Hürriyet gazetesi yazarı İsmet Berkan, 17 Aralık 2013’ten bugüne kadar dile getirilen ‘paralel yapı’ iddialarını ve bununla ilişkilendirilen böcek davasını köşesine taşıdı. Berkan, “Bu davanın en ilginç tarafı şuydu, gerek hazırlık soruşturması aşamasında ve gerekse yargılama devam ederken siyasiler ve bazı gazeteciler bu davanın 'Paralel yapı' davası olduğunu söyleyegeldiler. Ancak davanın iddianamesinde şimdi beraat eden bir sanıkla ilgili olanlar hariç 'Paralel yapı'ya hiçbir atıf yoktu; ne 'darbe teşebbüsü'nden söz ediliyordu, ne de bir örgütlü yapıdan.” dedi.

Berkan’ın yazısı şöyle: "Türkiye, 17 Aralık 2013 sabahı güne müthiş sansasyonel gözaltı kararları ve uygulamalarıyla başladı. Ve biz o günden itibaren 'Paralel yapı' adı da verilen bir gizli güçle tanıştık. Fethullah Gülen'in çevresinde örgütlenen 'Gülen cemaati' adı da verilen oluşum, devlete sızmak, özellikle polis ve adliye teşkilatında güç kazanıp bu gücü kendi özel gündemleri için kullanmakla suçlanıyordu.

Suçlamalar hafife alınacak gibi değildi; suçlamayı yöneltenler de öyle. Bu bağlamda gündeme gelen ilk suçlamalardan biri, Başbakanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan'ın özel evindeki ve resmi Başbakanlık Konutu'ndaki iki ayrı çalışma odasında çıkan dinleme cihazlarıyla ilgiliydi. Bu cihazları 'Paralel yapı'nın koyduğu öne sürülüyordu.

Kasım 2014'te nihayet bu 'böcek soruşturması' tamamlandı ve Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Durak Çetin iddianamesini mahkemeye teslim etti. Hatırlayanlar çıkacaktır, bu köşede Savcı Çetin'in iddianamesini 5 yazı boyunca özetlemeye çalıştım. (26, 27, 28, 29 Kasım ve 3 Aralık 2014'te.)

Bu iddianameden öğrendik ki, 'böcek'ler aslında 2011 yılının aralık ayının son günlerinde bulunmuştur ama Başbakanlık nedense uzunca bir süre konuyu savcılığa intikal ettirmemiş, onun yerine önce hiçbir adli yetkisi olmayan MİT tarafından konu 'soruşturulmuş', ardından da böceklerin bulunmasının üzerinden bir yılı aşkın süre geçtikten sonra nihayet adli soruşturma yetkisi de olan bir kurum olan Başbakanlık Teftiş Kurulu görevlendirilmiş, savcılığın resmen soruşturmaya başlayabilmesi için 2014 yılına kadar beklenmişti. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın odasında dinleme cihazı bulunması gibi ciddi bir konunun adli soruşturmasının bu kadar geç yapılması anlaşılır değil.

Savcı, 2014 Kasım'ında iddianamesini tamamladı, 'casusluk'la suçlanan sanıkların yargılaması hızla yapıldı ve geçen hafta, davanın sekizinci duruşmasında da karar verildi; savcı başta 13 kişiye çok ağır cezalar istemişti ama sonuçta iki polis 7 yıl 6 ay hapisle cezalandırıldılar. Casusluk suçlaması düştü. Şimdi konu Yargıtay'a gidecek, bakalım oradan karar ne zaman ve nasıl çıkacak...

Bu davanın en ilginç tarafı şuydu: Gerek hazırlık soruşturması aşamasında ve gerekse yargılama devam ederken siyasiler ve bazı gazeteciler bu davanın 'Paralel yapı' davası olduğunu söyleyegeldiler. Ancak davanın iddianamesinde şimdi beraat eden bir sanıkla ilgili olanlar hariç 'Paralel yapı'ya hiçbir atıf yoktu; ne 'darbe teşebbüsü'nden söz ediliyordu ne de bir örgütlü yapıdan.
Kanaat sahibi olmakla kanıtlamak aynı şey değil

Geçen hafta sona eren 'böcek davası' bir ilk davaydı. Benzer şekilde 'Paralel yapı' iddiasıyla açılmış başka davalar olduğu gibi çok sayıda da hazırlık soruşturması var halen süren. Bu soruşturmalar ve davalar bağlamında çok sayıda rütbeli polis de tutuklu olarak cezaevinde.
Evet 'böcek' iddianamesinde 'Paralel yapı' ve 'darbe teşebbüsü' hiç geçmiyordu ama açılan pek çok davada bu iki kavrama sıkça yer veriliyor, hatta artık 'Gülen cemaati'nden bazı savcılar 'Fethullahçı Terör Örgütü' adıyla ve FTÖ kısaltmasıyla söz ediyor.

Bu davaların ve soruşturmaların tamamında, aynen 'böcek' davasındaki gibi son derece ciddi suç iddiaları var. Ancak ben bugüne kadar okuduğum iddianamelerin hiçbirinde şimdilik 'FTÖ'nün varlığının şüpheye yer vermeyecek biçimde kanıtlandığını göremedim.

Çok sayıda tek tek suç var ama bunların aynı örgütün istekleri doğrultusunda işlendiğine ve işleyenlerin de o örgütle emir-komuta ilişkisi içinde olduğuna dair bir şey henüz görmedim.
Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hükümet ve AK Parti yönetimiyle AK Parti'ye yakın çevrelerde 'Paralel yapı'nın varlığına dair yaygın bir kanaat var. Bu kanaati kamuoyunun hatırı sayılır bir bölümü de paylaşıyor.

Ancak bir hukuk devletinde kanaatlerle ulaşılan sonuçların raf ömrü vardır; o ömür bu kanaatler yargı önünde şüpheye yer vermeyecek biçimde kanıtlanana veya kanıtlanamayana kadardır.
'Böcek' davasının sonuçlanması, işte o raf ömrünün sonlarına yaklaşmakta olduğumuzu bize gösteriyor.