Kuzey Ormanları Savunması, 3. havalimanı projesi ile ilgili hazırlanan raporu açıkladı. Raporda, 3. köprü ve 3. havalimanının bölgeyi ranta açan bir paket olduğu dile getirildi. Projenin yapıldığı bölgede yaşayan köylüler ise köylerinde ağaç kalmadığını ve sahile dahi inemediklerini söyledi.

Kuzey Ormanları Savunması, 3. havalimanı projesi ile ilgili hazırlanan raporu, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısı ile kamuoyuna aktardı. Toplantıya Cumhuriyet halk Partisi (CHP) İstanbul milletvekili ve Çevre Komisyonu üyesi Melda Onur, Mimarlar Odası ÇED Danışma Kurulu Sekreteri Mücella Yapıcı, Yıldız teknik Üniversitesi Ulaştırma Anabilim Dalı Emekli Öğretim üyesi Prof. Dr. Zerrin Bayraktar, 3. havalimanın yapıldığı bölgede yaşayanlar katıldı.

Konuya ilişkin açıklamayı okuyan Zerrin Bayraktar, 3. havalimanın diğer büyük projelerle birlikte İstanbul’un kuzey ormanlarını ranta açan paket olduğunu belirtti. Bayraktar, “Birilerinin daha çok kazanması için ülkenin yerüstü ve yer altı zenginliklerini, kentleri ve mahallelerini, dereleriyle korularının arsızca yağmalanması bize büyüme ve gelişme diye yutturuldu. Ulaşım projesi olarak tasarlanan 3. havalimanı İstanbul’un kuzeyinde inşaat sektörü için bir cazibe merkezi yaratma girişimidir. 3. köprü ve 3. havalimanı bir pakettir. Bu projelerin her biri bir diğerini beslemek için tasarlanmıştır. Yüzde 90’nı sulak alanlar ve ormanlarla kaplı bu özel bölge, havalimanı inşaatıyla yüzde 90’ı beton bir alana dönüşecek.” diye konuştu.

3. havalimanı pistinin zemininin uçuş güvenliği için de risk teşkil ettiğini kaydeden Bayraktar, “ 2013 tarihli 1. ÇED raporunda 2 milyon 513 bin 341 ağacın 657 bin 950’sinin kesileceği, 1 milyon 855 bin 391 ağacın ise taşınacağı belirtiliyordu. Ancak kaç ağacın kesileceği bilgisi, nedense 2. ve 3. ÇED raporlarında yer almadı. Önümüzdeki yıllarda hem İstanbul’u hem tüm Türkiye’yi bekleyen en önemli problemlerden birisi kuraklıktır. Bu durumda, hükümetlerin acil tedbir alması gerekirken, kuzey ormanlarına yönelik 3. havalimanı da dahil mega projeler, tüm Marmara Bölgesi’ndeki su toplama havzalarının betonlaşmasına ve yağışların kanalizasyon ile denize karışmasına hız verecek, kuraklık ve susuzluğu arttıracak ve hızlandıracaktır. Yer seçimi meteorolojik engeller ve zemin yapısı uçuş güvenliği için riskli. Pistlerin dünyanın en sisli yerlerinden Karadeniz kıyılarına komşu olması, iniş kalkışlarda gecikmelerin yanı sıra pistten çıkma gibi çeşitli sorunlara ve tehlikelere işaret etmekte.” ifadelerini kullandı.

‘47 HAVALİMANINDAN SADECE 7 TANESİ KAR ETTİ’

Kullanılan havaalanlarının 40 tanesinin zarar ettiğini aktaran Bayraktar konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sayıştay’ın ‘2013 Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Denetim Raporu’na göre, DHMİ son 4 yılda toplam 1 milyar 328 milyon lira zarar etmiş durumda ve bu projenin altından kalkabilecek mali yapıya sahip görünmüyor. Sayıştay, DHMİ’nin işlettiği 47 havalimanından (Hakkâri hariç) sadece 7 tanesinin kar ettiğini de belgeliyor.” dedi.

‘3. HAVALİMANI PROJESİNDE KAMU ZARARA UĞRATILDI’

Müteahhitlere 2 milyar Euro kazandırılarak kamunun zarara uğratıldığını söyleyen Bayraktar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “ İhale şartlarına göre deniz seviyesinden 105 metre yüksekte olması gereken havaalanının kotu ihaleden sonra 70 metreye düşürülerek uçuş güvenliği hiçe sayılmış ve tahminlere göre bu değişiklikle yaklaşık 3 milyar Euro olan dolgu maliyeti 1 milyar Euroya düşürtülerek tek işlemle müteahhitlere 2 milyar Euro kazandırılmış ve kamu zarara uğratılmıştır. Bunun yanı sıra, yer tesliminin 1,5 seneden uzun süre geciktirilmesi, ve bugün dahi hala açıklanmamış olması, tahminlere göre müteahhitlere 1 milyar Euro üzerinde ayrıca kazanç sağlamıştır.”

KÖYLÜLER SAHİLE GİDEMİYOR

3. havalimanı projesiyle Ağaçlı Köyü’nde ağaç kalmadığını belirten köy sakini Nezih Beceral “ Bu raporda Ağaçlı Köyü sahili, çift alan dersi sahili ve Akpınar sahilimiz var. Bu kumsal şuanda talan edilmiştir. 10 binlerce kamyonla kum alınmıyor, çalınıyor. Kıyıya iki tane istasyon kurudular. Kumu yıkayıp satıyorlar. Ağaçların yağmalanması katledilmesi sonucu ağaçlı köyü ağaçsız köyü oldu. ben şuanda oraya bir tabela asacağım. Ağaçsız köyü diye. Ağaç kalmadı bizde. Ağaç sevgisi varmış bunlarda. Bunlarda ağaç sevgisi yok. Ağaçları canlı olarak görmüyorlar. Onlar sanıyor ki biz yol kenarlarına ağaç diktik ondan sonra biz ağaç dikiyoruz diyorlar. Yüz yıllık ormanı yok ediyorlar. Ormanın bir ekolojik dengesi var. Hayvanları var. Bir bütünlük vardı orada. Bunları yok ettiler. Yol çalışması yaparak dağları vadileri tepeleri yok ettiler. Çiftalan ve çevresinde 50 yıllık çamlar vardı. geçen gün makinelerle o çamları kestiler. denize attılar. Kara yoluyla da taşımadılar yakalanmasın diye. Hepsi sahillerimize vurdu.” şeklinde konuştu.

Yoksul ve ota halli insanların o kıyılara gelerek piknik yapıp denize girdiğini hatırlatan Beceral, “ Biz köyde oturuyoruz ama sahile gidemiyoruz. Çünkü oraları şantiye alanı haline getirdiler. Kendilerine özel yollar yaptılar kamyonlar geçsin diye. Biz şu anda kıyıya ulaşamıyoruz. İstanbul’un halkı nasıl gelecek bu yaz? Bunu dahi çok gördüler ve keyfi davranıyorlar. Buraya istersek kimseyi sokmayız. Burası bizim maden alanımız diyorlar. Şu anda gidin özellikle 6-7 aydır çok hızlandırdılar. Kıyıdan içeriye doğru 4-5 metre çukur açtılar. Şu anda orada kum yok. Kuzey İstanbul firması özellikle orada yaşan halkı tahrik ediyorlar. Oradan gitsinler. Yıldırıyorlar.” ifadelerini kullandı.