Bir hafta boyunca kurum ve kuruluşları ziyaret eden KAGİD Başkanı Hatice Koç ve dernek üyeleri Çadırkent'te yaşayan Suriyeli sığınmacı kadınları da unutmadılar. Suriyeli kadınları ziyarette gerçekleştirilen sohbette, savaştan en çok etkilenenlerin kadınlar ve çocuklar olduğu bir kez daha gözler önüne serildi.

Daha sonra 09 Mart Cumartesi günü Saffronn Hotel'de yine KAGİD tarafından verilen kahvaltıya, dernek üyelerinin yanı sıra Kent Konseyi Başkanı Zeynep Arıkan, Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi Kibar Özdemir, Laleder Başkanı Gökçe Özbek ve İkincibahar Huzur Derneği Başkanı Müzeyyen Kölünk katıldı.

Sıcak sohbet eşliğinde yapılan kahvaltının ardından konferans salonuna geçildi ve burada konuklara seslenen KAGİD Başkanı Hatice Koç, yaptığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı: 

“8 Mart 1857 yılında ABD'nin New York Kentin'de kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği savaşın ilk mücadele yılıdır.

Konfeksiyon ve tekstil fabrikalarında çalışan 40.000 işçinin insanlık dışı çalışma koşullarına ve düşük ücrete karşı başlattığı grev, 129 işçinin ölümüyle son bulmuştur.

Daha sonra 1910 yılında Danimarka'nın Kopenhag kentinde toplanan 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında bu yangında yaşamını yitiren 129 kadın işçi anısına 8 Mart gününün Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanması önerilmiştir.

1975 yılında Dünya Kadınlar Yılı'nı ilan eden Birleşmiş Milletler Örgütü, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın tüm kadınlar için Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kararlaştırmıştır.

 8 mart Dünya Kadınlar Günü Ülkemizde Dünyada tüm kadınlar arasında bu deneyimlerin paylaşıldığı, tüm kadınların toplumsal yaşama katılma taleplerinin vurgulandığı önemli bir gün olarak kutlanmaya başlamıştır. Ve kadının güçlenmesi için; ekonomik özgürlüklerin kazanılması, kanuni hakların elde edilmesi ve benzeri hakların kullandırılma bilincinin geliştirilmesi, fırsat eşitliğinin sağlanması ve sorumluluk üstlenilmesi temel ilke olarak benimsenmiştir.

Tarihin kendini ürettiği yeni bir dönemden geçiyoruz.  21. Yüzyılda Küreselleşmeyle birlikte sanayi devriminden bilgi toplumuna geçiş sürecinde artık ülkelerin kaderi, gelişmiş insan potansiyellerine bağlanmıştır. Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar da bu potansiyelin en önemli dinamiğini oluşturmaktadır. Oysa İnsan Hak ve Özgürlüklerinin Anayasal güvencelere alındığı şu dönemde bizler hala Dünya Kadınlar gününde kadınların insanca yaşam, fırsat eşitliği ve hak mücadelesinden bahsediyoruz.

Anayasa'mızın 10'uncu maddesine ”˜'Kadın ve erkek eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.'' İbaresi ile bu gün kadın hakları konusunda her zamankinden daha kararlı ve cesur bir duruş sergilenmektedir.

Aslında Kadınların hak ve hukuk mücadelesi insanlık tarihi kadar eskidir. Kadın hakları, İnsan haklarından ayrı tutulamaz. Oysa Kadınlara yönelik fiziksel ve psikolojik şiddet bir insan hakkı ihlali olup kadınlarla erkekler arasında eşit olmayan güç ilişkilerinin sonucunda ortaya çıkan toplumsal bir sorun ve önemli bir halk sağlığı problemidir.

 Şiddet aslında hem birey olarak kadını hem de ailesini dolayısıyla toplumu güçsüzleştirmektedir. Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesinde toplumsal cinsiyet eşitliği duyarlılığının arttırılması ve bunun için de zihinsel dönüşümün sağlanması son derece önemlidir. Bu nedenle kadınların insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, toplumsal yaşamda konumlarının güçlendirilmesi, eşit hak fırsat ve imkanlardan yararlanmaları amaçlanmaktadır. Kadınların seyircisi oldukları insanlık sahnesine güçlü aktörler olarak girmesini sağlamak temel hedef olmalıdır.

Bu gün medeniyetlerin öncelikli meseleleri, gelir dağılımında adaletin sağlanması, yoksulluğun ve işsizliğin önlenmesi, eğitim, sağlık ve sosyal güvence konuları oluşturmaktadır. Ve bu sorunlara düşük ücretli istihdam, eğitimsizlik,  erken yaşta evlendirilme, kayıt dışı istihdam ve toplumsal alanlarda düşük temsil sorunları ile kadınlar en çok maruz kalmaktadır.

Oysaki nesillerin güvenliği ve toplumsal barışın anahtarı kadınlar. Toplum ailelerden oluşur ve aileler medeniyetlerin şekillendiği yerlerdir. Aile bireylerin sevgiyle, şefkatle beslendiği, insani değerlerle kişilik kazandığı ilk toplumsal alandır ve ailenin temel direği kadınlardır.

Biryandan da ailenin huzuru, nesillerin emniyet içinde yaşaması, toplumun mutluluğu kadınların omzundaki yükün hafiflemesine, paylaşılmasına bağlıdır. Günümüzde kadınlar ve erkekler arasındaki işbölümü çoğu kadın için çifte bir çalışma yükü getirmektedir. Özellikle çocukların bakımı, yaşlıların bakımı ve ev işleri sorumluluğu kadınlara tamamen yüklenmekte ve kadınlar bu sorumlulukların altında ezilmektedir.

Bunun için bir yandan bu yükün aile bireylerince paylaşılması, aile içi diyalogun sağlıklı kurulması için çalışmalar yapılması, bir yanda da devletin, yerel yönetimin ve özel sektörün özellikle çocuk bakımı ünitelerinin sayılarının ve ulaşılabilirliğinin arttırılması,  kadının çalışma saatlerini ev ve iş arasında dengeleyecek esnek çalışma sisteminin bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu kadınların çalışma yaşamına katılımını da arttıracaktır.
Ayrıca toplumsal yaşama katılım, kamu kaynaklarının kadınların özgül ihtiyaçlarının gözetilerek dağıtılmasını sağlamakla artacaktır. Bunun temelinde Merkezi ve yerel yönetimin  “Cinsiyete duyarlı bütçeleme” yapması bulunmaktadır.

Bütün bunlar kadınların sosyal, siyasal ve ekonomik hayata katılımında fırsat eşitliğinin önündeki engelleri kaldıracaktır. Çünkü artık tüm dünyada ve ülkemizde de anlaşılmıştır ki kadınların toplumsal hayata tam olarak katılamadığı ülkelerde ilerleme ve kalkınma da tam olarak sağlanamamaktadır. Biz buna bu yıl 8 Mart kadınlar Günü kutlamasında Toplum Huzuru ve Barışını da eklemek istiyoruz. Çünkü Allah'ın bize bahşettiği annelik şefkatini insanlığın barışı ve refahının imarında kullanabiliriz. Yeter ki biz hayatın her alanında birbirimizin rakibi anlayışı ile değil; dayanışma ve işbirliği içinde bulunalım.”

Başkan Koç'un konuşmasının ardından ”˜Kadınların Çalışma Hayatı' konulu film izlendi ve devamında kadınlar hayatta yaşadıkları zorlukları ve tecrübelerini anlattılar. Bu anlamda neler yapılabilir ve çözümleri nedir şeklinde tartışıldı.