Saadet Partisi (SP) Malatya İl Başkanı Mehmet Asiltürk, "17 ve 25 Aralık’taki yolsuzluk operasyonuyla 12 senedir pervasızca ‘güç bende’ denilerek yapılanlar gün yüzüne çıkmıştır." dedi.

Mehmet Asiltürk, yaptığı açıklamada, 4 eski bakanla ilgili TBMM’deki Yüce Divan oylamasını değerlendirdi. İktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla hakkında yolsuzluk iddiaları bulunan bakanların Yüce Divana gönderilmediklerini anımsatan Asiltürk, bu oylamayla yolsuzluk soruşturmasının fiilen kapanmış gibi görünse de vicdanlarda kapanmadığını belirtti. Asiltürk, şöyle devam etti: "Tabi yolsuzluk vicdanlarda kapanmadı. Yani siyasi partinin oy gücüyle parmak gücüyle ört bas edilmek istendi. Gelinen süreç şunu gösteriyor. Medyaya yansıdığına göre Yüce Divan oylaması öncesi akşam başbakanlığa 4 yolsuzluk yapan bakan ve iki grup başkan vekilli gitti. Toplantı yaptı. Sayın Başbakanın ‘nereye kadar giderse gitsin mutlaka Yüce Divan'da gitmeleri orada temize çıkmaları’ konusunda tepkisi üzerine bu 4 bakan eski bakan Zafer Çağlayan’ı seçerek Cumhurbaşkanına göndermişler. O günlerde de kamuoyunda çıktı. ‘Eğer biz Yüce Divan'a gidersek arkamızdan Bilal de gelir’ gibi sözler o günlerde de yayınlanmıştı. Artık Cumhurbaşkanı ile ne görüştüler ise ne yapıldı bilmiyoruz. Cumhurbaşkanın konuya müdahil olmasıyla süreç 15 gün uzatıldı. Bu 15 gün içerisinde de Adalet ve Kalkınma Partisi'nde olan milletvekilleri ikna edildi. 50'ye kadar milletvekili ikna olmadı. Buna rağmen sen bir yolsuzluğu gücünle kapatabilirsin fakat milletin vicdanında bunu kapatman mümkün değil."

17 ve 25 Aralık’taki operasyonlarla 12 yıldır pervasızca yapılanların gün yüzüne çıktığını vurgulayan Asiltürk, "Hiçbir yolsuzluğu ‘devlete karşı bir yıkma planıdır, yada ihtilaldir, devleti yok etmektir’ diye adlandırarak bunu kapatmak imkanı yoktur. Vicdanı olan herkes bu iş gerçektir. O günlerde söylenen ‘Bu parayı polisler koydu, belli güçler koydu’ diye kamuoyunu yalanla yönlendiren açıklamalar yapıldı. Ancak gelinen noktada bir yıl sonra bu paranın sahiplerine devletin kasasından faiz adı altında bir İranlı iş adamına 56 bin lira, eski içişleri bakanın oğluna ise 20 bin lira faiz ödendi. Demek ki bu paralar kendilerinin söylediği gibi polisler tarafından ya da kendilerinin belirttiği gibi bir başka güç tarafından konulmamış. Bu insanların parasıymış. Yazar kasalar da bulunmuş para sayma makineleri de bunlarınmış. Bu ortaya çıktı. Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri ‘bir daha milletvekili olabilir miyim’ düşüncesiyle liderlerinin gözünden düşmemek için bir oy kullandılar." dedi.

Yüce Divan oylamasıyla Bakara suresi için ‘makara’ ifadelerini kullanan eski bakan Egemen Bağış’ın da temize çıkarılmasının garabet olduğunu vurgulayan Asiltürk, "Fransa’da yapılan bizlerinde lanetlediği Peygamber Efendimiz'e yapılan hakaretleri kınarken kendi eski bakanın Bakara suresine makara demesini bu milletvekillerinin eliyle temize çıkardılar. Yine İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın ‘Resulullah Aleyhiselam Efendimiz Mekke’yi fethettiğinde gurura kapıldı. Bunun üzerine Cenab-ı Allah ayetini indirdi. Oysa biz cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde elli iki oy aldık. Herhangi bir gurura kapılmadık’ gibi pervasızca açıklaması, kendilerini haşa ve haşa Resululah'ın önünde gören bir zihniyetin hala bakanlık yapması, ne kadar ikiyüzlülük ne kadar kendi içindeki insanları koruyup sırf tribünlere oynamak için yapılan bir eylem olarak görüyoruz. Bunlara göz yumanlar bunların günahlarına ortaktır." ifadelerini kullandı.