Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından 2014 Ağustos ayında Türkiye genelinde binlerce okul müdürü, müdür yardımcısı ve yönetici görevlerinden uzaklaştırılmıştı. Hükümetin yine geçen yıl çıkardığı bir kanuna dayanılarak yaptığı bu işleme karşı açılan yüzlerce dava mağdurlar lehine sonuçlanmasına rağmen mahkeme kararları hükümet tarafından uygulanmadı. Hukuksuzluğu mahkemeye taşıyan ancak iç hukuk yolları tükendiği için çözüm bulamayan okul müdürlerinden biri de İzmir’de görev yapan İlhan Öztürk. Öztürk’ün bağlı olduğu Türk Eğitim Sen İzmir 1 No'lu Şube, Öztürk’ün hakkını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) arıyor. Türkiye’de ilk olma özeliği taşıyan davayla ilgili bilgi veren Av. Ali Onar, AİHM’e başvurduklarını ve cevap beklediklerini dile getirdi.

Konuyla ilgili olarak Türk Eğitim Sen İzmir 1 No'lu Şube’de basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya Şube Başkanı Merih Eyyüp Demir, mağdur okul müdürü İlhan Öztürk ve Av. Onar katıldı. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Demir, “Türkiye genelinde dört yılını dolduran okul müdürlerine yönelik değerlendirmede, ilgili mahkemeler tarafından da belgelenen usulsüzlüklerin ortadan kaldırılması için başlattığımız mücadelede iç hukuk yollarının tükenmesi nedeniyle AİHM’e başvurmak zorunda kaldık. Bayındır ilçesi, Kazım Dirik Ortaokulu Müdürü, üyemiz İlhan Öztürk, yargı kararı hiçe sayılarak eski okulundaki görevine iade edilmemiş ve açıkça hakkı yenmiştir.” dedi.

'KAZANILMIŞ HAKKI ELİNDEN ALINDI'

Müdür Öztürk’ün, görevinin gerektirdiği bütün özen ve yükümlülükleri yerine getirmesine karşılık tamamen yasama organının tasarrufuyla, kazanılmış hakkının elinden alındığını iddia eden Merih Eyyüp Demir, “Sonra yapılan değerlendirme sürecinde ise yöneticilik görevinde başarısız olduğuna dair hiçbir somut bilgi ve belge olmadığı halde yapılan sübjektif değerlendirme sonucu düşük puan aldığı için görev süresi uzatılmamıştır. Kamu gücü tarafından eğitim kurumu müdürleri arasında yapılan sendikal ayrımcılıktan dolayı maddi ve manevi anlamda zarara uğratılmıştır. Toplum içinde mesleki itibarı zedelenmiştir. Görevden alınmanın arkasında, başvurucunun kusurunun bulunduğuna dair çevrede yanlış bir izlenim uyanmasına sebep olmuştur. Bu durum başvurucu ve ailesinin huzurunu bozmuş, özel hayatını da olumsuz yönde etkilemiştir. Müdürlük görevinde almakta olduğu ek ders ücretleri kesildiği için ekonomik gücü ciddi anlamda zayıflamıştır.” dedi.

AİHM’e yaptıkları başvuruyla ilgili bilgi veren Av. Ali Onar, görevden alınan müdürlerle ilgili uzunca bir süredir hukuk mücadelesi verdiklerini belirtti. Bu davayla ilgili Anayasa Mahkemesi’ne, "Anayasa'ya aykırılık" iddiasında bulunduklarını aktaran Onar, “Mahkeme, gerekçeli kararında bir cümle dahi geçirmiyor, incelemiyor, tartışmıyor. ‘Danıştay kararı uygulansın’ diyoruz, idare uygulamıyor. Onlarca, yüzlerce dava kazandık, yürütmeyi durdurma kararları aldık, idare uygulamıyor.” dedi.

'TÜRKİYE’DE NE YARGI VAR, NE YASAMA VAR, NE YÜRÜTME VAR, SADECE ‘BİR’ VAR'

Bu davalarda, Türkiye’de kuvvetler ayrılığı prensibinin terkedildiğini ileri süren Av. Onar, “Türkiye’de kuvvetler ayrılığı prensibinin terkedildiği, bu davalarda somut bir şekilde artık rahatlıkla söylenebilir. Türkiye’de ne yargı var, ne yasama var, sadece yürütme var, aslında yürütme de yok, sadece ‘bir’ var. Yasama açıkça idari işlem olan yürütmenin yapacağı bir işleme kanun çıkarıyor ve bu kanunla müdürlerimizi görevden alıyor ama görevden alınan müdürler üyelerimiz, yani başka sendikaya, yandaş sendikaya üye olanlar değil, kendi üyelerimiz. Başka kimse alınmıyor görevden. Mücadele ediyoruz, mücadelemiz engelleniyor, yargı yoluyla da, idari yolla da. İdarenin mahkeme kararlarını yerine getirmemesinden dolayı şikayette bulunuyoruz, soruşturma izinleri verilmiyor.” dedi.

'DURUM ÇOK VAHİM'

Av. Ali Onar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Maalesef durum çok vahim. Türkiye’de bütün kurumlar itibarsızlaştırılmıştır. Bütün kurumlar baskı altına alınmıştır. Özellikle 17-25 Aralık operasyonlarından sonra Türkiye’de hukuk devleti olma vasfından, niyetinden tamamen vazgeçilmiştir. Yargı kararlarıyla ilgili ciddi şüpheler doğmuştur. İdarenin kararlarıyla ilgili ciddi şüpheler doğmuştur. Bu nedenle artık hakkımızı uluslararası platformda aramak zorunda kalmış bulunuyoruz. Biz devletimizi şikayet etmiyoruz. Meşhur cümle, biz devletimizi şikayet etmiyoruz, ‘bir’i şikayet ediyoruz. Bu ülkede adaletin tesis edilmesi gerekiyor. Bu ülkede adalet tesis edilmezse çok büyük zorluklar ve sıkıntılar yaşanacak. Biz iç hukuk yollarını maalesef tükettik ve bu iç hukuk yolarını trajik bir şekilde tükettik. Açıkça yasalara aykırı şekilde yapılan işlemlerle tükettik. AİHM kanalıyla, uluslararası platform kanalıyla bu hakkımızı, adaleti tesis etmek amacıyla tescil edeceğimize inanıyoruz. Bu şekilde de müracaatımızı yaptık. Süreç ilk önce müracaatımızın kabul edilir olup olmadığı incelemesinden geçecek. Daha sonra kabul edilebilirlik tanındıktan sonra dosyamız esas itibarıyla incelenmeye başlayacak. Duruşma talebimiz de bu aşamada kabul edilecek. Olumlu sonuç alacağımıza inanıyoruz.”

'EMSAL TEŞKİL EDER AMA...'

AİHM’den gelecek kararın olumlu olması halinde emsal teşkil edeceğini dile getiren Av. Onar, “Karar olumlu olursa bu karar emsal teşkil edecek ama şöyle bir sıkıntımız var, hükümet istediği kararı uyguluyor, istemediği kararı uygulamıyor. Bizim bu konuda, buna benzer konuda onlarca, yüzlerce emsal kararımız var. Yüzlerce yürütmeyi durdurma kararımız var, hiçbirini uygulamadılar.” dedi.