Uluslararası İlişkiler ve Güvenlik Uzmanı Prof. Dr. Sedat Laçiner, İran ile yapılan nükleer anlaşmada Türkiye'nin adının geçmemesinin dikkat çekici olduğunu söyledi. Laçiner, "Üzücü olan kısım şu; uluslararası pek çok sorunda Türkiye'nin adı artık anılmıyor. İran tarihi anlaşması da çok somut bir kanıtı oldu." dedi.

İran ve altı büyük devlet, Tahran'ın nükleer faaliyetlerini kısıtlaması karşılığında ülkeye uygulanan yaptırımların azaltılması konusunda tarihi bir anlaşmaya vardı. Bu tarihi anlaşmayı değerlendiren Prof. Dr. Sedat Laçiner, anlaşmanın güvene dayalı değil, denetime dayalı bir anlaşma olduğunu söyledi. İran'ın bu anlaşma ile ekonomisinin gelişeceğini de belirten Laçiner, "Uzun yıllarca süren bir müzakere sürecinin sonunda İran ile nükleer anlaşma sağlanmış gözüküyor. Bugün itibari ile yapılan açıklamalara baktığımızda, gerek ABD, gerek İran, gerek Fransa, hatta Rusya bütün ülkeler bu anlaşmayı bir zafer, iyi bir gelişme olarak değerlendiriyor ve kendi kamuoylarında da bu şekilde anlatıyor. Özellikle ABD başkanı, İran devlet başkanın açıklamalarına baktığımızda iki taraf da son derece hoşnut görünüyor. Anlaşma İran açısından büyük bir başarı. Ekonomik mueyyideler kalkacak. İran uzun yıllardır boğuşmak zorunda kaldığı, normal bir devlet gibi yapamadığı pek çok iktisadi faaliyeti bundan sonra mümkün olacak. Bunlardan tabi ki Avrupa ülkeleri de istifade edecekler. Örneğin Fransa, İran'da yatırım yapma imkanına yeniden kavuşacak. Büyük yatırımlar yapabilecek. İngiltere, İran ile ticaretini artırma imkanı bulacak. Yasaklar ortadan kaldırılmış olacak. Bundan da pek çok devlet yararlanacak. İran'ın da ekonomisi yeniden canlanacak. Bugüne kadar çok da meşru olmayan yöntemlerle temin etmeye çalıştığı ticari imkanlara çok daha rahat kavuşacak." dedi.

Anlaşmaya bakıldığında anlaşmanın 100 sayfalık bir anlaşma olduğunu öğrendiklerini ifade eden Laçiner, sözlerine şöyle devam etti: "Ekleri de mevcut. Tarafların açıklamalarına baktığımız zaman şu söyleniyor; anlaşma güvene dayalı bir anlaşma değil, denetime dayalı bir anlaşma. Karşılıklı, bir anlamda güvensizliğe dayalı bir anlaşma. Batı bu anlaşma ile İran'ın nükleer faaliyetlerini daha çok denetleme imkanını bulacak. Ve bunların amacı da nükleer silah yapma imkanını İran'a vermek istememeleridir. İran'ın çalışmaları bilimsel, teknolojik ve enerji alanlarında sınırlı kalmasını istiyor. Ve her aşamasında bu uluslararası toplum tarafından ve Batı'nın belirlediği isimler tarafından denetlenecek. Denetimlerde verilen sözlere uyulmazsa ne olacak, anlaşma her alanında durdurulabilir şekilde tasarlanmış."

'TÜRKİYE'NİN ADI ARTIK ANILMIYOR'

Daha önce İran ile Batı arasında yapılan müzakerelerde Türkiye'nin çok önemli bir aktör olduğunu hatırlatan Laçiner, artık Türkiye'nin adının bile anılmadığını söyledi. Laçiner anlaşmanın Türkiye açısında şöyle yorumladı: "Anlaşmaya Türkiye açısından baktığımızda karışık bir tablo var. 5 -6 yıl önce, İran-Batı müzakereleri yapılırken, Türkiye çok önemli bir aktördü. Kilit aktörlerden biriydi. Hem Batı önemsiyordu hem de İran önemsiyordu. Bugün Türkiye diye bir ülkeden bahseden yok. Yani İran ile tarihi bir anlaşmaya varılıyor, ne İran tarafı, ne de Batı tarafı kimse Türkiye'nin adını bir kez olsun dahi anmıyor. Bu da çok enteresan bir gelişme. Türkiye hem Batı'yı hem de Doğu'yu kaybettiğini zaten çeşitli uzmanlar ifade ediyorlar. Bu anlaşmada da gördük ki, Türkiye 5 -6 yıl içinde eski konumundan çok şey kaybetmiş, önemsiz denilebilecek bir seviyeye doğru kaymış durumda. Türkiye açısında bir açıdan sevindirici; komşumuz olan bir ülkede ekonomi canlanacak yeniden ticaret başlayacak. Normalleşme yaşanacak ve bu Rezza Zarrab gibi olağan dışı yöntemler ortadan kalmış olacak. Bunlar sevindirici. İran halkının yeniden refaha kalkması bizim için hem bizim yararımıza. Hem de empati kurduğumuzda komşumuz Müslüman bir ülke iyi olmaları bizim de iyiliğimizedir. Madalyonun diğer tarafından bakıldığında İran ile Türkiye terazinin iki kolunda gibi hareket ediyorlar. Mesela; Suriye'de savaşan iki ülke gibiler. Türkiye muhalifleri desteklerken, İran silahlarıyla parasıyla Esed rejimini destekliyor. Ve pek çok yerde, Irak'ta da PKK meselesinde de Türkiye ile İran arasında çok ciddi anlaşmazlıklar söz konusu. Bir diğer mesele de Türkiye'nin İran ile özel konumunu kaybetme ihtimali. Fransa'nın, İngiltere'nin, Rusya'nın dünyanın çeşitli diğer ülkelerinin İran ile çok rahat yatırım ve ticaret ilişkilerine girmesi, Türkiye ile İran ilişkilerindeki ekonomik rekabeti artıracaktır. Bu Türkiye'nin bir nebze pazar kaybetmesine de yol açacaktır. Bunu doğru kullanabilirse, Türkiye usta davranırsa olumlu da sonuçlanabilir. Bu biraz da Türkiye'nin maharetine bağlı. Ama şunu görüyoruz. Üzücü olan kısım şu; uluslararası pek çok sorunda Türkiye'nin adı artık anılmıyor. İran tarihi anlaşması da çok somut bir kanıtı oldu."

'TÜRKİYE MESELEYİ İYİ TAKİP ETMESİ GEREKİYOR'

Bu anlaşma ile İran'ın Ortadoğu'da aktör haline gelebileceğini de belirten Laçiner, Türkiye'nin bu meseleyi iyi analiz edip gerekli önlemleri alması gerektiğini kaydetti. Laçiner sözlerini şöyle tamamladı: "Siyasi açıdan bakıldığında, özellikle Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri, İran ile Batı yakınlaşmasına biraz İsrail gibi bakıyorlar. Bu anlaşmaya karşı açıklama yapan neredeyse tek ülke İsrail oldu. İsrail bunun tarihi bir hata olduğunu, İran'a güvenilemeyeceğini söyledi. Nükleer silah yapmak istediğini ve Batı'yı kandırdığını iddia ediyor İsrail başbakanı. Suudi Arabistan'ın bakışı da bu konuda farklı sayılmaz. Şii-Sünni rekabeti nedeniyle İran ile Batı yakınlaşmasını kendi aleyhine görüyor Suudi Arabistan. Bu anlaşma ile özellikle ABD ile İran arasında çok mühim bir sorun ortadan kaldırılmış gözüküyor. İki ülke arasında en büyük sorun nükleer geliyordu. O ortadan kalkınca, geri kalan alanlarda işbirliği yapmak kolaylaşacak. Nedir o alanlar; Irak'ta IŞİD'e karşı, Şii milislerle İran ile ABD'nin müttefik olması. İttifak halinde saldırması. Bunu kısmen yapıyorlardı. Şimdi daha rahat yapma imkanı ortaya çıkacak. İran dışişleri bakanı da Viyana'daki otelde söyledi; 'bu anlaşma sayesinde Suriye'de de bir çözüm imkanı doğacak' dedi. Bu ne demektir, ABD ile İran yakınlaşması Suriye'de İran'ı da mutlu edecek bir çözüm getirebilir. İran'ı mutlu edecek çözüm ise maalesef Türkiye'yi çok memnun etmiyor. En azından şu anki hükümeti memnun etmiyor. Bu sadece nükleer ile kalmayacak. Siyasi dengeleri değiştireceği ve ABD ile İran'ın, AB ile İran'ın Ortadoğu'da bazı projelerde ittifak oluşturabilecekleri görülüyor. Böyle bir ittifak ise Türkiye'nin Batı nezrindeki kıymetini azaltır. Bu ittifakların içine Türkiye'nin girmesi kolay değildir. Bu da güvenlik riskine yol açar. Bu anlaşmanın ciddi, iktisadi ve siyasi riskleri vardır. Türkiye'nin bu anlamda meseleyi iyi takip etmesi, tahlil etmesi ve gerekli önlemleri alması gerekiyor. İran'ın bir Batı müttefiki olarak yükselişi çok dikkat çekici."

İran ile BM'nin el sıkışması Türk iş dünyasını sevindirdi