibaren epey uzun bir süre Türkiye liberalleri Türkiye’de olup bitenlerle çok ilgilenmediler. Belki bu sağlıklı bir tutumdu. Türkiye’de liberal fikirlerin kökleşmesi ve Türkiye bağlamında bağımsız bir entelektüel zemine oturması için doğru bir yoldu belki de. Bizi 28 Şubat siyasallaştırdı diyebiliriz. Yani 28 Şubatla liberaller Türkiye’ye eklemlendi, liberal fikirler yaygınlaştı. Ama bir yandan da 28 Şubat Türkiye liberallerini politikleştirerek Türkiye gündemi ile zehirlendi.

Biz muhafazakârları değiştirelim derken onlar bizi değiştirdi!

28 Şubat’ta bir yandan muhafazakârlar liberal fikirlere ilgi duydular ve yaklaştılar çünkü kendi kimlikleriyle dışlanıyor ve baskı görüyorlardı. Öte yandan liberaller de 28 Şubat konjonktürünün liberal fikirleri muhafazakâr kitlelere aktarmak için fırsat olduğunu düşündüler. Buradan bir sinerji doğdu. Biz muhafazakârları liberal fikirlerle etkileyelim derken 2002’den sonra muhafazakârlar iktidara geldiler. O noktada sadece muhafazakârları değil devleti de liberal fikirlerle etkilemek imkânını kavuştuğumuz sandık. Fakat zaman içerisinde muhafazakârlar devlet içerisinde kendi konumlarını konsolide ettikçe ve geçekten devlet haline geldiklerini düşündükçe aslında liberal fikirlerden çok da etkilenmedikleri anlaşıldı. Tam tersine iktidar olan muhafazakârlık liberalleri etkilemeye başladı… “28 Şubat liberalleri”nde (28 Şubat’ta liberal fikirlerden etkilenen muhafazakarlarda) kimlik baskın çıktı. Sonuçta muhafazakâr kökenli 28 Şubat liberalleri iktidar olduklarını anlayınca kendi kimliklerin döndüler. Dönerken de bizim kesimden bir grubu beraberinde götürdüler.

Devlet ve muhafazakârlar bazı liberalleri baştan çıkardı!

28 Şubat’ta muhafazakârları liberalleştirebileceğimizi düşündük ama o muhafazakârlar muhalefetten iktidara geldiklerinde devletleştiler otoriterleştiler, toplum mühendisliğine kalkıştılar. Bu süreçte 28 Şubatla bağlantı içine girdikleri kimi liberalleri de devletin içine çektiler ve o devletin bekası bazı liberallerin de beka sorunu haline geldi. Sonuçta devletçi, otoriteryen, komplocu, ulusalcı liberaller (!) bile gördük… Sonuçta bizim kuşaktan kimi liberaller devletle arasındaki mesafeyi muhafaza edemedi. Devleti ve muhafazakârları liberalleştirelim derken aslında devlet ve muhafazakârlar tarafından baştan çıkartıldılar. Kolektivist fikirler ve kolektif kimliklerle iktidar-güç üzerinden yeniden buluştular.
…”
İhsan Dağı, Mustafa Erdoğan, Ergun Özbudun, Bican Şahin gibi isimler Özgürlük Araştırmaları Derneği (ÖAD) adı altında çalışmalarını yürütüyor.