Antalya'da 'makul şüphe' gerekçesiyle polis tarafından basılan Rasanet Gençlik Vakfı, bununla bağlantılı 8 adreste yapılan aramalarda tek parti ve darbe dönemlerini aratmayan bir uygulamalara imza atıldı. Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin Risale-i Nur Külliyatı'ndan kitaplar tek tek tutanağa geçirildi. Kamerayla yapılan tespit çalışmaları sırasında ise bu kitaplar masaların üzerine serildi. Risale-i Nur kitaplarının yanı sıra Fethullah Gülen Hocaefendi'ye ait kitaplar da tutanaklara işlendi. Avukatlar, yapılan bu uygulamaya itiraz edip, diğer kitapların da kayda geçirilmesini talep etti. Ancak, polisler "Hangi delilerin toplanacağını biz biliyoruz" diyerek bu talepleri ret etti.

Antalya Emniyet Müdürlüğü Kaçakçık ve Organize Şuçlarla Mücadele ile İstihbarat Şube polislerinin katıldığı vakıf baskını sabah saatlerinde başladı. Yaklaşık 4 saat süren arama ve incelemelerinin ardından vakıf binasında ve diğer adreslerden toplanan evrak ve belgeler emniyete götürüldü.

Rasanet Gençlik Vakfı Avukatı Abdullah Selen, "Sabah saatlerinde vakıf merkezimize, başkanımızın evine ve diğer vakıf çalışanlarının evlerine ayrı ayrı ekipler tarafından baskın yapıldı. Hususiyle vakıf merkezimize yapılan baskına iki otobüs kadar polis memuru, uzun namlulu silahlarla, bulunduğumuz binada bir şirkete ait dershane de var, öğrencileri de korkutacak şekilde bir baskın gerçekleştirildi." ifadelerine yer verildi.

Vakıf çalışanlarının evlerinde eş zamanlı baskın olduğu için merkezde kimse bulunmadığını belirten Av. Selen "Arama Antalya 1. Sulh Ceza Hakimliğinin kararına dayanıyor. Arama ve el koyma var. Yakalama gözaltı diğer muameleler yok. Sadece delil araması şeklinde 'hizmet sebebiyle görevi kötüye kullanma suçu' istinat ediliyor. Bu ifadeden anladığımız, vakıf yöneticiler ve çalışanlarının bir takım bağışları suistimal ettiği, vakıf çalışanları böyle bir durumda kamu görevlisi olarak muamele görür. Bu iddia üzerine arama yapıldı. Vakıf defterleri, geçmiş kayıtlar, banka kayıtları, makbuzlar, çalışanlara ait personel kartları ve kayıtları hepsini topladılar, bilgisayarı da 'merkezde imajlarını alacağız' diyerek götürdüler. Şu anda durum bundan ibaret, dosyanın içeriğini bilmiyoruz." dedi.

'KEYFİLİK OLDUĞU KANAATİNDEYİZ'

'Makul şüphe' ifadesini değerlendiren Avukat Selen, "Şüphe her zaman olabilir, kamuya açık vakıfta bir kurumda şikayet üzerine ya da hususi oluşturulmuş talep üzerine ayarlanan bir şikayet üzerine bir arama yapılabilir. İllaki bunu TCK'ya yeni eklenen 'makul şüpheye' bağlamak uygun olmayabilir. Ama bir keyfilik olduğu kanaatindeyiz." tespitinde bulundu.

'GÖNÜLLÜLERDEN ŞİKAYETÇİ OLMALARI İSTENMİŞ'

Uzun süredir kendilerine operasyon yapılacağı bilgisinin geldiğini aktaran Av. Selen, "Polis vakfa bağış yapan insanları ısrarla şikayetçi olmaları yönünde telkinde bulunmuş. Vakıfla ilişkisi olan bazı insanlara telkinde bulunulduğunu duymuştuk. Tabii ki belgesini görmemiştik. Bugün canlı haliyle karşılaştık. Uzun zamandır, 1 yıldır yapılan bir çalışmanın neticesi bu. Belgeleri görmeden bunu tahmini olarak söyleyebiliyorum. Bir dosya oluşturuluyor. Vakıf yöneticilerini bir şekilde sorumluluk altında bırakmak için. Şu anda bir suç duyurusunda bulunma konusunda bir şey diyemiyoruz. Eğer mevzu arama ve el koymadan ileriye giderse, delillerin toplanma şekli ve sahte ihbarlar bir dosya açılırsa, tutuklama ve gözaltı durumlarında bunları tekrardan değerlendireceğiz." şeklinde konuştu.

'TEK PARTİ VE DARBE DÖNEMİ UYGULAMASI'

Vakfın kamu yararına çalışması nedeniyle çalışmalarına ilişkin belgelerin, bilançoların ve bütün bağış kayıtlarının Vakıflar Genel Müdürlüğü'nde mevcut olduğunu hatırlatan Av. Selen, "Bu konuda herhangi bir problem yok. Bu evraklar kamu kurumlarından temin edilebilir. Buradan temin etmelerine de bir şey demiyoruz. Alabilirler sorun yok. Bunun haricinde burada kitap araması yapıldı. 1940'lardaki uygulamanın aynısı yapıldı. Burada Risaleler tek tek çıkarıldı. Burada Diyanet Vakfı'nın külliyatı da var. Diğer Riyaz-ü Salihin gibi İslam tarihi kitapları olmasına rağmen hususi, aradan Bediüzzaman'ın külliyatından eserler, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin kitaplarından seçmeler yapılıp, kurgu yapılıp kitaplar masalara yayıldı. Videosu çekildi. Sanki akşama kadar bu vakıfta Risaleler ve Hocaefendi'nin kitapları okunuyor. Başka bir iş yapılmıyormuş gibi bütün masalara bu kitaplar serilerek videosu çekilip, kayıt altına alındı. Arama bu şekilde yapıldı. Arama kaydı kitapların masaya yayılmasıyla yapıldı. Biz diğer kitapların yazılması için de talepte bulunduk. 'Neden sadece Risaleler yazılıyor diğer kitaplar yazılmıyor' talebinde bulunduysak da bizim talebimiz kabul edilmedi. 'Biz istediğimiz delileri toplarız. Arama kararlarının içeriğini biz biliyoruz' diye talebimiz ret edildi." dedi.

Yasalara göre polis ve savcı sadece sanık, şüpheli aleyhine değil lehine de delil toplaması gerektiğine dikkat çeken Av. Selen, "Onlar sadece bir algı oluşturmak için topladılar ama başka bir ortamda bir suç olması durumda sadece aleyhte değil lehte olan delilerin de toplanması gerekiyordu. TCK'nın bu kuralı çiğnenmiştir. Risale-i Nur Külliyatı'ndan kitaplar ve Bediüzzaman Said Nursi'nin hayatına ilişkin kitaplar tutanak altına alınarak emniyete götürüldü. Diğer dini kitaplar ise raflardan bile indirilmedi." şeklinde konuştu.

ARAMA KARARINA İTİRAZ

'Makul şüphe' gerekçesiyle yapılan arama kararı konusunda Antalya 3. Sulh Ceza Hakimliği ile 1. Sulh Ceza Hakimliği arasında uyuşmazlık yaşandı. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı, 3. Sulh Ceza Hakimliği'nin verdiği 'arama, el koyma ve inceleme' talebinin reddine itiraz etti. Daha sonra 1. Sulh Ceza Hakimliği aramanın yapılmasına karar verdi. Kararda, "Antalya 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin 15/06/2015 tarih ve 2015/2531 değişi iş sayılı arama el koyma ve inceleme talebinin reddine ilişkin kararın Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 16/06/2015 tarihli yazılarıyla itiraz edildiği, Antalya 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin 16/0/2015 tarih 2015/3147 değişik iş sayılı kararında yöntem ve yasaya aykırı bulunması nedeniyle yapılan itirazın reddine karar verilmiş ve dosya hakimliğimize gönderilmiş olmakla evrak incelendi." ifadelerine yer verildi.

Kararın devamında ise “Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 2012/7175 esas 2013/4810 sayılı kararında belirtildiği üzere suçun TCK’nın 155/2 maddesinde düzenlenen hizmet sebebiyle görevi kötüye kullanma suçu kapsamında kalacağı, bu suçun kovuşturmasının şikayete tabi olmadığını müştekilerin beyanları, müştekilerin banka hesap kayıtlarına göre belirtilen adreslerde suç delillerinin elde edileceğine dair makul şüphe bulunduğu anlaşılmakla itirazın kabulü ile Antalya 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin 15/06/2015 tarih ve 2015/3121 değişik iş sayılı kararının kaldırılmasına yönelik aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” denildi.