Türk Toraks Derneği, bahar aylarında saman nezlesi veya bahar nezlesini olarak bilinen mevsimsel alerjik nezlenin en üst seviyeye çıktığını, allerjik nezlenin dünyada toplumun yaklaşık yüzde 20-40’ını etkilediğini bildirdi. Türkiye’de ise yıl boyu nezle türünün yaklaşık yüzde 20 civarındayken, mevsimsel alerjik nezle sıklığının yaklaşık yüzde 10 olduğu kaydedildi.

Derneğin yaptığı yazılı bilgilendirmeye göre; bahar aylarının gelmesiyle mevsimsel alerjik nezle pik yaparak en üst seviyelere çıkıyor. Bu durum toplumun yüzde 20-40’ını etkiliyor. Türkiye’de durum dünya ortalamalarının altında olmakla birlikte yıl boyu nezle türü yaklaşık yüzde 20, mevsimsel alerjik nezle sıklığı yüzde 10 civarında seyrediyor. Küresel ısınma, kış aylarının daha yumuşak geçmesi, baharın daha erken gelmesi gibi etkenler bahar alerjenlerine maruziyet süresini uzatıyor. Ağaç veya otlarda polen sezonunu daha erken başlatıp ve daha uzun sürmesine neden oluyor.

YAKINMALARI KİŞİDEN KİŞİYE FARKLILIK GÖSTEREBİLİR

Bahar alerjisine bağlı yakınmalar konusunda da bilgi veren dernek, yakınmaların kişiden kişiye farklılıklar gösterebileceğini ama genel olarak belirtilerin benzer olacağını bildiriyor. Bu belirtiler burun akıntısı, tıkanıklığı, burun içinde kaşıntı; arka arkaya hapşırıklar, geniz akıntısı, gözlerde kaşınma, kızarma, batma; gözaltlarında torbalanma ve morarma, boğazda ağrı, kaşıntı ve ses kısıklığı, kulaklarda doluluk ve kaşıntı olarak sıralanıyor.

Geniz akıntısı nedeniyle tekrarlayan sık boğaz temizlenmesi balgamsız, kesik kesik bir öksürüğe yol açabileceği, bazen polenlerin çok yoğun olduğu sezonlarda kuru öksürüğe ek olarak, nefes darlığı ve göğüste hırıltının da görüldüğü 'polen astımı' dediğimiz durumu ortaya çıkardığı ifade ediliyor. Burunun tıkalı olduğu için uykuda sürekli ağız solunumu yapmak, boğazda kuruma ve sık uyanmaya neden olacağı, sonuçta uyku kalitesi bozulacağı için gün içinde yorgunluk, halsizlik de olabileceği ve sonuçta kişinin okul/iş başarısının etkileneceği belirtiliyor. Bahar alerjisinin bu etkilerinden dolayı, bireyin yaşamını tehdit eden bir hastalık olmamakla birlikte yaşam kalitesini önemli ölçüde bozduğuna dikkat çekiliyor.