Kayseri Barosu Başkanı Avukat Fevzi Konaç, iç güvenlik yasa tasarısıyla ilgili olarak endişe içinde olduklarını belirterek, geçmişte de yargının olağanüstü dönemlerde siyasallaştığını hatırlattı. "Kimse kusura bakmasın, bizim millet olarak korkularımız ve endişelerimiz var." diyen Konaç, "Bu olağanüstü dönemlerde hukuk adeta bir silah olarak kullanılmış, yargı eliyle toplum, tabiri caizse terbiye edilmeye çalışılmıştır. Hak ve özgürlükler yargı eliyle ya çiğnenmiş ya da neyi amaçladığı belli olmayan kanun metinleri ve mevzuatla, hukuk-yargı eliyle adeta terör estirilmiştir." dedi. Konaç, buna dair yüzlerce örneğin milletin hafızalarında tazeliğini koruduğunu anlatarak, çerçevesi çizilmeyen, somut gerekçe ve ihtiyacı nasıl karşılayacağı belli olmayan kanunların, bu kötü hatıraların yeniden canlanması gibi bir çağrışım yaptığını söyledi.

Kayseri Barosu Başkanı Avukat Fevzi Konaç ve yönetim kurulu üyeleri, düzenledikleri basın toplantısıyla Meclis'te görüşülen iç güvenlik yasa tasarısıyla ilgili endişelerini dile getirdi. Uzun bir açıklamada bulunan Avukat Konaç, yasanın getirdiği sonuçlar ve bununla ilgili yaşadıkları endişeleri şöyle anlattı:

"Yıllar yılı devlet eliyle uygulanan hukuksuzlukların bedelini AİHM’de ödeyen bir ülke olarak, iktidar kim olursa olsun zaman ve zemine göre hukuk ihdas edilmesi, içinden geçilen sürecin ihtiyaçlarına göre kanun ve norm ihdası, açık bir şekilde hukukun intikam aracı haline getirilmesi anlamı taşır. Kimse kusura bakmasın, bizim millet olarak korkularımız ve endişelerimiz var. Bu endişelerimizi ve kaygılarımızı dillendirmek bizlerin asli görevidir. Bunu yaparken kimseden icazet almayacağımız gibi zor zamanda yanlışları ifade etmenin temsilcisi olmanın zorluklarını yaşadığımızı söylemek istiyorum. Bu yasa 'şu anlamda ucu açık ve belirsiz bir yetki tanımaktadır' diye söylediğimizde, karşımıza çıkan tablo ne yazık ki kişi insiyatifi ve yoruma müsait alanlar bırakılmış olması, suistimal edileceği anlamı taşımaz savunması ile karşı karşıya kalınmaktadır. Çerçevesi çizilmemiş yasaların kişi insiyatifi ve yorumuyla ne tür telafisi güç mağduriyetlere sebep olduğu, bu yasaların güvencesi biziz söyleminin de hiç bir değerinin olmadığı ortadadır."

"ANADOLU İNSANININ BİR TEK FERDİ BU TASARIDAKİ MAKUL HİÇ BİR TEDBİRİ REDDETMEZ"

"Anadolu insanının bir tek ferdi bu tasarıdaki makul hiç bir tedbiri reddetmez." diyen Avukat Fevzi Konaç, tasarı gerekçesinin ilk maddesinde 'Son zamanlarda meydana gelen toplumsal olayların terör örgütlerinin propagandasına dönüşmesi, göstericilerin vatandaşlarımızın can güvenliklerini ve vücut bütünlüklerini tehdit etmesi, kamuya ve özel kişilere ait bina, araç ve mallara zarar vermesi, hatta yağma girişimlerinde bulunması özgürlük-güvenlik dengesini bozmadan yeni tedbirler alınmasını zorunlu kılmıştır' denildiğini hatırlattı.

Gerekçenin devamında, tasarı ile suç işlenmesinin önlenmesi, can ve mal emniyetinin sağlanması, cezaların caydırıcı hale getirilmesi gibi ihtiyaçlara değinildiğini ifade eden Konaç, "Gerçekten de son zamanlarda meydana gelen toplumsal olaylarda; yüzünü kapatarak ve maske kullanarak gerek kamu, gerekse özel mülkiyete konu mallara zarar veren ve can güvenliğini tehlikeye düşüren kişilerin eylemleri bizlere büyük üzüntüler yaşatmıştır. Ellerdeki molotofların, can güvenliğini tehlikeye düşürecek şekilde kamu görevlilerine karşı kullanılması, iş yerlerinin, durakların, ambulansların yakılması asla kabul edilemez. Bu eylemleri engelleyecek yasal değişiklerin pek tabiî ki destekçisiyiz. Bu anlamda alınacak her makul tedbir bizim için baş tacıdır. Buna karşı çıkacak tek bir vatan evladı yoktur diye düşünüyoruz." diye konuştu.

"DERDİMİZ SİYASET YAPMAK, İKTİDAR YA DA MUHALEFETİN YANINDA YER ALMAK DEĞİLDİR"

Yaptıkları açıklamayla, dertlerinin ne siyaset yapmak ne de iktidar veya muhalefetin yanında saf tutmak olmadığının altını çizen Konaç, "Konu ile alakalı kurulan her cümlenin ardından birilerinin birilerini hain ilan ettiği, adeta küfrettiği bu ortamda uyarmanın, doğruyu işaret etmenin, risk almanın, kim ne derse desin hak ve hukukun yanında durabilmenin erdemine inanıyoruz. Bizim işimiz asla niyet okumak değil, yasal zeminde olabilecek olumsuzluklara hukuk adına dikkat çekmektir. Bu nedenle ne vatan sevgimizin sorgulanmasına müsaade ederiz, ne de hain ilan edilmeyi hazmederiz." dedi

"ANCAK BU TASARI, ÖLÜMÜ GÖSTERİP HASTALIĞA RAZI ETME ÇABASI İNTİBAINI VERMEKTEDİR"

Avukat Fevzi Konaç, can ve mal güvenliğini tehdit eden ve terör propagandasına dönüşen eylemlerle ilgili yasal değişikliklere ihtiyaç olduğunu düşünmekle birlikte, eylemlerin terör propagandasına dönüştüğü gerekçe gösterildiğini ifade etti. Konaç, devletin hukuksuz bir eylemi engellemek için, hukuk dışına çıkması da hukuk devleti ile asla bağdaşmayacağını dile getirdi. Konaç, "Tasarı incelendiğinde, maalesef hepimizin büyük bir üzüntü ile sık sık karşılaştığı terör ve güvenlik meselesinin bahane gösterilerek, tasarının her haliyle meşrulaştırılmaya çalışıldığını görmekteyiz. Terörün gerekçe yapıldığı tasarının terörle mücadele kapsamında ele alınması gerekir iken, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu kapsamında değerlendirilmesi de tasarının amacının sadece terör propagandasını engellemek olmadığını, genel olarak temel hak ve hürriyetleri kısıtlamaya dair kullanılabilecek bir altyapı tesis edildiği hissi uyandırmaktadır. Bu sadece siyasetçilerin değil bir çok hukukçunun da ortak teşhisidir." şeklinde konuştu.

YASADAKİ MADDELERLE İLGİLİ ENDİŞELERİNİ TEK TEK SIRALADI

Avukat Fevzi Konaç, yasal düzenleme ile ilgili sayısal çoğunlukla kanunlaşmasının doğru olmayacağını ve bir kez daha gözden geçirilmesini istediklerini belirtti. Konaç, hukukçular olarak yasa tasarısındaki maddelerle ilgili endişelerini ise şöyle sıraladı: "Mevcut yasal uygulamaya göre, kişilerin üstünün ve eşyalarının aranabilmesi için kural olarak hakim kararı, gecikmesinde sakınca olan hallerde ise savcı kararı aranmaktadır. Ancak, söz konusu tasarı yasalaşırsa, hakim ya da savcı kararı olmaksızın kolluk amirinin emri ile arama yapılabilecektir. Bu durum keyfi aramaların önünü açabilecektir."

"KEYFİ GÖZALTINA ALMALARDAN KAYGI DUYUYORUZ"

Yasal mevzuata göre, kişileri gözaltına alma yetkisinin savcılara ait olduğunu vurgulayan Konaç, şöyle devam etti: "Ne var ki iç güvenlik paketinde öngörülen tasarıya göre, bu yetki savcılara ait olmaktan çıkarılmaktadır. Böylece, tasarıda suçüstü hallerinde 24 saate kadar, toplumsal olaylarda ise 48 saate kadar, kolluk amirine, kişileri gözaltına alabilme yetkisi tanınması söz konusudur. Öte yandan, temel hak ve özgürlükleri kısıtlama konusunda mülki idare amirlerine de yetki verilmektedir. Bu yolla mülki idare amiri cumhuriyet savcısının adli yetkisine ortak olarak, adli kolluğa suç soruşturmasına ilişkin talimat verme yetkisine sahip olmaktadır. Oysa suç soruşturması ve suçun aydınlatılması yargısal faaliyettir ve bu yetkilerin sadece yargı makamlarınca kullanılması gerekmektedir."

"MÜLKİ AMİRLER ELİYLE SUÇ İHDASINDAN KAYGI DUYUYORUZ"

Tasarıda mülki amirlerin aldığı kararlara uymayanlar hakkında 1 yıla kadar hapis cezası öngörüldüğüne dikkat çeken Konaç, "Böylece suç ve cezaların kanuniliği ilkesi hiçe sayılmakta, mülki amirlere suç yaratma yetkisi tanınmakta ve yasama erkinin elinde olan yetki alınarak, Anayasa'ya aykırı bir düzenlemeye gidilmektedir. Dolayısıyla kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkeleri de açıkça çiğnenmektedir." ifadelerini kullandı.

"KEYFİ DİNLEME İHTİMALİNDEN VE BİR MAHKEMENİN YETKİLENDİRİLMESİNDEN KAYGI DUYUYORUZ"

Tasarıyla ilgili çok sayıda kaygıları olduğunu dile getiren Konaç, "Hukuksuz dinlemelerden bu kadar çok şikayetin olduğu bir dönemde, tapelerin, ses kayıtlarının ortada cirit attığı bir dönemde, yargı kararı olmadan, telefon dinlemelerin ve üst aramaların önü, keyfi ve şüphe çekici bir şekilde açılmaktadır. Yargı mercii olarak ise Ankara’da bir hâkim olağanüstü yetkilerle görevlendirilmektedir. Bu düzenleme yargının yürütmenin müdahalesine açık hale geldiği ve tarafsız kalamayacağı algısını doğurmaktadır." şeklinde konuştu.

"YORUMA AÇIK MASKE YASAĞININ HERKESİ MAĞDUR ETMESİNDEN KAYGI DUYUYORUZ"

Konaç, açıklamasını şöyle tamamladı: "Terör eylemlerinde maske kullanılmasını asla tasvip etmediğimizi ve buna karşı tedbir alınmasının doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, polisin sıktığı, ciddi yan etkileri olabilen biber gazından korunmak için ağzını yüzünü bezle örten kişilerin, terör örgütü üyeliği ile suçlanması muhtemel hale getirilmektedir. Muğlak kavramlarla telafisi güç zararlar doğabileceği kanaati uyandırmaktadır."