Kanaltürk TV Ankara temsilcisi Faruk Mercan, Twitter fenomeni Fuat Avni'nin aralarında gazeteci, savcı ve polislerin de olduğu 200 kişilik gözaltı listesi oluşturulmasına yönelik iddialarla ilgili bir açıklama yaptı. Mercan, aralarında kendisinin de isminin olduğunu söyleyerek, “Türkiye’nin mevcut insan potansiyeli ve birikimleriyle kalıcı bir baskı rejimine teslim olması mümkün değil. Elbette ki bu süreçlerde bazı bedeller ödenir. Bu bedellerin ödenmesi gerekiyorsa gazetecisiyle, hukukçusuyla devlet görevlileriyle zaten şu ana kadar önemli ölçüde bedeller ödeyenler var. Geçtiğimiz yıllardan beri böyle bir şey olduğunda ümitsizliğe ve endişeye kapılmamak lazım.” dedi.

Kanaltürk TV Ankara temsilcisi Faruk Mercan, Fuat Avni’nin sosyal medyada attığı twit ile ilgili Cihan Haber Ajansı’na () açıklamalarda bulundu. Mercan, Fuat Avni’nin attığı operasyon twitlerinin şimdiye kadar çoğunun çıktığını söyledi. Gözaltı listesine bakıldığında gazeteciler arasında kendisinin isminin de olduğunu belirten Mercan, konuşmasına şöyle devam etti: “Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Nazlı Ilıcak, Can Dündar, Ekrem Dumanlı, benim de ismim varmış. Ümit ederim ki bu doğru çıkmaz. Çünkü daha evvel yine geçtiğimiz ayın Aralık ayında yine böyle bir liste yayınlanmıştı. O da kısmen doğru çıkmıştı. Şimdi Türkiye nereye gidiyor? Şu anda seçime 6 gün kaldı. Seçime 6 gün kala aslında böyle bir harekete girişmek bir anlamda bir anlamda ateşle oynamak. Fuat Avni’nin twitlerine bakıldığı zaman Cumhurbaşkanı bunu istiyor. Başbakan Davutoğlu, seçim öncesi böyle bir şeyin başına bela olacağını düşünüyor.”

Mercan, Fuat Avni’nin Samanyolu televizyonu, Zaman gazetesi ve Taraf gazetesinin tüzel kişiliklerine yönelik bir planın var olduğu iddiaları ile ilgili şunları kaydetti: “Bu ne demek? Bu yayın organlarının bir nevi onların faaliyetlerine koymak gibi bir anlam çıkarılabilir. Bir süredir Türkiye’de fiilen anayasanın askıya alındığı bir rejim var, bunu kabul etmemiz lazım. Bunu Sami Selçuk gibi 45 yılını yargıda geçirmiş insan söylüyor, Prof. Ergun Özbudun söylüyor. Ak Parti’nin geçmişte anayasa değişikliği için oluşturduğu komisyonun başkanıydı. ‘Hukuk ölmüştür.’ dedi. Bunu Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin önemli isimlerinden İdare Hukukçusu Prof. Metin Günday söylüyor. ‘Yargı bitmiştir.’ dedi."

Prof. Ümit Özdağ'ın, ‘Anayasaya karşı darbe yapılmıştır’ dediğini hatırlatan Mercan, 'Anayasa'ya karşı darbe yapıldığını, Anayasa'nın fiilen askıya alındığı bir yerde zaten bir hukuk devletinden bahsetmenin mümkün olmadığını' söyledi. Mercan, “Türkiye, Cumhuriyeti'nin kurulmasından bu yana demokrasinin bu noktaya gelmesinden çok partili hayata geçilmesi 2023 yılında 100. yılına gireceğimize göre demek ki 90 küsur yıldır bu mücadeleyi veriyor. Bu süreçte en önemli bedelleri ödeyenlerde yine gazeteciler olmuştur.” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet gazetesinin dünya standartlarında çok önemli bir gazetecilik yaptığının altını çizen Mercan, “Cumhurbaşkanı çıkıp diyor ki burada casusluk var, bunun bedelini ödeyecekler ben böyle bırakmam. Cumhurbaşkanı'nın öyle bir yetkisi yok ki. Bu ülkede savcı ve mahkemeler varsa onlar karar vermesi lazım. Cumhuriyet gazetesinin bu yayını hukuka aykırı mı, değil mi? Hürriyet gazetesine yönelik, hürriyet gazetesine çalışanlarına yönelikte 28 Şubat’taki bir dosyanın indirildiğine dair haberler var.” diye konuştu.

DEMOKRASİLERDE BIRAKIN CUMHURBAŞKANI'NA, DEVLETE BİAT ETMEK DİYE BİR ŞEY YOK

Cumhuriyet gazetesine, Taraf gazetesine, Samanyolu grubuna yapılan tüm bu faaliyetler ile bir tek yere çıkılacağını vurgulayan Mercan, şöyle konuştu: “Farklı bir ses olmasın, herkes bizim söylediğimizi tekrar etsin açıkçası herkes bize biat etsin. Demokrasilerde böyle bir şey yok. Bırakın Cumhurbaşkanı'na biat etmeyi devlete biat etmek diye bir şey yok. Demokraside muhalif olmak en temel haklardan biridir. Muhalif olmak kanunları, nizamları tanımamak demek değildir. Muhalif olmak vatandaşlık görevlerini yerine getirirsiniz ama muhalefet edersiniz. Mesela en basit örneği, henüz Türkiye’de yok ama medeni ülkelerin çoğunda var, ‘vicdanı red’ ben askere gitmeyeceğim. Buna bir hak olarak tanınıyor. Zorla askere gideceksin demiyorlar. Türkiye çok zor günler geçiriyor, bunu kabul etmek lazım. Belki bir tüneldeyiz. Belki de tünelin en sıkıştığı bir noktasındayız ama ben tünelin sonundaki ışığı görüyorum. Hep şunu söylüyorum: Bir buçuk yıldır yaşanan sürece, önce rejim bunalımı diyordum sonra bizim tarihimize baktığımızda belki bu boyutta olmada bazı dönemlerde yaşanmış buna belki bir Fetret Devri demek lazım. Bu Fetret Devri’nin kesinlikle biteceğini düşünüyorum.”

Türkiye’nin 'kalıcı olarak baskı rejimine teslim olmasının kesinlikle mümkün olamayacağını' vurgulayan Kanaltürk TV Ankara temsilcisi Faruk Mercan, “Türkiye’nin mevcut insan potansiyeli ve birikimleriyle kalıcı bir baskı rejimine teslim olması mümkün değil. Elbette ki bu süreçlerde bazı bedeller ödenir. Bu bedellerin ödenmesi gerekiyorsa gazetecisiyle, hukukçusuyla devlet görevlileriyle zaten şuana kadar önemli ölçüde bedeller ödeyenler var. Geçtiğimiz yıllardan beri böyle bir şey olduğunda ümitsizliğe ve endişeye kapılmamak lazım.” diye konuştu.

Türkiye tarihinde gazetecilerin hep ağır bedeller ödediğinin altını çizen Mercan, konuşmasına şöyle devam etti: “Bizim tarihimizde gazeteciler hep ağır bedeller ödemişlerdir. Hep verdiğim bir örnek var. Necip Fazıl Kısakürek, vefatına çok yakın bir zamanda gözleri bile görmüyordu fakat öyle bir hakkında davalar açıldı ki hakkında ki hapis cezaları 100 yıla yakın yaklaşmıştı. Gözleri görmediği halde cezaevine koymak istediler. O dönemde Prof. Ayhan Songar adli tıptan rapor düzenleyerek merhum Necip Fazıl’ın cezaevine girmesini engellemiştir. Hüseyin Cahit Yalçın gibi önemli bir gazeteci mahkeme karşısına çıkarıldığında tarihi bir konuşması var. Yine bizim tarihimizde Hüseyin Cahit Yalçın 79 yaşındaydı. Mahkemeye çıkarıldığında çok tarihi bir konuşması var. Böyle bir mahkemenin üyesi olmaktansa, böyle bir mahkeme tarafından mahkum edilmiş bir kişi olarak tarihe geçmeyi tercih ederim. Çok ağır bedeller ödenir gazeteciler. Gazeteciler suikastlara uğradılar.”

CUMHURBAŞKANI BİR ŞEY SÖYLÜYOR ERTESİ GÜN UYGULANIYOR

Bir ülkede demokrasi mücadelesini gazetecilerin, aydınların, sanatçıların verdiğini söyleyen Mercan, şunları kaydetti: “Bediüzzaman Said Nursi, 28 yıl bil fiil sürgün ve hapis hayatı vardır. Bu ülkenin çok önemli bir din adamıydı. Türkiye’nin geçirmekte olduğu sıkıntılı süreçte ümit ederim ki bu Fuat Avni’nin 200 kişilik listesi doğru olmasın. Eğer böyle bir şey olacaksa hukukçu olarak maalesef bu son süreçte bazı hukuk adamları sarayın tahakkümü altına girdiler. Bir bakıyoruz ki cumhurbaşkanı bir şey söylüyor ertesi gün uygulanıyor. Böyle hukukçuluk olmaz. Hukuk adamı önüne gelen dosyayı vicdanı kanaatine göre karar vermezi lazım. Kendisinden bir gerçek bir hukuk adamından bir talepte de bulunulamaz. Önüne dosya, isimler konuyorsa bunların gereğini yap diyorsa benim gözümde o kişi hukuk adamı kimliğini kaybetmiştir. Maalesef böyle hadiselerde yaşıyoruz. Son süreçte bunlarda hukuk tarihimizde yerini alacaktır. Çok büyük hukukçular yetiştirmiş bir ülkeyiz. Aynı zamanda bu şekilde siyasetin güdümüne de giren siyasetin taleplerini emir telakki edip dosyalara açan, kararlar veren hukuk adamları da var.”