MHP İl Başkanı Çetin Kapdan, 7 Haziran tarihinde sandıklara sahip çıkmak istediklerini, görev alan sandık kurulu başkanlarının memur olmak zorunda olmadığına dikkat çekti. Partilerin de sandık kurulu başkanı önerebileceğini ve sandık başkanlarının kura ile belirlenebileceğini ifade eden Kapdan, sandık kurulu başkanı önereceklerini ve kura yapılmasını sağlayacaklarını belirtti.

MHP İl Başkanı Çetin Kapdan, düzenlediği basın toplantısıyla parti içi, yerel ve ulusal konularda açıklamalarda bulundu. Kapdan, çözüm sürecine de değinerek, “Bugün literatürümüze İmralı, Kandil diye bir tabir girmiştir. Bu iki tabirin gerek İmralı’ya gerekse Kandil’e bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. İmralı bir adadır. Bugün ülkemizde İmralı diye sürekli televizyonlarda altı çizilerek söylenen bebek katili bir şerefsizin tanımlamasıdır. Abdullah Öcalan yerine İmralı ismi söylenerek onu daha şirin göstermeye çalışmak. Bir terör başını, bebek katilini bir barış elçisi gibi sunmak MHP tarafından kabul edilemez. İsmi doğru söylemek lazımdır, tabiri doğru kullanmak lazımdır. Hiç suçu günahı olmayan adayı Abdullah Öcalan’ın yerine koyarak günahlarınızı affettiremezsiniz. Kandil de aslında PKK’nın karşılığıdır. PKK yıllardır bizim suçu günahı olmayan insanımıza kanla, zulümle, işkenceyle, baskıyla bölgede sürekli kaosu tetikleyerek devleti, bizleri hatta ülkemizi ciddi manada sıkıntıya sokan ve başının ezilmesi gereken bir terör örgütünün adıdır. Bu terör örgütüne Kandil diyerek, bebek katiline İmralı diyerek, sonra da bunların hükümete dikte ettirdikleri maddeleri barış mektubu diye sunarak teröristlerle pazarlığınızı halkımıza yutturamazsınız. Açık ve net söylemek gerekirse bu alçaklıktır, bu hainliktir." şeklinde konuştu.

Çözüm sürecine dair 10 maddelik tasarıyı eleştiren Kapdan, şöyle devam etti: "Bir terörist başı düşünün ve onun destekçileri olan bir grup gidecek o terörist başıyla görüşecek, sonra 10 madde sıralayacak, o 10 maddeyi alıp geleceksiniz, bunu iyi niyet mektubu olarak açıklayacaksınız, sonra da oturup Dolmabahçe’de hükümet sözcüleriyle görüşeceksiniz. Bunu da tarihi süreç diye bu ihaneti Türk milletine yutturmaya çalışacaksınız. Bugün geldiğimiz noktada sadece kavramların değil artık siyasi yetkilerin de birbirine karıştığını görüyoruz. Daha önce başbakan olan bir zat, cumhurbaşkanı seçilip tarafsızlık yemini ettikten sonra özellikle kırsal kesimlerde seçmenlerin oylarını devşirebilmek için önce muhtarlarla bir toplantı yapıyor. Köyde kanaat önderi üç kişi vardır. Bir muhtar, iki imam, üç öğretmen. Şimdi bu kanaat önderlerinin birincisi olan muhtarlarla cumhurbaşkanı olarak bir toplantı yapan kişi, aynen şöyle ‘400 milletvekili istiyorum’ dedi. Kim ve neyin adına istiyorsun, önce onu izah edeceksiniz çünkü cumhurbaşkanısın.”