Manisa Barosu, Çin’in Şincan Uygur özerk bölgesinde Uygurlara yönelik sistematik baskı ve şiddetin tespit edilip, dünya kamuoyuna yansıtılması amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’ne dilekçe gönderdi. Manisa Baro Başkanı Ali Arslan, bu işin takipçisi olacaklarını söyledi.

Manisa Barosu’nda basın toplantısı düzenleyen Başkan Ali Arslan, Çin Halk Cumhuriyeti tarafından Çin’in Şincan Uygur özerk bölgesinde uzun yıllardan beri asimilasyona tabi tutulan Uygurlara yönelik sistematik baskı ve şiddetin artarak devam ettiğini savundu. Başkan Arslan, bu anlamda yapmış oldukları çalışmayla Uygurlara yapılan sistematik baskının tespit ile dile getirilmesi, dünya kamuoyuna yansıtılması amacıyla Manisa Barosu olarak BM İnsan Hakları Konseyi’ne yapacakları müracaatla ilgili bir dilekçe hazırladıklarını ifade etti. Arslan, bu dilekçeyi BM İnsan Hakları Konseyi’ne gönderdiklerini ve konseyden baskının tespitini istediklerini kaydetti.

Bu işin takipçisi olacaklarını aktaran Arslan, “Dilekçemizde bu yapılanların tespitini talep ediyoruz ve dünya kamuoyuna yansıtılmasını, yani Çin hükümetinin söylediğinin aksine, burada hak ihlallerinin olduğu, insanların temel hak ve özgürlüklerinden mahrum edildiklerine dair BM tarafından tespit yapılmasını, bu tespit yapıldıktan sonra zaten bunların çeşitli yaptırımları var. Kamuoyunun oluşması söz konusu. O zaman dünya devletleriyle birlikte BM’de, Çin’e yaptırımların uygulanması talep edilmesi söz konusu olacak. Öncelikle bu tespitin yapılması gerekiyor.” diye konuştu.

Manisa Barosu tarafından BM İnsan Hakları Konseyi'ne gönderilen dilekçede şu ifadeler yer alıyor: “Çin Halk Cumhuriyeti tarafından, Doğu Türkistan bölgesinde uzun yıllardan beri asimilasyona tabi tutulan Uygur Türklerine yönelik sistematik baskı ve şiddet artarak devam etmektedir. Bu baskıyı ve şiddeti Çin reddetmektedir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile insanlık onurunun bir parçası olarak kabul edilen ilkelere göre, herkes düşünce ve inanç özgürlüğüne sahiptir. Doğu Türkistan’da yaşananlar ihtilafsız hak ihlalidir. Çin Devleti hakimiyetinde bulunan Doğu Türkistan yaşananlar ile ilgili hak ihlallerini tespiti ile bu aşağıda belirtmiş olduğumuz konularda hak ihlallerinin araştırılıp, rapor hazırlanmasını talep ederiz. Doğu Türkistan’da yaşayan müslüman Türklerin, düşünce, ifade ve din hürriyeti, barışçı örgüt kurma hakkı, toplanma hakkı, siyasi haklar, kanun önünde eşitlik hakkı, azınlık hakları, eğitim hakkı, çalışma hakkı, mülkiyet hakkı, seyahat hakkı ve serbest seçimlere katılma hakkı ile adalet, haysiyet ve ünü koruma, göç ve iltica gibi hakları kullanmalarının mümkün olmadığının incelenerek raporlanmasını istiyoruz.

Doğu Türkistan’da devlet memurlarının, işçilerin ve öğrencilerin ibadet yerlerine gitmeleri ve ibadetle meşgul olmalarının yasaklandığı, ibadet yaptığı tespit edilen kişiler işten ve okuldan atıldığı, Ramazan ayında oruç tutmanın yasaklandığı, oruç tutan müslüman Uygur Türklerinin fişlendiği, cezalandırıldığı, bu kişilerin keyfi olarak gözetim altına alındığı ya da para cezalarına çarptırıldığı öğrendik. Dini eğitim almak isteyenlerin herhangi bir şekilde gidebileceği bir eğitim kurumu bulunmadığı, camilerde ise dini değerler yerine devlet yasalarının tebliğ edildiği, evlerinde dini hitap bulundurmanın bir suç unsuru olarak kabul edildiği, kitaplara el konulduğu, cezalar verildiği, ibadet anlamına gelebilecek pek çok davranışın yasaklandığı camilerin kapatıldığı yönündeki ihbar edilen vakıaların araştırılması gerekmektedir.

Diğer taraftan Doğu Türkistan’da kimsenin yaşam güvencesi ve hukuk güvencesinin ortadan kalktığı, keyfi tutuklama ve cezalandırmaların yapıldığı, tutukluların geride kalan çocukları ve ailelerine yardım etmenin suç sayıldığı, yine en fazla iki, nadiren üç çocuk doğurmalarına müsaade edilen Doğu Türkistanlı kadınların, plan dışında hamile kaldıklarında hamileliklerinin son günleri dahi olsa mecburi kürtaja tabi tutuldukları, nüfus planlaması çocukların gizli olarak dünyaya getirilmesi halinde ise ailelere çok yüksek maddi cezaların verildiği, doğum yapan kadının veya eşinin memur olması halinde görevine son verildiği yönündeki ihbar edilen hak ihlallerinin araştırılmasını talep ederiz. Bütün dünyanın gözü önünde sırf müslüman ve Türk olmaları nedeniyle inançlarını yaşamak isteyen 28 Doğu Türkistanlı Türk acımasızca katledilmiştir.

Çin devleti dünya kamuoyuna yaptığı açıklamalarda bu kişilerin güvenlik güçlerine silahla saldırdığı iddiasında bulunmasına rağmen herhangi bir şekilde görüntü kaydı ya da delil paylaşmamıştır. Bu haliyle, dini inançlarını yaşamak arzusunda bulunan masum 28 insanın inançları uğruna katledildikleri, hak ihlalinin mağduru oldukları ortadadır. Bu vesile ile talebimin kabul edilerek Çin Halk Cumhuriyet Doğu Türkistan bölgesinde yaşanan insan hak ihlallerinin raporlanarak Kurucu Genel Kurul iradesine uygun olarak, insan haklarının geliştirilmesi ve korunması alanında tavsiyelerde bulunulması ve hak ihlallerinin karar altına alınmasını talep eder, kurum olarak konunun takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz.”