İzmirli avukat Arif Ali Cangı, bir grup avukatla birlikte 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarıyla ilgili takipsizlik kararını Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. Yüksek Mahkeme'ye bireysel başvuruda bulunan Av. Cangı, daha önce İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi’ne itiraz etmiş ancak reddedilmişti.

17 Aralık 2013’te İstanbul'da düzenlenen yolsuzluk ve rüşvet operasyonları kapsamında üç bakanın oğlu, işadamları, Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan ve İranlı Reza Zarrab'ın da aralarında bulunduğu 53 kişi gözaltına alınmıştı. Soruşturma çerçevesinde tutuklanan bakanların çocukları, Zarrab ve Aslan, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. 18 Ekim 2014 tarihinde soruşturmayı devralan cumhuriyet savcısı, sanıklarla ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.

İzmir Barosu avukatlarından Cangı, İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi'ne itiraz etti ancak reddedildi. Cangı ve arkadaşları, bu kez Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Arif Ali Cangı, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının, yargılama yapılmadan kapatıldığını söyledi. Savcılığın verdiği, kovuşturma açılmasına yer olmadığına dair karara bir grup yurttaş olarak itiraz ettiklerini belirten Av. Cangı, "Sulh Ceza Hakimliği, itirazlarımızı incelemeden reddetti. Bir yıl boyunca Türkiye'nin yargı, siyasi ve toplumsal gündemini meşgul eden, çok ciddi iddialar olan soruşturmanın kapatılması kabul edilemez. Bu nedenle itiraz eden bir grup yurttaş olarak bugün Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yaptık. Umarız ki Anayasa Mahkemesi başvurumuzu en kısa zamanda gündemine alır, haklarımızın ihlal edildiğini tespit eder. Anayasa Mahkemesi'nin alacağı karar, 25 Aralık soruşturmasına da, Meclis'teki dört eski bakanla ilgili soruşturma için de yol açıcı olacaktır. Ayakkabı kutularından çıkan milyonlarca dolar, ele geçirilen, kaynağı açıklanamayan milyonlarca dolar ve euro ve şüphelilerin karanlık ilişkileri karşısında soruşturmanın, yargıya açıkça yapılan müdahalelerle kamu davası açılmadan kapatılması, üstelik buna itiraz haklarımızın tanınmaması yurttaş olarak adalete olan güvenimizi ortadan kaldırmakta, geleceğe dair kaygılarımızı arttırmaktadır. Bu soruşturma dosyasında soruşturulan suçlar, bu tür suçların kovuşturulmasından amaçlanan hukuki yarar gözönüne alındığında tüm toplumu doğrudan etkilemektedir. Bu kadar ciddi iddialar yargılanmadan soruşturmanın kapatılmasından tüm yurttaşlar zarar görmektedir. Dolayısıyla hepimizin hukuk devletinde güven içinde yaşama, anayasal haklarına dayanarak hak arama özgürlüklerimiz, etkili hukuk yollarına başvurma haklarımız ihlal edilmiştir. Soruşturmanın bu şekilde kapatılması, Anayasa'da güvence altına alınan hukuk devleti ilkesi, hukuk güvenliği hakkımız ve hak arama özgürlüğümüz ile AİHS'nin 13. maddesindeki etkili iç hukuk yoluna başvurma haklarımız açıkça ihlal edilmiştir. Hukukun üstün olduğu bir toplumda, suçla itham edilen herkesin adil biçimde yargılanmasını istiyoruz." dedi.