İzmir'de 19 Ağustos 2014 tarihinde emniyet mensuplarına düzenlenen operasyonla ilgili davaya devam edildi. Tutuksuz sanıkların ve avukatların katıldığı duruşmada yargılanan polislerin avukatı Ali Aksoy, iddialara cevap vererek bin yıl hapsi istenen polislerle ilgili Savcı Okan Bato'nun hazırladığı 30 sayfalık iddianamede tek bir delilin yer almadığına dikkat çekti. İddiaların ispatlanmasını isteyen Aksoy, dosyadaki suçların hepsinin uydurma olduğunu söyledi. Bu dosyayla ilgili ilk hükmü veren eski 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Atilla Rahman'ın "hukuki garabet" tespiti yaptığını hatırlatan Av. Aksoy, "Hukuk adına bu mertliği, yiğitliği yaptığı için Torbalı'ya sürüldü." dedi. Müvekkillerinin İzmir'in Foça ilçesinde Ağustos 2012 tarihinde askeri servis aracına bombalı saldırı düzenleyerek iki asker ile kendilerini gören üç köylüyü öldüren PKK'lı teröristleri yakalayan kişiler olduğunu, yaptıkları çalışmalar sonucu terör örgütünün Antalya'da gömdükleri yüklü miktarda bombaları da bularak etkisiz hale getirdiklerini hatırlatan Aksoy, "Bu bombaları bulmak için devletin helikopterini, araçlarını kullanmak suç mu?" diye sordu.

Kendilerinden yokun ispatının istendiğini, mahkemede olmayan şeyin ispatını yapmaya çalıştıklarını da ifade eden Aksoy, davada İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç, İzmir İstihbarat Şube Müdürü Kudret Dikmen ve Terörle Mücadele Şube Müdürü Fatih Çankaya'nın tanık olarak dinlenmesi için celplerini talep etti.

'JANDARMA İSTİHBARAT EVRAKLARI İNCELESİN'

Savcılığın evrak ayrımcılığı yaparak iddianame hazırladığını, evrak ayrımcılığının kaldırılmasını da talep ettiklerini belirten Av. Aksoy, 2009 yılından bugüne kadarki emniyet istihbaratın evraklarının asıllarının Jandarma İstihbaratı tarafından incelenmesini istedi. Emniyet Amiri Tarkan Kolik'in, şark görevi yaptığı Van'dan İzmir'e 2012 yılının sonunda geldiğini hatırlatan Aksoy, "Müvekkilim, hem eski İzmir İstihbarat Şube Müdürü Ramazan Karakayalı hem de mevcut İstihbarat Şube Müdürü Kudret Dikmen'le birlikte çalıştı. Ramazan müdür döneminde çalıştığı dönemdeki evraklar dosyaya koyuldu, altında Kudret'in imzaları olanlar çıkarıldı. Mahkemeden, Tarkan Kolik'in her iki müdür döneminde görev yaptığı dönemdeki bütün evrakların mahkemeye getirilmesini talep ediyoruz." dedi. Aksoy, mahkemeden ilk duruşmada dinlemelerle ilgili belgelerin asıllarını istediklerini hatırlatarak, belgeler gelmişse kendilerine verilmesini, gelmemişse tekrar istenmesini talep etti. Av. Mehmet Şener Özterzi de davada, "fotokopiden dava olmaz" prensinin çiğnendiğine dikkat çekti.

'MAHKEME KARARIYLA DÖNDÜĞÜM ŞUBEYE SOKULMADIM'

Davada yargılanan 24 yaşındaki polis memuru Ufuk Şara, PKK'nın saldırısı sonucu gazi olan bir polisin oğlu olduğunu, mezun olur olmaz eski İl Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz döneminde mesleğe İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde başladığını, halen Hakkari'de görev yaptığını anlattı. İddianamede bir örgütün oluşturulduğunu, şubeden çıkarılan memurların da örgüt üyesi yapılsın denilerek dosyaya eklendiğini ifade eden Şara, "Biz sadece işimizi yaptık ancak işi gücü bırakmışlar, 'müdürler, amirler yolumuzu buldu' havası oluşturulmaya çalışılıyor. Ben görev yaparken Türkiye'nin tarihinde olmayan uyuşturucular, sigaralar yakalandı. Bizim yaptıklarımızla bizden sonra gelenlerin yaptıkları ortaya konsun, buna siz de kanaat getireceksiniz. Devlet araç ve gereçlerini şahsi çıkarlarımıza kullandığımız iddia ediliyor. Kardeşim onkolojide tedavi görüyordu. Her gün hastaneye gidip geldiğim için o dönemde, devletin aracını kullanmamak için hiç param olmamasına rağmen 20 bin TL kredi çekip araba almıştım." dedi. Bugün yargılanan ve meslekten ihraç edilen müdürleriyle ilgili bildiklerini anlatmayı vicdanen söylemeyi borç olarak bildiğini de dile getiren Şara, "Ramazan müdür, Taner müdür, Tarkan amirin her odasına girdiğimde ayağa kalkar, çay ikram eder, odasından çıkarken ayakta uğurlardı. Bu insanlar suçlu profiline uymuyor," diye konuştu.

Hiçbir gerekçe gösterilmeden İstihbarat Şube'den çıkarılarak Çevik Kuvvet'e verildiğini, idare mahkemesinin kadarıyla eski şubesine geri döndüğünü kaydeden Şara, mahkeme kararıyla dönmesine rağmen bir hafta boyunca görevli olduğu kata dahi çıkarılmadığını, ardından Gümüşpala Karakolu'na, ardından da Hakkari'ye tayin edildiğini aktardı. Mahkeme kararıyla şubeye döndüğümde müfettişlerin şubede incelemesinin sürdüğünü, kendisini, alt kattan bir soru sorulacağını söyleyerek İstihbarat'ın bulunduğu üst kata çağırdıklarını mahkemeye beyan eden polis memuru Şara, "Bir bilgi notuyla ilgili bir şey sordular, ben de kardeşimin hastalığı nedeniyle yaşadıklarımı belirterek hatırlamadığımı söyledim. Çıkarken bana, 'Bazen insanların köşeyi döndüğü zamanlar, bazen yitip gittiği dönemler olur. Ona göre iyi düşün.' şeklinde sözler söylediler." şeklinde bir ifadeyle karşılaştığını söyledi. Emniyette çalışanlara mobbing, baskı gibi bir durum varsa bunun 17-25 Aralık denilen süreçten sonra başladığının da altını çizen Şara, "Hakkari'de nöbet tutuyorum, dört kişi geldi, 'Seni gözaltına alacağız.' dediler. Ayağımdaki botlarımla İzmir'e getirildim. Biz devletin polisiyiz, buradan Hakkari'ye dönüp nöbete devam edeceğim. Ben hukukun tecelli edeceğine inanıyorum. Beraatimi talep ediyorum." dedi.

Polis memuru Ufuk Şara'nın savunmasının ardından duruşmaya öğle arası verildi.