Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’yi Pakistan’ın Peşaver’ine benzetti. Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin içerisinde, selefi radikal bir ideolojiye mensup binlerce terör hücresinin uyur pozisyonda olduğu herkes tarafından bilinen bir sır. Bu durumun yarattığı yüksek güvenlik riski, Türkiye için ciddi açık ve yakın bir tehdittir. Türkiye bu tehdidi görmezden gelerek hareket edemez. Bu sorunu halının altına süpüremez.” dedi.

İstanbul Forumu Stratejik İletişim Merkezi (STRATİM ) tarafından düzenlenen ve Mercator Vakfı ile Avrupa Birliği delegasyonu tarafından desteklenen 5. İstanbul Forumu’nun açılış konuşmasını Kemal Kılıçdaroğlu yaptı. Türkiye, Ortadoğu ve dünyanın zor bir dönemden geçtiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Bu süreçte Türkiye’nin güvenliğine, istikrarına ve toplumsal barışına yönelik çok büyük tehditlerle karşı karşıyayız. Toplumun önemli bir kesimi hem kendi ailelerinin geleceğine hem de ülkemizin geleceğine ilişkin büyük kaygılar taşıyor. Bize şu soruları soruyorlar; Türkiye gelecekte çoğulcu, özgürlükçü bir demokrasi mi olacak yoksa Türkiye otoriter baskıcı bir rejime mi dönüşecek? Çocuklarımız IŞİD, El-Nusra, El-Kaide gibi terör örgütlerinin tehdidi altında mı olacak, yoksa eşit yurttaşlar olarak barışı ve refahı mı paylaşacak? Türküye batı ittifakının ve Avrupa Birliği’nin mi yoksa baskıcı ve otoriter dünyanın mı bir parçası olacak?” diye konuştu.

‘2011’DEN SONRA BU ADIMLAR TÜMÜYLE TERSİNE DÖNDÜ’

Türkiye’nin bölgesinde güçlü olmasının garantisini güçlü bir hukuk sistemine bağlayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Herkes şunu çok iyi bilmeli. Güçlü bir ekonominin ve bölgemizde güçlü olmanın garantisi, güçlü bir hukuk sistemi ve yüksek standartta bir demokrasidir. Üzülerek söylüyorum ki Türkiye bu düzeyin çok uzağında. Türkiye, antidemokratik yönetim tarzı nedeniyle bugün dış politikada da büyük maliyetler ödeyen ve ödeten bir konuma geldi. ‘Komşularla sıfır sorun’ diyerek ambalajlanan dış politika, komşularla çözülemez sorunlar noktasına vardırıldı. Çok yakın bir geçmişte Türkiye bütün bölgede örnek gösterilen bir ülkeydi. Batılı ülkeler doğuda, Ortadoğu ülkeleriyse batıda Türkiye’nin stratejik derinliğine büyük önem veriyordu.”

Türkiye’nin AB üyelik talebinin özgürlük ve demokrasi peşindeki Arap kitleler tarafından da yakından takip edildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Bu sayede siyasi ve ekonomik alanda reformlar yapılıyordu. Ancak özellikle 2011’den sonra bu adımlar tümüyle tersine döndü. AKP yeni Osmanlıcılık adı altında 20. Yüzyılın başında çökmüş bir hareketi yeniden ambalajlayarak uygulamaya koymaya çalışıyor. Bu durum hem Arap ülkelerinde farklı bir tepkiyle karşılandı hem de Türkiye gittikçe tarihsel ittifaklarından uzaklaştı. Bugün Arap sokağında AKP birleştiriciliği kutuplaştırıcı bir faktördür. Devletler nezdinde ise tamamen yalnız bir aktördür.” dedi.

‘TÜRKİYE’NİN GÜNEYİ PAKİSTAN’IN PEŞAVER’İNİ ANDIRIYOR’

Türkiye Ortadoğu’da yalnız ve kimsenin sesini dinlemediği bir ülke konumunda olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin pozisyonu değerli bir yalnızlık değil uluslararası tecrittir. Ve kimsenin Türkiye’yi bu konumda tutmaya hakkı da yetkisi de yoktur. Şu anda Afrika’nın batısından Afganistan’a kadar uzanan geniş bir coğrafya El Kaide, El Nusra, IŞİD, Boko Haram gibi radikal terör örgütlerinin etki alanı içinde bulunmaktadır. Bugün Türkiye’nin güneyi Pakistan’ın Peşaveri’ni andırmaktadır. Sorunları doğru teşhis edip doğru çözümler bulmazsak sadece Türkiye değil bütün demokrasiler çok önemli bir terör tehdidinin altında kalacaktır. Türkiye’nin içerisinde selefi radikal bir ideolojiye mensup binlerce terör hücresinin uyur pozisyonda olduğu, herkes tarafından bilinen bir sır. Bu durumun yarattığı yüksek güvenlik riski Türkiye için ciddi açık ve yakın bir tehdittir. Türkiye bu tehdidi görmezden gelerek hareket edemez. Bu sorunu halının altına süpüremez.” ifadelerini kollandı.

‘İSLAM’IN BARIŞ DİNİ OLDUĞUNU GÖSTERMENİN KOŞULU TERÖR ÖRGÜTLERİYLE İŞBİRLİĞİ YAPMAMAKTIR’

Kılıçdaroğlu, “İslam’ın barış dini olduğunu göstermenin birinci koşulu, silahlı terör örgütleri ve cinayet şebekeleriyle işbirliği yapmamaktır. Suriye’de olduğu gibi bu örgütleri taşeron olarak kullanmak, hem insanlığa hem de İslam’a karşı işlenmiş büyük bir suçtur.” dedi.

Özgürlük ve güvenliğin birbiriyle çelişen değerler olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Tam aksine özgürlüğün olmadığı bir ülke, en büyük güvenlik tehdidiyle karşı karşıya demektir. Özgürlükten kaynaklanan sorunlar ne kadar büyük olursa olsun, baskı ortamının yarattığı sahte güvenlikten daha tehlikeli değildir. Mücadele etmemiz gereken şey özgürlük değil, özgürlüğe düşman olan zihniyettir. İstediğimiz şey demokrasiyi demokrasi düşmanlarına karşı da korumaktır.”

‘AVRUPA BİRLİĞİ'Nİ BİR DEMOKRASİ ÇIPASI OLARAK GÖRÜYORUZ’

Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile ilgili aldığı kararı hatırlatan Kılıçdaroğlu, “AKP'nin 12 yıllık iktidarı sonrasında maalesef Avrupa kamuoyunda son derece olumsuz bir Türkiye algısı gelişti. Nitekim Avrupa Parlamentosu (AP) daha bir kaç gün önce ezici bir çoğunlukla çok önemli bir karar aldı. O kararda düşünce, ifade ve basın özgürlüğü konularında Türkiye'ye ağır eleştirilerde bulundu. Biz Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğini demokrasimiz, ekonomimiz ve toplumumuz için vazgeçilmez bir hedef olarak görüyoruz. Türkiye'de otoriter rejim inşa etme hevesinin hız kazandığı bir dönemde Avrupa Birliği'ni bir demokrasi çıpası olarak görüyoruz. Uluslararası camiada yalnız kalmak istemiyorsak ve tarihin bu önemli dönüm noktasında bölgemizin şiddet sarmalından kurtulup bütün halkların huzura ermesine gerçekten katkıda bulunmak zorundaysak, o zaman çok dikkatli düşünmeli ve ona göre demokrasimize çeki düzen vermeliyiz. Türkiye'yi komşularımız ve İslam alemi tarafından gıpta edilir bir özgürlükler ülkesi haline getirmeliyiz.” diye konuştu.

Foruma gazeteciler, akademisyenler, bazı büyükelçiler, siyasetçiler ve forum üyeleri katıldı.