Kocaeli Baro Başkanı Sertif Gökçe, seçime 6 gün kala, aralarında Bugün ve Millet gazeteleri ile Bugün ve Kanaltürk televizyonları ile radyosunun da bulunduğu Koza İpek Holding şirketlerine kayyum atanmasına tepki gösterdi. Gökçe, "Baştan itibaren hukuksuz, amaçlı bir şekilde yürütülen bir soruşturma. Sonuçta kayyum atandı. Kayyum demek basına el konulması, özgür basının devletleştirilmesi demek. Hukuk dışı bir durum. Bunu kabul etmek mümkün değil. Dünyanın demokratik hiçbir ülkesine olacak iş değil." dedi. Gökçe, şu anda ciddi bedeller ödendiğini belirterek, "Türkiye şu anda ciddi bedeller ödüyor. Üstelik bunu hukuk eliyle yapıyoruz. Bu kadar hukuksuzluğu olan bir ülke ekonomisi de uzun süre yaşayamaz." diye uyardı.

Baro Başkanı Gökçe, yaptığı açıklamada, demokratik ülkelerde basının en önemli güç olduğunu söyledi. Gökçe, şöyle devam etti: "Çünkü toplumun haber alma kaynağı, doğru haber alma kaynağı, toplumun bilinçlenmesi, şeffaf bir toplumun ortaya çıkmasında en çok özgür basın yardımcı oluyor." Gökçe, Bugün ve Millet gazeteleri ile Bugün ve Kanaltürk televizyonları ile radyosunun da bulunduğu Koza İpek Holding şirketlerine kayyum atanmasının, buralara devletin el koyması anlamına geldiğini söyledi. Gökçe, bunun da özgür, yansız ve tarafsız basının devletleştirilmesi olduğunun altını çizdi. Gökçe, "Bunu kabul etmek mümkün değil. Dünyanın demokratik hiçbir ülkesinde olacak iş de değil. Seçim öncesi bunun olması ayrıca manidar." diyerek tepkisini ortaya koydu.

"YASAKÇI ZİHNİYETLE BU İŞ OLMAZ"

Özgür basına el koymanın toplumun haber almasının engellenmesi olduğunu belirten Gökçe, bunu reddettiklerini kaydetti. Gökçe, şunları ifade etti: "21. Yüzyıl'da artık kapalı toplum olmaz. Toplumu bastırmakla bu işin olmayacağı, yasakçı zihniyetle bu işin olmayacağını düşünüyorum."

Gökçe, şu andaki 'havuz medyası'nın büyük bir kısmının geçmişte TMSF'ye geçtikten sonra bu hale geldiğini ancak toplumda bir karşılığının olmadığına vurgu yaparak, "Bugün havuz medyasını okuyanların sayısı belli, gerçek anlamda satılan sayılar belli." ifadelerini kullandı.

Devletin bütün kanalları ele geçirmesi halinde bile insanların bir şekilde olaylardan haberdar olacağının altını çizen Gökçe, "Sosyal medya var. İnsanlar haberleri buradan da alıyor. Siz mevcut gazetelerin tamamını devletin eline geçirseniz bile yine insanlar haberi başka yerden, kanallardan alacak. Bu yapılanlar doğru değil. Ters tepeceğini düşünüyorum." dedi.

"BUNA TOPLUMUN BÜTÜN KESİMİ KARŞI ÇIKMALI"

Olaylar karşısında toplumun sessiz kalmasına üzüldüğünü belirten Gökçe, şunları söyledi: "250 yıl önce, ünlü Fransız düşünür, 'Ben sizin düşüncelerinize katılmıyorum ama düşüncelerinizi özgürce ifade etmek için sonuna kadar destekliyorum.' diyor. Bugün Türkiye'de hepimiz bu noktaya geldiğimiz zaman bütün Türkiye kazanacak. Çünkü fikirlerle, düşüncelerle bir ülke yıkılmaz. Eğer silaha, şiddete yönelmediği sürece fikirler ne olursa olsun hiçbir şekilde tehlikeli değildir. Burada gazetelerin ne yazdıkları, ne söyledikleri çok çok önemli değildir. Bu bir düşünce bazındadır. Bunları bu şekilde sindirmek, el koymak, ben ters tepeceğine düşünüyorum. En kızdığım ve üzüldüğüm nokta da toplumun büyük bir kesimin buna sessiz kalması. Türkiye’nin en büyük sorunu burada. Türk halkının tamamı iki konuda sessiz kalıyor. Karşı tarafın düşüncesine katılmasak bile düşüncesini savunması için zemin oluşturmuyoruz, desteklemiyoruz. Hepimiz kendimiz için demokratız. İkincisi de bize dokunduğu zaman bağırıp ve çağırıyoruz. Ama bu iş sırayla herkese dokunuyor. Yanlış bulduğumuz her şeye hepimizin karşı çıkması lazım. Toplumun bütün kesimin karşı çıkması lazım. Ne yazık ki o durumda değiliz. Oradan kaybediyoruz."

"HUKUK DIŞI SORUŞTURMA, KAYYUMDAKİ KİŞİLERİN BELİRLİ ZİHNİYETTE OLMASI NORMAL"

Gökçe, büyük davaların hiçbirinin hukuki mecralarda yürümediğini belirterek, şöyle devam etti: "Şu anda halen hukuktan bahsediyoruz, normal süreçten bahsediyoruz. Ama bunlar normal süreçler değil. Hukuki mecrada yürümüş olsa, zaten bugün ne el koyma olur ne kayyuma devretmiş olur. Dolaysıyla bugün yaşanan durum hukuk dışı. Olağanüstü uygulamalardır. Zaten hukuki uygulamalar olsaydı farklı şeyler konuşuyor olurduk. Baştan itibaren hukuksuz bir şekilde yürütülen bir soruşturmanın sonucunun da böyle olacağı belliydi. Dolayısıyla amaçlı bir soruşturma. Hukuk dışı soruşturma. Kayyuma atanan kişilerin de belirli zihniyette olmasını normal buluyorum. Zaten böyle istedikleri için böyle oluyor. Yoksa hukuki zeminde, tarafsız, bağımsız, yansız kişiler atanırdı. Amaçlı bir şekilde yürütülen soruşturma olduğu için kayyumdaki kişiler de sürece uygun."

"TÜRKİYE CİDDİ BEDELLER ÖDÜYOR, ÜSTELİK BUNU HUKUK ELİYLE YAPIYORUZ"

1 Kasım'dan sonra Türkiye'nin normalleşmesini umduğunu kaydeden Gökçe, açıklamasını şöyle tamamladı: "Türkiye 1 Kasım’dan sonra, insanların hür iradesi sandığa yansıdıktan sonra, parlamenter sistemin çalışmasıyla beraber, hukukun gerçek anlamda tarafsız, bağımsız olmasıyla Türkiye normalleşecek. Ama eninde sonunda bu olacak. Tabi ki her zaman her yerde kolay olmuyor. Bedeller ödeniyor. Türkiye şu anda ciddi bedeller ödüyor. Türkiye'de bu bedeller ödenirken, bunu yaparken, üstelik hukuk eliyle yapıyoruz. Bunun düzeleceğine inanıyorum. Çünkü bu kadar hukuksuzluğu olan bir ülke ekonomisi de uzun süre yaşayamaz. Hem uluslararası prestijimiz kötü olur, oluyor hem sermaye gelmez. 21. Yüzyıl'da Avrupa Birliği'nin ortasındaki bir ülkenin bu kadar hukuksuzlukla yaşaması mümkün değil."