Deprem yer kabuğunun kırılması nedir? Soruları Elazığ depreminin ardından vatandaşlar tarafından merak konusu oldu. Doğu Anadolu fayının uyanmasının ardından yer bilimcileri, Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman, Bingöl illeri bir şiddetli deprem için daha uyarıda bulundu.

"YER KABUĞU KIRILMIŞ OLABİLİR"

Prof. Dr. Şükrü Ersoy, katıldığı bir canlı yayında yaptığı açıklamada, " Biraz büyük bir deprem. Belki sizde de söylemiş olabilirim Elazığ çok kritik bir yer. Doğu Anadolu fayı çok kritik, gerilim çok yüksek. Bu deprem beklenebilen bir depremdi. Bu deprem önemli bir deprem, yer kabuğunu önemli miktarda kırmış olabilir. 50 - 60 km yer kabuğu kırılmış olabilir. Ciddi bir hasar vardır, inşallah ölümler fazla değildir." dedi.

DEPREM YER KABUĞUNUN KIRILMASI NEDİR?

Yer kabuğu, taş küre veya litosfer, Yerküre’nin en dış kısmında bulunan yapıdır. Karalarda daha kalın (35–40 km),Tibet Platosunda ise 70 km, deniz ve okyanus tabanlarında ise daha ince (8–12 km) olan yer kabuğunun ortalama kalınlığı 33 km kadardır. Kimyasal bileşimi ve yoğunluğu birbirinden farklı iki kısımdan meydana gelir. Bunlardan biri granit bileşimindeki kayaçlardan oluşan granitik yer kabuğu; diğeri ise bazalt bileşimindeki kayaçlardan oluşan bazaltik yer kabuğudur.

Granitik yer kabuğunda silisyum ve alüminyum elementleri hakimdir. Bu nedenle daha hafiftir; yoğunluğu 2,7-2,8 g/cm3 arasında bulunur. Yer kabuğunun üst kısmını teşkil eder. Bazaltik yer kabuğunda ise silisyum ve magnezyumlu unsurlar hakimdir. Dolayısıyla granitik kabuktan daha ağırdır; yoğunluğu 3-3,5 g/cm3 arasında değişir. Granitik yer kabuğunun altında ve okyanus tabanlarında yer alır. Bu nedenle bazaltik yer kabuğuna “okyanussal kabuk” adı da verilir.

Bu iki kısım bütün kıtaların altında bulunmaktadır. Buna karşılık okyanusların altında durum farklıdır. Burada bazaltik kabuk birkaç kilometre kalınlıkta ince bir tabaka halinde uzanır.

YER KABUĞU KIRILIRSA NE OLUR?

Yerküre’nin iç ısı kaynağı ve mantonun konveksiyon hareketleri, yer kabuğunun günümüzdeki fiziksel özellikleri (kalınlık, bileşim, esneklik ve kırılganlık),atmosfer ve gezegenin su kütlesi uygun bir birleşim ve karşılıklı etkileşme ile, Yer’in Güneş Sistemi içinde benzerine rastlanmayan bir jeolojik etkinliğe sahip olmasını sağlar. Birlikte evrimleşme ile ortaya çıkmış ve yaşamın yeryüzünde varlığını sürdürebilmesi için vazgeçilmez olan bu sistem, gezegen tarihi boyunca belli sınırlar içinde sabit kalabilmiştir.