Almanya’da faaliyet göstererek Türkiye’ye sürekli sağlık ve eğitim alanında hizmetler veren Muş Kültür ve Yardımlaşma Derneği (MUKYAD) Başkanı Remzi Özün, akan kanın derhal durması, Kürt sorunun demokratik yöntemlerle çözülmesi ve toplumsal barışın sağlanması gerektiğini söyledi.

Almanya’daki gurbetçilerin bir araya gelerek kurduğu ve sürekli Türkiye’ye sağlık ve eğitim hizmetleri sunan Muş Kültür ve Yardımlaşma Derneği (MUKYAD) Yönetim Kurulu Başkanı Remzi Özün, Muş’taki ofisinde gazetecilerle bir araya geldi. Almanya’daki gurbetçilerin Türkiye’de ki olayları yakından takip edip akan kanın durması ve toplumsal barışın sağlanmasını istediğini ifade eden MUKYAD Başkanı Özün, seçim koalisyonu kurulmasını değerlendirdi. Kurulan hükumeti dört gözle beklediklerini kaydeden Özün, “Umut ederiz ki bu seçim hükumeti barış ve kardeşlik hükumeti olarak sorumluluk alırlar. Savaşlar toplumsal bir felakettir, ekonomik, kültürel ve sosyal hiçbir kazanımı olmadığı gibi adım adım ülkeyi bölünmeye götürür. Savaş yıkımdır, enkazdır, gözyaşıdır.” dedi.

'MHP, CHP, AK PARTİ GİBİ HDP’DE BU ÜLKENİN BİR GERÇEĞİ'

Maalesef Ankara'daki siyasilerin birbiri ile olan tahammülsüzlüğünün halkın evlatlarının canına mal olduğunun altını çizen Özün, şunları söyledi: “Bütün oluşumlara kendini kapatan MHP’ye aslında büyük görevler düşüyor. 6 milyon oy alan bir partiyi, yani HDP’yi demokrasi gereği ve insanlık gereği bile içine sindirmeyen bu ülkenin gerçeklerinden kaçan MHP’yi halk olarak, sivil toplum kuruluşu olarak anlamış değiliz. Burada HDP’nin, kurulan hükumetin geçici de olsa MHP’nin bir siyasetçisi Sayın Tuğrul Türkeş’in yer almasını önemli bir gelişme olarak görüyoruz. Siyaset bu olmalıdır. MHP, CHP ve AK Parti bu ülkenin bir gerçeği ise HDP’de bu ülkenin bir gerçeği ve sahibidir. Bu ülkenin temel taşı bu iki halktır, yani Türkler ve Kürtlerdir. Eğer ki birlikte yaşıyorsak birlikte bir çözüm de bulmalıyız. Burada bir örnek vererek şunu ifade etmek isterim; Picasso ünlü bir ressamdır. Picasso bir tablo çiziyor, atılan bombalarla yıkılmış cami minareleri, kiliseler, gökdelenler, enkaza dönmüş şehirler, parçalanmış insan cesetleri, atılan kimyasallarla evladına sarılan anneler, can çekişen insanlar, yok olmuş doğanın ormanları, kelebekleri, martıları, gökyüzünü mateme boğmuş bulutlar böyle bir tabloyu götürüyor ve New York’ta bulunan BM’nin ofisine asıyor. Amerika’nın yetkilileri ve generalleri gelip inceliyorlar. Ve Picasso’ya diyorlar ki ‘Seni tebrik ediyoruz. Güzel bir tablo ve eseri ortaya çıkarmışsın. Picasso ‘Hayır’ diyor bu eser benim değil, sizin eserinizdir, emirleri siz verdiniz, enkazları siz bıraktınız'. Bizde ülkemizde ölümleri, enkazları, kötü, utanç duyulacak eserleri gelecekteki çocuklarımıza bırakmayalım.”

'SİYASİ MENFAATLERİNİZ İÇİN BU HALKIN GENCECİK ÇOCUKLARINI KURBAN VERMEYİN'

“Unutmayalım ki Türkler ve Kürtler kardeş halklardır” diye ifade eden Özün, “Bin yıldır beraber yaşamaktadırlar ve en önemlisi Müslümandırlar. Kitapları da Kur’an-ı Kerim'dir. O kutsal kitapta ne kadar Türk’ün, Arap’ın, Fars’ın hak ve hukuku varsa Müslüman ve mazlum olan Kürtlerin de halk ve hukuku vardır. Hangi Kur’an'ın ayetinde Kürtler yoktur. Bence Kürtleri inkar etmek hâşâ Allah’ı inkar etmektir. Teklik sadece yüce Rabbimize mahsustur. Rabbimiz tek dil, renk ve ırk dememiştir. Bizde Allah’ımıza olan inancımız gereği bütün dillere, renklere, hatta zencilere tahammül ederek saygı göstermemiz lazım. Bütün inanlara ve özellikle siyasilere sesleniyorum; siyasi menfaatleriniz için bu halkın gencecik çocuklarını kurban vermeyiniz, ölümlere göndermeyiniz. Bu halklar sorunların çözümü için size yetki vermiştir ve Ankara’ya göndermiştir. Bazıları bu halkın sırtından zengin olup dolgun maaş alırken birde onlara acı ve gözyaşı vermeyiniz. Bizler artık haber kanallarına bakmıyoruz, çünkü ülkemizde hep acı, kan ve gözyaşı var. Evlatlarını kaybeden aileleri görünce sanki evladımı kaybetmiş gibi ağlıyoruz. Siyasilerin siyasi ve kişisel çıkarları bu güne kadar ülkemizin hiçbir sorununu çözmedi ve artık yeter diyoruz. Dağda ölen ailelerin çocukları, askerde ölen ailelerin çocukları o yaşadıkları acıları içimizde hissediyoruz. Ve hepsine Allah'tan rahmet diliyoruz, acıların son bulması için dua ediyoruz” ifadelerini kullandı.

'İNKÂR POLİTİKALARI HİÇBİR ZAMAN ÇÖZÜM OLMADI VE OLAMAZ'

Almanya ve diğer Avrupa ülkelerindeki gurbetçilerin ‘Acaba bir Suriye mi oluyoruz?’ diye merak ettiğini ve bu tutumlardan derhal vazgeçilmesi gerektiğini vurgulayan Özün, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mısır mı yoksa Irak mı oluyoruz? Değerli Yarbay Alkan Beyin savaşa karşı çıkması, barış sürecini neden tıkattınız sorusunu olumlu ve takdirle karşılıyoruz. Bizde soruyoruz, ‘Neden çözüm sürecini tıkattınız?’ Bu Kürt sorunu, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve Kandil’e bırakılırsa inanıyorum ki savaş yapmadan çözebilecekleri inancına başladık. Bildiğiniz gibi Almanya’da binlerce gurbetçi gibi yaşamaktayım. Almanya en ağır savaş metotları uyguladı. Kazanımları olmadığı gibi aynı kanı taşıyan aynı ırka sahip Almanları ikiye böldüler bir gecede, doğu ve batı diye. Akşam dedesine gitmeye çalışan çocuk sabah annesine dönemedi. Utanç duvarı örüldü ve o halk ikiye bölündü. Eğer ülkemizde savaş diretilirse burası farklılıkların ülkesidir ve adım adım bölünmeye gider, yazık ve günah olur. İnanın aynı halkı bölen küresel güçler hayhay burayı da böler. Biz çözüm bulmazsak dünya bulur. Barış gücü, Birleşmiş Milletler buraya müdahale eder. Seçenek ve çözüm ortada. İnkâr politikaları hiçbir zaman çözüm olmadı ve olamaz. Biz sivil toplum örgütleri olarak boş durmamalıyız. Bu akan kanın durması için gece gündüz çaba sarf edip gerekirse bedenimizi taşın altına koymalıyız. Vicdanen konuşup hareket etmeliyiz. Ayrık, kin, nefret ve tahammülsüzlük değil. Birbirimizi sevelim, tahammülsüzlük değil tahammül gösterelim. Barış, sevgi ve kardeşlik ekelim. Geçmişte insanlık suçu işleyen Avrupa bugün insanlık mahkemesini kurmuş, mağdur siyasetçisinden tutun çobanına kadar hak ve hukukunu arıyor. Ya bizde tüm sorunlarımızı çözüp bir Avrupa ülkesi olacağız ya da birbirimizi sevmeyip boğazlayacağız. Tekrar diyoruz ki sevgi, barış ve kardeşliğimizi pekiştirelim. Son olarak birlikte bir çözüm bulalım.”