İzmir Ödemiş’te bir Okul Müdürünün iki öğrenci tarafından öldürülmesine Kahramanmaraş'taki eğitim sendikaları da tepki gösterdi. Eğitim Bir-Sen, Eğitim-iş ve Eğitim-Sen Sendikaları eğitimcilere yönelik yaşanan şiddet olaylarını yaptıkları ayrı ayrı açıklamalarla kınadılar.

Memur-Sen ve Eğitim-Bir Sen Kahramanmaraş İl Başkanı Abdülaziz Aydın'ın Basın Açıklaması

Geleceğimizi hedef alan şiddeti lanetliyor, yetkilileri tedbir almaya davet ediyoruz

Eğitimcileri hedef alan ve hazin sonuçlara yol açan şiddet sarmalı her bakımdan üzücü olduğu kadar düşündürücüdür.

Ödemiş ilçesi Kaymakçı Çok Programlı Anadolu Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen, öğrencisi tarafından tüfekle vurularak hayatını kaybetmiştir. Öğretmenimize Allah’tan rahmet, kederli ailesine, tüm eğitim camiasına ve milletimize başsağlığı diliyoruz.

Sebebi ne olursa olsun, iki lise öğrencisinin okul yöneticisine karşı öldürme kastıyla hareket etmesi, şiddetin vardığı noktanın en açık göstergesidir. Aynı gün Iğdır Merkeze bağlı MEV Anadolu Lisesinde Müdür Başyardımcısı olarak görev yapan Yücel Düzci ise, saldırıya uğrayan öğrencilerini korumaya çalışırken, gözü dönmüş kişilerin sopalı, bıçaklı, muştalı saldırısına uğramış, ağır yaralı olarak hastanede tedavi altına alınmıştır. Öğretmenimize acil şifalar diliyoruz.

Kim hangi amaçla yaparsa yapsın, genelde bütün vatandaşlarımızı, hususen eğitimcileri hedef alan şiddet saldırılarını kınıyoruz. Terör saldırıları sonucu şehit edilen Aybüke ve Necmettin öğretmenin acı, hüzünlü hatıraları hâlâ yüreğimizi dağlarken, kaygı verici boyutlara varan bu saldırılar da üzüntümüzü katmerleştiriyor, ilgililerin daha fazla seyirci kalmadan caydırıcı ve önleyici tedbirler almasını bekliyoruz.

Bu saldırılar geleceğimizi karartmakta, eğitim camiasını tedirgin etmekte, birçok mağduriyete neden olmaktadır. Eğitimcilere yönelik her saldırı, aklımızı körleştirmekte, ruhumuzu karartmakta, benliğimizi esir almakta, irfanımızı yok etmektedir. Bu sebeple, cehalete dayanan şiddeti veya şiddete dayanan cehaleti bir an evvel ortadan kaldırmalıyız.

Öğretmenlerimizi hedef alan bütün saldırılar sona erdirilinceye, kanlı, karanlık bu şuursuzluk son buluncaya kadar, herkesi sorumluluk almaya davet ediyoruz. Biz bilginin gücünün cehalet cürmüyle sindirilmesine müsaade etmeyeceğiz. Ruhumuzu besleyen, benliğimizi geliştiren, geleceğimizi aydınlatan, milletçe varlığımızın dayanağı olan eğitimin, şiddetin esiri olmasına hep birlikte karşı durmalıyız.

Öğretmenlerimizden öğrencilerimize, yöneticilerimizden velilerimize kadar bütün eğitim camiasını, millet temelinde geniş bir aile gibi düşünüyoruz. Bizim nazarımızda her üyesiyle saygıya değer bu ailenin hangi ferdine olursa olsun, yapılan saldırıyı kayıtsız şartsız kınıyor, te’lin ediyoruz.

Son dönemlerde öğretmenlerin emeğini yok sayan, itibarını örseleyen, eğitimdeki etki alanını daraltan, eğitimin aktörünü neredeyse bir figürana dönüştüren, bu mesleği her türlü haksızlığa ve saldırıya açık hâle getiren anlayış, bugün geldiğimiz noktanın sebebidir.

Giderek artış gösteren, bazısı ağır yaralama bazısı da cinayetle neticelenen bu saldırılar karşısında öğretmenlerimiz kendilerini savunmasız hissetmekte, yetkililerden caydırıcı tedbirler, mesleğin itibarını artıracak politikalar beklemektedir.

Eğitim-Bir-Sen olarak, saldırılar sonucu hayatını kaybeden bütün öğretmenlerimize Allah’tan rahmet, saldırıya uğrayan bütün eğitim çalışanlarına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor; şiddete başvuranları kınıyor, yetkilileri gereken tedbirleri ivedilikle almaya ve kamuoyunu daha duyarlı davranmaya çağırıyoruz. Çünkü saldırıya uğrayan, öldürülen bizim geleceğimizdir.

Sözlerimi bitirmeden ayrıca şu iki hususa da dikkat çekmek istiyorum.

Geçen ay bir sınıf öğretmeninin tahtadaki öğrencisine istenileni yazamıyor diye hafifçe dokunuşunu ses ve görsel efektlerle, vizyona yeni girecek olan bir filmin fragmanı gibi ulusal basın ülke gündemine servis yaptı. Günlerce dönderip dönderip filmi yayınladı. Ve neticede olan öğretmene oldu açığa alındı hakkında soruşturma başlatıldı ve neredeyse konu haftanın canisi ilan edilecek boyuta ulaştırıldı. Ancak iş öğretmenin öldürülmesi ,darp edilmesi silahla yaralanması hususuna geldiğinde ulusal basınımızın bizleri kahreden bu suskunluğuna bir anlam veremiyoruz.

Ulusal basında olduğu gibi ayrıca M.E.Bakanlığının da konuya yaklaşımı ulusal basından pek farklı değil. Bakanlığımızın, eğitim çalışanlarımızın uğradığı şiddetle ilgili boş, umarsız ve manidar bakışlarına üzülerek şahitlik ediyoruz. Yoksa gündemle ilgili kendilerinin bir açıklaması vardı da bizler mi gözden kaçırdık acaba?

Tüm bu düşünceler etrafında eğitim çalışanlarına yapılan saldırıları şiddetle kınıyor, bu elim ve canımızı yakan hadisenin bundan sonra tekrarının olmamasını temenni ediyorum.

Eğitim İş Kahramanmaraş Şube Başkanı Ahmet Kürtül'ün Basın Açıklaması

Dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en özverili ve saygıdeğer unsurlarıdır

İzmir’in Ödemiş ilçesinde Ödemiş Kaymakçı Çok Programlı Anadolu Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen’in, iki öğrencisi tarafından tüfekle vurularak yaşamını yitirmesi bizleri derinden sarsmıştır.
AKP iktidarının, toplumu kutuplaştırma ve öğretmenleri itibarsızlaştırma politikalarının bir sonucu olarak ne yazık ki eğitimcilere yönelik şiddet eylemleri son yıllarda giderek artmaktadır. Bugüne kadar okullarda yeterli güvenlik önlemleri almadığı gibi öğretmenlere uygulanan şiddete seyirci kalan Milli Eğitim Bakanlığı, her fırsatta öğretmeni değersizleştiren ve hedef gösteren uygulama ve açıklamalar yapmakta istikrarlı davranmaktadır. Öğretmeni toplum nezdinde itibarsızlaştıran bu tür açıklamaların saldırılarda önemli bir rol oynadığını düşünmekteyiz.

Öğretmenlerin çalışma huzurunun bozulmasına, mağduriyetine neden oluşturan ve bir baskı aracı olan Alo 147 hattının hizmete girmesiyle öğretmene yönelik şiddetin arttığı gözlenmektedir.Milli Eğitim Bakanlığının,öğretmenlere yönelik, şikayet etme hatları,performans ölçme uygulamaları, mesleki ve ekonomik haklarından yoksun bırakması itibarsızlaştırma politikasının somut gerçekleridir.
Okulların güvenliğini sağlamaktan, eğitimin kesintisiz olarak devam etmesinden birinci derecede sorumlu olan siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı, bu tür şiddet olayları karşısında kayıtsız kalmakta, öğretmenlerimizin ve çocuklarımızın can güvenliğini sağlayamamaktadır. Ne yazık ki bilim yuvası olması gereken okullarımız, hem eğitim çalışanları hem de öğrencilerimiz için güvenli alanlar olmaktan çıkmıştır.

Bu vahim olaydaki güvenlik zafiyeti, buna benzer olayların tekrarı konusunda bizleri endişeye düşürmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı’na hatırlatıyoruz, eğitim çalışanlarının ve öğrencilerin güvenliğini sağlamak bulunduğunuz makamların asli görevlerindendir. Yaşanan bu şiddet olaylarının kendi yanlış politikalarının sonucu olduğunu görmeyen, bu utanç verici olayları münferit sayan, kendi sorumluluğundaki kamu görevlilerinin ve öğrencilerin güvenliğini sağlamaktan aciz Milli Eğitim Bakanı istifa etmelidir!
Bu vahim olayın son olmasını istiyor, Eğitim-İş olarak öğretmenlere her türlü şiddet eyleminin karşısında duracağımızı ve tepkimizi demokratik yollarla ortaya koyacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz! Unutulmamalıdır ki, öğretmenlerimiz şiddete maruz kaldıkça, itibarsızlaştırıldıkça bu ülkenin yarınlara yürümesi mümkün olmayacaktır.

Bizler, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen meslek onurumuza, haklarımıza ve emeğimize sahip çıkarak, bu tür olayların yaşanmaması için tüm gücümüzle seferber olacağız.

Kahramanmaraş Eğitim Sen Yönetim Kurulu Adına Şube Başkanı İsmail Tekardıç tarafından yapılan basın açıklaması

Okullarda Yaşanan Şiddete Son Verilmesi, Can Güvenliğimiz Sağlanmalıdır!

Yıllardır okullarda yaşanan şiddet olayları, kavgalar, çeteleşmenin gittikçe büyüyen bir tehdit haline gelmesi karşısında bugüne kadar gerekli adımları atmayıp, okullarda yaşanan şiddet olaylarına kayıtsız kalanlar, bir meslektaşımızın daha öğrencisi tarafından şiddete uğraması sonucunda hayatını kaybetmesine neden olmuşlardır. Son olarak İzmir Ödemiş Kaymakçı Çok Programlı Anadolu Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen, veli toplantısı öncesi iki öğrencisi tarafından silahla vurularak hayatını kaybetmiştir. Meslektaşımızın ölümüne neden olan, tüm eleştiri ve uyarılarımıza rağmen eğitimde yaşanan sorunlara ve şiddet olaylarına seyirci kalan, öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştıran politikalardır.

Okullarda yaşanan çeteleşme ve eğitim kurumlarının benimsenen yanlış politikalar nedeniyle şiddet yuvası haline gelmesinin bedelini bugüne kadar kimi zaman öğrenciler, kimi zaman eğitim emekçileri hayatlarını kaybederek ödemişlerdir.

Öncelikle kabul etmek gerekir ki, okullarımızın birer şiddet yuvası haline gelmesinde, öğretmenlik mesleğini rencide eden yaklaşım ve açıklamaların, her fırsatta şiddet ve nefret dilini kullanan siyasetçilerin ciddi bir katkısı ve sorumluluğu vardır. Toplum olarak hayatımızın her aşamasında evde, sokakta, iş yerlerinde sık sık karşı karşıya kaldığımız şiddet olgusu, okullarımızı da çepeçevre kuşatmış, eğitim emekçilerini şiddetin hedefi haline getirerek, ölümle sonuçlanan ağır sonuçların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Okullarda yaşanan şiddetin toplumsal nedenleri göz ardı edilemez. Özellikle son yıllarda toplumdaki gelir adaletsizliğinin ve yoksullaşma oranının artması; halkın gelecek kaygısı ve gençler arasında sisteme dönük güvenin aşınması; kültürel yozlaşma ve yabancılaşma; yazılı ve görsel medyanın şiddet unsurları içeren programlarındaki artışlar, sadece okulları değil, yaşamın bütün alanlarında yaşanan şiddeti sürekli olarak yeniden üretmektedir.

Okullarda yaşanan şiddetin ve öğretmenlere yönelik saldırıların önlenebilmesi, öncelikle her fırsatta öğretmenleri, eğitim ve bilim emekçilerini, hedef haline getiren politika ve uygulamalara son verilmesinden geçmektedir. Türkiye’nin her yerinde okullarda birbirine benzer şiddet olaylarının yaşanması, şiddetin arkasındaki nedenlerin ortaya çıkarılmasını, eğitim kurumlarında öğrenci ve öğretmenlerin can güvenliğinin sağlanmasını gerektirmektedir.

Okulda şiddet sorununu çözmek, günü birlik müdahalelerle değil, uzun vadeli eğitim politikalarıyla mümkündür. Bunun için başta öğrenci ve eğitim emekçileri olmak üzere, eğitimin tüm bileşenlerine yönelik olarak kültürel, sosyal yönden tatmin edecek çalışmaların hızlı bir biçimde gerçekleştirilmesi şarttır. Okullarda rehberlik hizmetlerinin işletilmesi ve buralardaki yetersiz personel sayılarının giderilmesi gerekirken, MEB’in rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetlerine yönelik düzenlemelerinin olumsuz sonuçlarının görülmeye başlanması dikkat çekicidir.

Okulda şiddetin önüne geçebilmek için öğretmen, öğrenci ve velilerin eğitimi önem kazanmaktadır. Çünkü gençliği anlama, algılama, sorunlarına çözüm üretebilmek ve bu alandaki yetenekleri açığa çıkarmak için eğitimin ne kadar önemli olduğu ortadadır. Okul içinde özel güvenlik birimleri veya okul çevresine polis yığarak sorunu kolluk kuvvetleri ile çözmek sorunu başka yerlere havale etmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Eğitim Sen olarak, okullarda yaşanan şiddet olaylarının önüne geçebilmek için, ilgili tüm kesimleri sorumlu davranmaya çağırıyoruz. Sendikalar, eğitim örgütleri, öğrenci ve velilerle birlikte herkes, okullarda şiddeti azaltmak için üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli ve acilen bir eylem planı hazırlanmaldır. Bu noktada, şiddetin hiçbir biçiminin toplumda kabul görmediğinin vurgulanması önemlidir.

Eğitim emekçilerinin, öğrencilerin ve velilerin arkalarında toplumun ve eğitim örgütlerinin desteğini hissetmeye ihtiyaçları vardır. Her okulun şiddetle mücadele etmek için alınması gereken somut önlemleri, ne yapılacağını ve nasıl önleneceğini gösteren bir eylem planı olmalıdır.

Sorunun Çözümüne Yönelik Önerilerimiz

Okulda şiddet, erişkinlerin tepkisel yaşamının en açık bir şekilde görünen şekillerinden birisidir. Çocuk ve gençlerin hem şiddetin uygulayıcısı, hem de şiddetin mağduru olduğuna dikkat edilmelidir. Bu nedenle okullarda yaşanan şiddet olayları hem psikolojik, hem de sosyolojik bir sorun olarak ele alınmalıdır.

Saldırgan çocukların aileleri üzerine yapılan akademik çalışmalarda en çok dikkati çeken özelliklerden biri de babaların annelere ağır bir şekilde fiziksel şiddet uygulamalarıdır. Bu da şiddeti beslemektedir. Çocuklar şiddet uygulayan ebeveynlerini model aldıklarından dolayı, onları taklit etmektedirler. Çocuk yaşlardaki taklitler, gençlik ve yetişkinlik dönemlerinde gerçek davranışlar olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan, aile içi şiddetin önüne geçecek mekanizmalar oluşturulmalı, aile ve çocuk eğitim kurumları geliştirilerek yaygınlaştırılmalıdır. Ayrıca davranış bozuklukları sergileyen çocuklar, psikolojik destek almalı, bu noktada devlet gerekli maddi olanakları seferber etmelidir.

Okulda şiddetin önlenebilmesi için, sorun fark edildiğinde gecikmeksizin müdahalenin yapılması gerekmektedir. Müdahalenin yöntemi önemlidir. Temel amaç sorunu anlamak ve en etkin müdahale yöntemini uygulamaktır. Korkutma, bastırma, ayıplamanın uzun vadede çözüm olmadığı bilinmektedir.

Öğrenciler arasında alkol ve uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması da şiddet olaylarını arttırmaktadır. Zararlı alışkanlıklar öğrencilerin muhakemelerini olumsuz yönde etkilemektedir.

Okulda şiddetin önlenmesinde rehberlik uzmanlarının rolü önemlidir. Rehberlik uzmanı ile sorunlu öğrencilerin yapıcı görüşmeleri, öğrencilerin yaşam tarzlarının değişmesinde önemli bir rol oynayabilir. Rehberlik hizmetlerinin önemsenmesi ve yaygınlaştırılması şiddet sorunun çözümünde önemli bir adım olacaktır.

Erken uyarı işaretlerini bilmek ve potansiyel şiddet oluşturacak davranışları fark etmek ve bu işaretleri gösteren çocukları teşhis etmek gerekir. Bu süreçte, mutlaka krize müdahale planı yapılmalı, ani gelen travmalara karşı nasıl davranılması, şiddet davranışı karşısında neler yapılması gerektiği bu planda bulunmalıdır.

Çocuklarımızın içinde bulundukları toplumsal çevreye özen gösterilmeli, davranış bozukluğunun kökeninde toplumsal çevrenin nasıl bir rol oynandığı irdelenmelidir. İçinde bulunulan çevre suç işlemeye itiyorsa, çevre değiştirilmelidir.

Kimsesiz ve korumasız çocuklar, devlet tarafından koruma altına alınmalı ve çocuk ıslah evleri birer cezaevi olmaktan çıkarılıp eğitim ve öğretim kurumlarına dönüştürülmelidir.

Göç, planlı kentleşme ve nüfus planlamasına dönük olarak, sürekliliği olan ve sağlıklı işleyen eğitim ve bilgilendirme mekanizması oluşturulmalı, göç eden ailelerin çocuklarının yeni toplumsal çevrelerine uyum sağlamaları için gerekli psikolojik destek sağlanmalıdır.

Öğretmenlerimizin topluma yansıyan şiddet dalgasının geriletilmesinde önemli bir rolleri vardır. Bu bakımdan, okulları esir alan şiddet ve çeteleşme olgusunun önüne geçmek için eğitimöğretim kurumlarında suç ve ceza kavramı üzerine bilgilendirici, eğitici, açıklayıcı etkinlikler düzenlenmelidir.

Eğitim emekçilerin yoğun baskı ve tehditlerle karşı karşıya bırakılarak sindirildiği, iş güvencelerinin elinden alınmak istendiği, eğitim hizmetlerinin piyasacı bir anlayışla yürütüldüğü, öğrenci öğretmen ilişkisinin giderek bozulmaya başladığı bir ülkede okullarda yaşanan şiddet olaylarının ölümlerle sonuçlanmaya başlamış olması son derece önemli bir gelişme olarak değerlendirilmelidir.

Okullarımızda yaşanan şiddetin son bulması için acilen gerekli adımlar atılmalı, hiç kimse şiddetin uygulayıcısı ya da hedefi haline getirilmemelidir. Bu konuda somut ve kalıcı çözümler üretilmesi ve okullarda yaşanan şiddetin önlenmesi için başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere, bütün yetkilileri acilen harekete geçmeye çağırıyoruz.

Eğitim Sen olarak, eğitim emekçilerine yönelen her türlü şiddeti kınıyor, öğrencilerinin saldırısı sonucu yaşamını yitiren, Ödemiş Kaymakçı Çok Programlı Anadolu Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen arkadaşımızın ailesine, çalışma arkadaşlarına ve tüm eğitim camiasına başsağlığı diliyoruz.