PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Süleyman Şah Türbesi geri çekilme operasyonunun PYD ve YPG bilgisi onayıyla yapıldığını ve ortak plan doğrultusunda olduğunu söyledi.

PKK'ya yakınlığı ile bilinen ANF ajansına konuşan Karayılan, "Türk devlet yetkilileri, bu operasyonla ilgili olarak Kobanİ Kanton yöneticileri, yine YPG temsilcileri ve PYD Eşbaşkanlığı ile 5 kez görüşme yapmışlar ve Süleyman Şah’taki askerlerin kurtarılması operasyonu için kendilerinden izin ve destek istemişlerdir. PYD, YPG ve kanton yetkilileri de kendi aralarında yaptıkları uzun tartışmalar sonucu Türk devletinin bu yönlü teklifini uygun görmüşlerdir. Tamamen tartışılmış, konuşulmuş ve karşılıklı çıkarlar temelinde ortak bir plan doğrultusunda uygulanmış bir harekat söz konusudur. Hatta anladığım kadarıyla Uluslararası Koalisyon’dan bir devletin de bu konuda güven artırıcı katkılar sunduğu ve bu işbirliğinin yürümesi yönünde telkin edici girişimlerde bulunma durumu da söz konusudur. Demek ki Türk devleti oradan da destek istemiştir.” dedi.

"YPG KORİDOR AÇARAK TÜRK ASKERİNE YARDIM ETTİ"

YPG’nin, koridor açarak Türk askerine yardım ettiğini iddia eden Karayılan, eskortluğun Süleyman Şah Türbesi’ne 3 kilometre kalana kadar devam ettiğini iddia etti. Karayılan, “Açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Kobanê’den Süleyman Şah’a 3 km yakınlaşana kadar olan tüm alan boyunca YPG güçleri tedbir alıyor, koridor açıyor, YPG araçlarının eskortluğunda Türk devlet güçleri oraya getiriliyor ve bu temelde bazı araçlar da yol boyu ilerleyerek Süleyman Şah Saygı Karakolu’na gidiyorlar. Normal olarak 3 km yaklaşılınca artık DAİŞ (IŞİD) mıntıkası başlıyor. Cephe olduğu için DAİŞ ve YPG güçleri karşılıklı mevzilenmededir. Bu mevzilenmeyi aşıp karşı tarafa geçmenin normal olarak iki yolu vardır; ya sessiz bir şekilde sızma yaparak gidilir ya da saldırarak çatışa çatışa gidilir. Fakat burada Türk askeri bunların ikisini de yapmıyor. Açık yoldan hareket etmek suretiyle, doğrudan Süleyman Şah Karakolu’na gidiliyor. Bu gidiş esnasında yol üstünde bulunan DAİŞ güçleri kendilerini geri çekerek askerlere herhangi bir müdahalede bulunmuyorlar. Anlaşılıyor ki onların da haberi vardır. Buradan Türk devletinin sadece YPG’yle ortak bir operasyon için anlaşma yapmadığını, aynı zamanda DAİŞ’le de bir anlaşma yaptığı anlaşılıyor. Yani buradaki askerlerin ve türbenin alınması için DAİŞ’le de gerekli temas ve diyaloglar yapılmıştır. Bu böyle anlaşılıyor. Yoksa bir savaş cephesinde askerlerin çatışmasız bir şekilde gidip, saatlerce orada uğraşıp o askerleri ve türbeyi getirmeleri pek de mümkün değildir.” açıklamasını yaptı.

"DAİŞ’LE TÜRKİYE ARASINDA MEVCUT DURUMDA HERHANGİ BİR GERGİNLİK YOK"

Karayılan, şöyle devam etti: "Kısacası DAİŞ’le Türkiye arasında mevcut durumda herhangi bir gerginlik yoktur. Türkiye seçimler öncesi bir tedbir almıştır. Çünkü bazen DAİŞ’in sağı solu belli olmamaktadır. İlişki halinde olunmasına rağmen demek ki ‘ne olur ne olmaz’ kabilinde bir yaklaşım vardır. Ayrıca YPG güçlerinin de 3 km yaklaşmış olmasından zemin, çatışma ve savaş alanı haline dönüştü. Bu da risk artırıcı bir durumdur. Alanın provokasyona açık hale gelmesi durumu var. Bu nedenlerle geri çekme kararını almışlardır. Zaten basına da yansıdığı kadarıyla kasım ayına kadar Kobanê’nin düşeceği varsayılarak değişimin yapılması için askerler Suruç’a getirilmiş; sonradan değişim değil de orayı transfer etme kararına dönüştürülmüş. Çünkü Kobanê düşmedi, YPG’nin eline geçti, dolayısıyla orası bir savaş alanı haline geldi. Bütün bu durumlardan anlaşılıyor ki Türkiye DAİŞ’le karşı karşıya gelmek istemiyor. Soruna yol açabilecek durumları gidermeye çalışıyor. Özellikle DAİŞ’in Ürdünlü pilotu cayır cayır yakması çok ciddi bir durum ve birçok kesimi ürküten bir ortam açığa çıkartmıştır. Örneğin Ürdün Ordusu’nda subay kademesi içerisinde kaçışlara, intiharlara ve daha farklı bir sürü duruma yol açtığı belirtiliyor. Dolayısıyla Türkiye de tedbirini almak durumunda. Bir de buna DAİŞ çetelerinin türbeye gitmesi, oraya konumlanması, yatması, ihtiyaçlarını karşılaması, kısacası kendilerini karakolun etrafında korumaya almaları da eklenince, belli ki Türkiye biraz bundan da rahatsız olmuş. Ama arasının DAİŞ’le bozulmasını da istemiyor. Bunun için karakolu buradan almayı istemiş ve DAİŞ de uygun görmüştür. Olan da budur. Şimdi bunu farklı bir biçimde yansıtma, farklı bir şekilde gösterme tamamen yanlış bir durumdur."

“Hiçbir merciden ne izin ne de yardım talep edilmedi.” ifadelerini de eleştiren Karayılan, "Peki sen hiçbir merciden yardım ve izin talep etmediysen, nasıl savaş sahası olan bir alana bu kadar güçle gittin ve bir de geri çıktın, geri geldin? Hem de bir tek mermi atılmadan. Bu nasıl mümkün olabildi? Ama o bunu neye bağlıyor? Diyor ki 'Türkiye’nin caydırıcı gücünden herkes haberdardı.' Yani, 'herkese dayattık, sopayı herkese gösterdik, herkes de korktu, sessiz kaldı; biz de gittik, askerlerimizi aldık, geldik' demek istiyor. Açıkça zorbalık yaptığını ifade etmek istiyor. 'Zorla gittim, aldım' demeye getiriyor. Açık ki bu, kendi dışındaki hiçbir iradeye saygı duymayan, sadece kendini esas alan, egemenlikçi bir anlayışın dışa yansımasıdır. Aslında Türk devleti ve AKP Hükümeti, söz konusu Kürtler olduğu zaman hep böyle yapıyor. Yani orada bir irade var; Kobani kantonu var. Sen Kobani şehir merkezinden geçmişsin, 33 km yol gitmişsin, onların güvenlik kuvvetleri sana eşlik etmiş, yol açmış, yardım sunmuş, elbette Kobani’deki komutanın dediği gibi hiç olmazsa insan onlara bir teşekkür eder. Hadi etmedin ama böyle küçümseyici, yok edici, hiçleştirici üslup niye? Neymiş, 'herkes Türkiye’nin caydırıcı gücünden haberdarmış!' Güzel de orada 6 aydır direnen bir irade var. DAİŞ de 60 tank eşliğinde Kobani’yi almak istedi. Hem de sizin desteğinizle almak istedi. Ama alabildi mi?"

"YENİ TÜRBENİN YERİNİ YPG KAN DÖKEREK KURTARDI"

Türk devlet yetkilileri, PYD ve Kobanê Kanton yetkilileriyle Eşme’ye türbeyi yerleştirmeyi konuşmuşmuşlar mı konuşmamışlar mı bilemiyorum. Orası Kürdistan halkına ait bir toprak parçasıdır. Daha 10 gün önce YPG o sırtı çatışarak, kan dökerek kurtardı. 'Orayı bıraktık, burayı tuttuk' diyor. Sanki babasının malı! Bir kere bunun özel mülkiyeti vardır; yaptığın uluslararası hukuka, özel mülkiyet hukukuna aykırı bir şeydir. Bu konuda Kobanê’deki kanton yetkililerinin nasıl bir oluru olduğunu veya hangi temelde söz verdiklerini bilmiyoruz ama o arazinin sahiplerinin mağdur duruma düştükleri çok açıktır."