İzmir'de Yeni Ümit ve Hira dergilerinin birlikte düzenlediği 'Ahlaki Değerlerin Korunması' konulu uluslararası sempozyum, Tepekule Kongre Merkezi'nde yapıldı. İzmirlilerin büyük ilgi gösterdiği programa Cezayir, Sudan, Yemen, Arnavutluk ve Fas'tan gelen âlimler, akademisyenler, kanaat önderleri, fikiradamları ve gazeteciler konuşmacı olarak katıldı. Kemal Gülen'in sunuculuğunu üstlendiği sempozyum, Mustafa Yiğit'in Kur'ân tilavetiyle başladı.

Sempozyumun evsahibi olarak misafirleri selamlayan Yeni Ümit Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ergün Çapan, özellikle günümüzde her dönemden daha çok ahlaki değerlerin korunmasına ve kazanılmasına ihtiyaç olduğunu söyledi. Hira Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Savaş da sempozyumun konusunun, İslam âlemi ve dünya için kritik olan ahlaki değerler olduğunu söyledi. Savaş, "Bugün İslam ümmeti çok büyük problemler, trajediler yaşıyor. Gün geçmiyor ki mutlaka bir şeyler, sarsıntı, deprem duyuyoruz. Bu yangınlar kalbimize, yüreğimize iniyor, yakıyor." dedi. Peygamber Efendimiz'in zirve bir insan olduğunun altını çizerek, "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim." hadis–i şerîf'ni hatırlatan Savaş, insanlığa en güzel modeli sunabilecek, insanlarla, diğer kültürlerle alışveriş yapabilecek en münasip ümmetin İslam ümmeti olduğunu vurguladı. İslam âleminde yaşanan trajedinin sebeplerine değinen Savaş, "Trajedinin ana sebepleri biziz. Öyle Müslümanlar vardır ki ayetlerle, hadislerle trajediyi temellendirmeye çalışıyorlar. 'Zaruret, geçiş dönemi' derler, zulmederler. İslam ümmeti olarak ahlak problemi yaşıyoruz. Birinci dereceden problem budur. İslamı içmemiz, ciğerimizle teneffüs etmemiz lazım. Dünya İslam'a muhtaç. Düşünceler, fikirler var ama bunlar davranışa dönmüyor. Ayet, hadis diyoruz, temsil etmiyoruz, davranışa dönüştürmüyoruz." diye konuştu.

Fatih Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail Özsoy ise ticari hayatı İslami perspektiften anlatarak iman, namaz ve infakın bir Müslümanın olmazsa olmaz üç şartı olduğunu söyledi. İslam'da faiz, rüşvet, hırsızlık, gasp, devlet malını zimmetine geçirme, kamu görev ve yetkisinin şahsi kazanç için kullanmanın şiddetle yasaklandığına dikkat çeken Özsoy, "Yalan, eksik tartma, malın ayıbını gizleme, etiket bilgilerinde sahtekarlık, müşterinin bilgisizliğinden ve sıkıntısından yararlanarak piyasa fiyatının üzerinde satış, sağlığa zararlı içeriğe sahip ürünlerin ticareti ve fiyat yükseltmeyi amaçlayan stokçuluk, ticarette men edilen davranışlardan. Kumar, piyango, millisi gayrimillisi, şans oyunları, fal, büyücülük ve bunların aletlerinin üretim ve ticareti, tümü haram kılınmıştır. Alkollü içki, sigara ve uyuşturucu gibi zararlı şeylerin üretim ve satışı, meşru olmayan eğlenceler ve bunların aletlerinin üretim ve ticareti, insan ve namus ticareti, hayvan ölüsü, domuz, çalıntı mal, müstehcen eşya alışverişi haram kazanç yollarıdır." dedi. Rüşvetle ilgili Kur'ân'da, "Bile bile günaha saparak mallarınızın bir kısmını yetkililere, hakimlere, yani kamu çalışanlarına vermeyin, aktarmayın." ayeti olduğunu da anlatan Özsoy, rüşvetin açıkça yasaklandığını belirterek, Peygamber Efendimiz'in rüşvetle beslenmiş bir bedenin cennete giremeyeceğini, onun cehenneme daha layık olduğunu bildirdiğini söyledi.

İslam hukuk sisteminde, devlet başkanının devletin mutlak sahibi değil, emanetçisi olduğuna dikkat çeken Özsoy, "Nitekim Kur'ân–ı Kerîm'de, 'Bir peygambere ganimete, devlet malına hıyanet etmesi yakışmaz. Kim hıyanet ederse kıyamet günü hainlik ettiği şeyle birlikte günahı boynuna asılı olduğu halde gelir, sonra herkese kazandığı da tastamam verilir.' buyrulmuştur. Peygamber, kamu malının emanetçisi olmayıp mutlak sahibi olsaydı Kur'ân, peygamberin kamu malını dilediği gibi kullanmasını hıyanet sayar mıydı? Ayrıca günah işlememe sıfatına sahip peygamberler için bile Allah hıyanet uyarısı yaptığına göre bu ayetten, bizim gibi insanların devlet malı konusunda ne kadar hassas davranması gerektiği kolayca anlaşılır." dedi.

'AHLAK İNSANLIĞI HAYVANİYETTEN ÇIKARIP İNSANLIĞA GÖTÜREN MESELE'

Sempozyumun yabancı misafirlerinden, Cezayir Âlimler Birliği Başkanı Prof. Dr. Abdurrezzak Gassum, ahlakın önemini, "İnsanı ve insanlığı yücelten mesele. Hayvaniyetten çıkarıp insanlığa doğru götüren bir mesele, değerler meselesi." sözleriyle özetledi. Bütün ideolojilerin ahlak meselesi üzerinde birleştiğini, İslam'da farklı boyutları olduğunu, insanlara derinlemesine mana dünyasını açtığını ifade eden Gassum, "İslam bu değerlerden, ahlaki değerlerden bahsettiği zaman nasıl bunları canlandıracağız, pratik hayatımıza yansıtmanın üzerinde duruyor. İslam modelleme üzerinde duruyor. Anne babanın evinde çocuklarına karşı sorumluluğuyla başlıyor, öğretmen okulunda bunu canlandırıyor. Yönetici de kendi etrafındaki insanlara model olmak zorunda kalıyor. İslam bunu böyle yansıtıyor. İslam bunu modeller üzerinde götürüyor." dedi. Ahlak konusunda ayet ve hadislerin olduğunu, sempozyumda da ümmetin bugünkü probleminin derinlemesine teşhis edileceğini kaydeden Gassum, "İnsanlığın, İslam milletinin bu değerlere ne kadar muhtaç olduğunu vurgulayacaklar. Bu değerleri temsil etmeden insanlık ayakta duramayacaktır. Cenab–ı Allah, 'Sen yüksek ahlak üzerine yaratıldın.' buyuruyor. Kur'ân ayetleri, ahlaki değerlere vurgu yapıyor. Bu değerlerin en önemli manalarından biri de İslam başkalarının, batılılarının davet ettiğinin tam tersine davet ediyor. İslam, ekonomide bile değerleri temsil etme felsefesi üzerinde duruyor. Başkasının malını haksız yolla elde etmenin önüne hat çekiyor. Batı, 'İnsan, insanın kurdudur' der. İslam, 'Müslüman, Müslümanların dilinden, elinden korunduğu, emin olduğu kimsedir.' der. İslam muhabbeti, sevgiyi temel koyuyor. Ümmetlerin yükselmesi için ahlak üzerinde inşa edilmesi lazım. Ahlak kalırsa millet kalır, ahlak giderse milletler yok olur. Bütün işlerin düzelmesi ahlaka bağlıdır." diye konuştu.

'DÜNYA AHLAKİ PROBLEMLER YAŞIYOR'

Fas Beşeri ve Sosyal Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Semir Budinar, İslam'da dindarlığın ölçüsünün ahlak olduğunu söyledi. Budinar, "İbadetin derecesini ahlakı belirler. Ahlakın derecesini üst değerler belirler. Dünya şu anda çok karıştı. Bu problemlerin ortak ismi, bu âlem, bu dünya şu anda ahlaki bir problem yaşıyor. İnsanlık açısından bir değerler problemidir. Dünyada mana, yön ve önünü görme problemi var. İslami ölçülerin değerlerin insanlar tarafından taşınması önemli. Her insani kesimde bu problemleri görüyoruz. İnsanların önderi konumundaki insanların ahlaki kamu hizmeti yapan toplumun karşısına çıkan insanlarda ahlak çok önemli. İslam, ahlaka çok özel önem veriyor. Hiçbir din, ideolojik bakış açısı, İslam kadar ahlaka önem vermiyor. Kur'ân'ın yüzde 95'i ahlaki temellerle, tevhidle alakalıdır. Mesela peygamber kıssaları, ahlaka yön veriyor. Dindeki ahlakın yeri beden ve ruh gibidir. Ruh bedenden çıkınca nasıl çürüyorsa ahlak da insandan çıkarsa insanın ruhu çürür. Ahlakla ilişkinin merkezine rahmet konmuş. Ahlakın temelinde bir ferdi, bir toplumsal durum var. İslam'da kuvvetin kaynağı ahlaktır." diye konuştu.

Prof. Dr. Budinar, yöneticilerde olması gereken ahlaki özellikleri de sıraladı. Liderin ailesine yalan söyleyemeyeceğini, insanları yanlış yönlendiremeyeceğini vurgulayan Budinar, "Ahlak için insanın ehil olması ve istikamet, yani bir işi yerine getirme kapasitesi olması lazım. Kamu ahlakının temeli güvenliktir. Efendimiz, 'Emanetleri ehline verin, insanlara adaletle hükmedin.' diyor. Müslümanların, yöneticilik görevini kime veriyorlarsa ondan emin olmaları gerekiyor. Bizim seçkinlerimiz, olması gereken ehillerden oluşmuyor. Güvenilir insan kötü yerlere konurken hain insan en güzel makama geliyor. Bunlar ancak münasip bir eğitimle olur ancak bundan çok uzağız." diye konuştu.

'MÜSLÜMANLARIN FİRAVUN RUHUNDAN UZAK DURMASI LAZIM'

Sudan Gazeteciler ve Yayıncılar Birliği Başkanı Prof. Dr. Hasan Ahmed el-Toum, İslam dünyasındaki meselelerin, Kur'ân–ı Kerîm'i taşıyan insanların onun seviyesine çıkmasıyla çözüleceğini vurguladı. Aksi halde diğer ümmetlere benzeme tehlikesinin ortaya çıkacağını ifade eden el-Toum, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin, derin bilgiler taşıdığını söylediği 'Mefkure Yolculuğu' kitabını örnek göstererek, "Bilgilerinizin insanları harekete geçirmesi lazım. İnsan ahlakla, kainatla da uyum için de oluyor. Ahlakı terk edince kainatla da ters düşüyor. Dolayısı ile kainatla uyum haline gelmesi için ahlaki değerleri üzerinde taşımak zorundadır." dedi. Dünyanın İslam'ın olumsuzluklarını gördüğünü, "Bunlar mı İslam'a davet ediyor?" denildiğini de ifade el-Toum, "İslam'a davet ediyorsunuz ama kendileri temsil ediyor mu? Düşmanlar çok seviniyor, uyum içinde olmayınca. Bu da temsilde düğümlenen mesele. İslam her şeyde adaletli davranmayı emrediyor. Cenab–ı Allah, kin duyulanlara karşı da adaletli olunmasını istiyor. İslam memleketlerinde yolsuzluk meseleleri vs. gündeme gelince ne olacak? Ölçüde tartıda ölçülü davranma ticaretle alakalı değil ki, bu İslam'ın genel öğretisi. Başkaları için başka, kendileri için başka hüküm veriyorlar. Kur'an, firavunlardan bahsediyor, bunlar aslında geçmiş değil. Firavunların en kötü tarafı insanların hürriyetine müdahale ediyordu, bu her zaman tekrarlanabilecek ruh halidir. Müslümanların firavun ruhundan uzak durması lazım. İslam âleminde insanlar maalesef kendini değer olarak ortaya koyuyor. Kendisi eleştirilince İslam'ı eleştirir gibi görüyor. Ben gazeteciyim, bu ahlak meselesi, medya meselesiyle çok alakalıdır. Muhalifleri bertaraf etmek için kullanılınca medya, insanların şahsiyetini katletmek için kullanılınca büyük tehlike vardır. İnsanları yönetenler nasıl hesaba çekilecekse gazeteciyi, yayıncı da hesaba çekecektir. Bugün değerler meselesi çok hassas ve üzerinde durulması gerekiyor. İslam âleminde problem nedir acaba, bunun cevabını arayacağız." dedi.

Fatih Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhit Mert de ahlaki çöküşün durdurulamaması sebebiyel Osmanlı'nın çöktüğünü söyledi. Ahlaki olmanın Peygamber Efendimiz'in baş öğretilerinden biri olduğuna anlatan Mert, namazın da orucun da ahlaksızlığı olduğunu anlattı. Mert, "Namazın ahlaksızlığı namazdan çalmaktır, gerektiği gibi kılmamaktır, tadil-i erkana uymamaktır. Orucun ahlaksızlığı, maneviyatına göre davranmamaktır. Allah rızası, bu işin ahlakiliği orada yatıyor. Hesabı değiştirirseniz, oruç beni formda tutuyor derseniz, orucun gayriahlaki tutulmasına neden olur. Sadece dünyevi fayda etmiş olur." dedi. Ahlaki değerlerin genç nesillere aşılanmasının nesillerin devamı için çok önemli olduğunun altını çizen Mert, "Bu yapılmazsa küçük yaştakilere gayriahlaki davranışlar öğretilen toplumun ayakta kalması mümkün değil, yıkılmaya mahkum olur. Sağlam, iyi birey için temel şartlardan biri ahlaktır. Toplumun ayakta kalması da ahlaki değerlere sıkı sıkı sarılmakla mümkün olur." dedi.

Süleyman Şah Üniversitesi Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adnan Aslan da ahlaki yaşayışın sadece insanın, "Haydi iyi olayım" demesiyle olan bir şey olmadığını, toplum içinde iştirakle olacak bir şey olduğunu söyledi. Aslan, "Ahlak karakteri de temsil eder. Efendimiz'in, güzel ahlakı temsil eden muhteşem bir karakter olarak cahiliye devrinde etrafındaki insanları nasıl değişime tâbi tuttuğunu görüyoruz." dedi.