O dönemde kentte gazetecilik yapan 85 yaşındaki Ahmet Biber, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Hatuniye, Şekerli ve Uyuzpınar camilerinin ibadete kapatılmasına şahit olduğunu söyledi. Biber, 1940 yılında Saim Emirmahmutoğlu'nun sahibi olduğu ''Demokrasiye Hizmet'' gazetesinde muhabirlik yaptığını ifade eden Biber, ''Kurtuluş Mahallesi'nde Hatuniye Camii vardı, o zaman burasını kapatıp, içerisine asker koydular. Ayrıca İsa Divanlı Mahallesi'nde bulunan Uyuzpınarı Camisi de ibadete kapatıldı. Yine Şekerli Camii de aynı durumdaydı, içerisine asker koydular, bir nevi karakol oldu. O zaman Hatuniye Camisi'ndeki askerlerden 60 kuruşa ekmek satın alıyorduk'' diye konuştu. İbadete kapatılan camilerin kapısında nöbetçi askerlerin bulunduğunu ve içeriye giremediklerini dile getiren Biber, o döneme ilişkin bir anısını şöyle anlattı: ''Bir gün merak edip Hatuniye Camisi'ne gittim. Askere 'Camiyi içerden görmek istiyorum' dedim. Asker de 'Neresini merak ediyorsun, çok mu önemli-' dedi. Neden ibadete kapatıldığını sordum ve içeri girmek istedim. Caminin penceresinden baktığımda içerinin tamamen boşaltıldığını gördüm ve içim acıdı.'' Bir gazeteci gözüyle o dönem çekilen sıkıntıları gazete ve dergilerde yazdığı yazılarda kaleme aldığını anlatan Biber, şunları kaydetti: ''O dönemde kaç kere askerler evlerde Kur'an-ı Kerim okurken baskın yaptı. Bizi evimizden dağıttılar. Ben de korkudan kaçtım. O dönem Kur'an-ı Kerim okunmasına ve öğretilmesine karşı olunduğunu gördük ve yaşadık. O günleri çok acı bir şekilde yaşadık'' ifadelerini kullandı. O dönem tren garında şef olarak çalıştığını söyleyen 95 yaşındaki Kamil Abacıoğlu da Kahramanmaraş'ta o tarihlerde ''18 caminin kışlaya çevrilerek, ibadete kapatıldığı''na şahit olduğunu söyledi. Abacıoğlu, o günlerde yaşananları günlük olarak kaleme aldığını dile getirerek, ''Allah o günleri bir daha milletimize yaşatmasın. Çok zorluklar çektik'' dedi. -''Ulu Cami benzin deposu oldu'' Türkoğlu ilçesinde yaşayan 87 yaşındaki Yusuf Gök ise ilçedeki Ulu Cami'nin 1945 yılında askerlerce benzin deposu olarak kullanıldığını ifade etti. Bu durumun 1948 yılına kadar devam ettiğini, daha sonra dönemin mahalle muhtarı İmirza Türk'ün girişimleriyle caminin yeniden onarılarak, ibadete açıldığını anlatan Gök, ''O dönemde Türkoğlu'nun adı Eloğlu idi ve 100 hanelik bir yerleşim biriminden oluşuyordu. Başka da cami olmayınca çok zorluklar çektik. Kadir Güncan diye birinin evinde namazlarımızı kılmaya başladık'' diye konuştu.