MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, İstanbul Tuzla’da yıkımına başlanan Tuzla Ermeni Yetimhanesi’nin yıkımının durdurulmasını ve Ermeni yetimlere iadesinin sağlanmasını istedi.

MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, Tuzla’daki yetimhanenin hukuki geçmişi ve yıkım çalışmasıyla ilgili yazılı açıklama yaptı. MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal’ın açıklaması şöyle: “Ermeni Cemaati tarafından 1962 yılında satın alınarak Gedik Paşa Ermeni Kilisesi Vakfına tapu tescili yapılan Tuzla’daki arazi üzerine yetim Ermeni çocukların barınmalarını sağlamak üzere bizzat yetim çocukların inşaatında çalıştıkları yetimhane, tüm hukuk kuralları ve insani, vicdani değerler ayaklar altına alınarak Cemaat’in elinden zorla alındı ve bu günlerde yeni sahipleri tarafından inşaat için yıkıma başlandı.

Satın alınan arazi ve üstüne inşa edilen yetimhanenin mülkiyetinin zorla el değiştirilmesine dair hukuki süreç kısaca şöyle gelişti: 12 Mart döneminde 1971’de; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, oy birliğiyle, 1936 Vakıflar Beyannamesi'ni dayanak göstererek; beyannamelerinde bağış kabul edeceklerine dair açıklık bulunmayan cemaat vakıflarının gayrimenkul edinemeyecekleri kararına vardı. 1974’te, Yargıtay Genel Kurulu, 2. Hukuk Dairesi’nin kararını onadı ve cemaat vakıflarının 1936 yılından sonra edindikleri taşınmazlara el kondu. 1979’da, Vakıflar Genel Müdürlüğü Gedik Paşa Ermeni Kilisesi Vakfı’nın elindeki tapunun iptal edilmesi ve eski sahibine geri verilmesi için dava açtı. Dava 4 yıl sürdü ve sonunda; mahkeme, kamp arazisinin Vakıf’ın elinden alınıp eski sahibine iadesine karar verdi. Böylece, bedeli karşılığında arazisini satan Türk vatandaşı şahıs, 1962’de boş olarak sattığı araziyi; geriye hiçbir para ödemeden, üstünde kurulu olan binalarla birlikte geri almış oldu. Yetimhanenin iadesi için, Vakıf yönetimi, bütün hukuki yolları denedi ama sonuç alamadı. Arazinin üzerine inşa edilen yapılar için tazminat ödenmesine yönelik olarak açılan davalardan da sonuç alınamadı.

2011 yılında, gasp edilen azınlık vakıflarının mallarının iadesine dair Vakıflar Kanunu’nda yapılan değişiklik de sorunu çözmeye yetmedi çünkü, Cemaat tarafından gayrı menkulün iadesi için Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne yapılan başvuru, söz konusu yerin satışının hukuki olarak iptal edilmiş olması gerekçesi ile ‘el konmuş mülk’ olarak kabul edilmedi.

'TÜRKEYİ YETİM MALINA EL KOYMA UTANCINDAN BİR AN ÖNCE KURTULMALIDIR'

1936 yılında çıkarttığı vakıf mevzuatıyla, tüm farklılıkları yok sayarak türdeş bir toplum yaratmak isteyen, uluslararası mecburiyetler tahtında yok sayamadıklarını ise yıldırarak, mallarına el koyarak kaçırtmak suretiyle toplumu tek tipleştirmeyi esas alan şoven resmi politikaların sürdürülebilir bir tarafı kalmamıştır.

Türkiye, hem evrensel hukukun, hem İslam hukukunun hem de tüm insani ve vicdani değerlerin açıkça kerih gördüğü ve suç kabul ettiği yetim malına el koyma utancından bir an önce kurtulmalıdır. Tuzla Ermeni Yetimhanesi ve benzer durumdaki haksızca el konulmuş malların iadesi için mevzuatın istismarına izin vermemeli, kamulaştırma yaparak kendi sebep olduğu mağduriyetin bedelini ödemeli ve hak sahiplerinin hakkını iade etmelidir.”